Kundaklı olma hali

Riva ŞALHON Köşe Yazısı
27 Kasım 2019 Çarşamba

Geçenlerde bir felsefe sohbetine gittim. Konusu aydınlanma idi. Konuşmacı Dücane Cündioğlu, çok çarpıcı bir görselle başladı sohbetine. Kundaklanmış bir bebek. Bebeklik anılarınızın canlanması tabii ki zor, ancak şu anki halinizle düşünün; bir bez parçasına sımsıkı sarılıp, etkisiz hale getirilseniz, bundan duyduğunuz huzursuzluğu dile getirmek için bağırıp ağladığınızda, büyüğünüz size başka çözümler sunsa (örneğin şiddetlice sağa sola sallamak) çaresizce hareketsiz kalmaya ve asabı bozuk şekilde uykuya geçmeye mecbur kalsanız ne hissederdiniz? Ben epey umutsuz hissedip içime kapanırdım.

Konuyu, bize ‘vasi’lik eden kişilere taşıdı konuşmacı. Vasi, bir birey doğru ile yanlışı ayırt edecek erginliğe gelene kadar, ona kol kanat geren, kendi doğrularını o kişi reşit olana kadar uygulayan öğreten varlıktır. Gelin görün ki vasilik eden kişi, kendimizin akıl yoluyla elde etmediği pek çok fikri kalıtsal bir taşıma ile bize zerk eder. Bunlar bizim önyargılarımızı oluşturur. Önyargım yok diyebilirsiniz, ama var. Zira toplum olmanın şartı, ortak bir ahlak ve erdemler zinciri oluşturmaktan geçiyor. Ekmek kutsaldır, adetli kadın pür değildir, erkekler kız gibi saç uzatmaz, kara kedi uğursuzdur gibi. Ve bu ortak kanılar, çoğunun bilgi değeri olmadığı halde iliğimize kadar işliyor. Adetler nesilden nesle aktarılıyor. Kendi adına düşünmeye ve kodlanan ön yargılardan kurtulmaya çalışan birey, anne babasına veya onun adına düşünmeye bir makama oturtulmuş din adamına, devlet büyüğüne veya amirine saygısızlık etmiş sayılıyor. Vasilerle başlayan önyargılar sarmalı, toplumun kuralları, dogmaları ile büyüyor ve en nihayetinde ‘kültür’ adı altında bir bütüne dönüşüyor. Kültürün dinamik olmaması prangalar oluşturuyor. Her ne kadar ben önyargısız büyütüldüm diye düşünüyorsak da, iliklerimize kadar hurafelerle donatıldık ergin olana kadar.

Alman düşünce adamı Kant’a göre çoğu insan da erginliğe geçmeyi hayatı boyunca erteliyor. Ergin olmamak çok rahat bir şey aslına bakılacak olursa. Düşünmeyi başkalarına terk etme hali… Vasiler ve gözeticiler de bu durumu pekiştirecek gözdağları vermekte ki aydınlanma başlamasın. Ergin olmaya doğru bir adım atmanın sıkıntılı ve tehlikeli bir süreç olduğu hep anımsatılır.

Aydınlanma, insanın bir ‘ergin olmama’ durumundan kurtulmasıdır. Aydınlanma yürek ve kararlılık ister. İnsanın kendi adına düşünmeye başlaması, içine doğduğu kimliği açmasına yardımcı olabilir. Genel kanıları eleştirme hakkını ara ara kullananlar aydınlanmayı kendi seviyesinde başlatır. Ancak kültür denen o bütünün değişmesi ve bir toplumun aydınlanması asırlar sürer, kanıların iliklerimizden atılması tek nesilde olacak bir şey değildir.

Kısacası, bilimselliği ve akli olanı itibarsızlaştıran ve toplumun da ‘vasi’liğini üstlenenler toplumu serbest düşünme tembelliğine itiyor. Bu sayede de toplumu karanlıkta bırakıyor. Düşüncenin duraksaması, gerilemesi demektir. Sorgulamak çok zor ve meşakkatli olsa da aydınlanma için gereklidir…