Martı elektrikli scooter’lar

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
13 Kasım 2019 Çarşamba

Dolmuşta, arabanızda veya taksidesiniz. Trafik sıkışmış, ne ileri ne geri. Dakikalar geçiyor, oturduğunuz yerde sıkıntı almaya başlıyorsunuz. Tam o sırada yanınızdan rüzgâr hızıyla gençten biri ‘scooter’ına binmiş arabaların arasında zigzag yaparak gözden kayboluyor.

Hepsi aynı model, aynı renk olan bu scooter’lara son zamanlarda sık sık rastlamaya başladım. Binecek değilim tabi ama imrendim doğrusu. Siz arabada kımıldamadan beklerken, onlar ‘vınn’ diye yanınızdan geçip gidiyor. Meğerse elektrikle çalışan söz konusu scooter’lar kiralama sistemi ile trafiğe çıkıyorlar. ‘Martı’ adlı girişimci bir grup scooter’ları tümüyle yirli teknoloji ile üretmiş. Önce Anadolu Yakasında kullanılan Martı artık Avrupa Yakasında da yayılmış. 0 – 5 kilometreye kadar çalışıyor. En fazla 25 dakika… Ulaşımı kolaylaştıran bu küçük araçların en büyük özelliği şehrin birçok noktasında kilitli olarak durmaları. Telefondan indirilen uygulamayla, haritada bulunduğunuz yere en yakın olan scooter’ı kişiye gösteriyor. Güvenlik sistemini çalıştırmak, ödemeyi yapmak da cep telefonunda gerçekleşiyor. Kısaca istediğiniz noktadan alıp istediğiniz yere bırakıyorsunuz. Sistemin maddi yönünü merak ediyorsanız, başta 3 Lira fiks, sonra her dakika için 25 kuruş ödüyorsunuz. Örneğin 25 dakika kullandıysanız vereceğiniz meblağ 21 Lira.

Trafiğin giderek yoğunlaşması, açık yeşil aksamlı olan Martı’ların giderek yaygınlaşacağının bir göstergesi.

↔↔↔

Profesyonel fotoğrafçılar bir yana, farklı resim çekenler de restoranlardaki garsonlardır.  Misafirlerine sundukları hizmet haricinde, “Lütfen bir resmimizi çeker misiniz?” diye ellerine tutuşturulan cep telefonları ile resim çekmek de işlerinin bir parçası oldu. Onların ustalığı önce sabırlı olmaktır. Grup kalabalıklaştıkça işler zorlaşır. Zira ilk anda herkes ekrana sığmaz. “Siz öne geçin, yandakiler biraz daha sıkışın” gibi komutlardan sonra tam herkesi toplamışken bir ses “Bir dakika, bir dakika saçımı düzelteyim, rujumu süreyim” diye dikkati dağıtır. Bir süre sonra herkes en güzel gülümsemesi ile poz verir ve işlem tamamlanır. Teşekkürler edilir. Garson diğer müşteriye gitmeye yeltenirken, “Bir dakika, bir dakika lütfen bizimkilerle de çeker misiniz?” deyip önüne üç cep telefonu daha konulur. İşlem tekrarlanır. Günün anısı ölümsüzleştirilir ve garson derin bir nefes alarak masadan uzaklaşır.

Teknoloji hayatı kolaylaştırırken, bir yandan da acımasız. Akşam evlerine dönüp o gün çekilen resimleri dikkatle incelemeye başlayan gruptakiler, “Ay burada iyi çıkmadım; burada yüzüme güneş gelmiş…” gibi yorumlarla bir anda ‘Sil’ düğmesine basarlar. Ne kolay değil mi? Bir varsın, bir yoksun… Tıpkı hayat gibi…