Ben öyleydim...
“Ne olursa olsun bir çaresini bulurum” inancımın cesareti vardı bende...
“Zaten kötü bir şey olmaz ki” naifliği risk aldırırdı bana ...
Yaşam güzel anlardan oluşurdu her şeye rağmen...
Çok ciddi olmaya veya gelecek planı yapmaya gerek yoktu...
“Bu dünyaya bir kere geliyorum “ fazla disiplin ve katı kararların üstüme geldiği noktalarda kaçış cümlemdi benim...
Hamurum keyif, heyecan, aşk ile yoğrulmuştu...
Son yıllarda hayat bana kendini ciddiye aldırmak için elinden geleni yaptı...
Eskisi kadar “ben yaparım” cümlelerini kurmuyorum.
Hayatın güzel yanları olduğu kadar acı yanlarını da görüyorum.
Çok sivri cümleler, çok kesin ifadeler kullanmak şimdi bana kendini bilmezlik geliyor.
Hamuruma sakinlik, haddini bilmek eklendi. Heyecan biraz azalarak yerini huzura bıraktı.
Buna büyümek diyorlar herhalde...
Farklı evreleri var yaşamın, yaş ve deneyimle gelen... Yeni bir evreye girdiğimi hissediyorum.
Oldurmaya çalışmıyorum hiçbir şeyi, oluruna bırakıyorum olmayanları...
Hâlâ hedeflerim, öğrenmek istediklerim var. Sakince yürüyorum onlara doğru.
Hayatı artık daha ciddiye alıyorum.
Onun karşısında ceketimin düğmelerini ilikleyerek, haddimi bilerek, saygıyla eğiliyorum. O çok iyi bir öğretmen...
Sizler hayatla ilişkinizin hangi evresindesiniz?
Hayatı nasıl görüyorsunuz?
Bu evrede hamurunuzda neler var?
Size neler öğretti bugüne kadar?
Arada bir durup bakmak lazım...