Yeni yılın özgünlüğünü ne belirler?

David OJALVO Köşe Yazısı
8 Ocak 2020 Çarşamba

Zaman geçiyor ve bunu farklı dönemeçler hatırlatıyor. Doğum günleri, bitişler ve başlangıçlar, yıldönümleri, dini ve/veya miladi yılbaşları... Takvim değiştikçe zamanı farklı paylar ve açılardan bakıyoruz. Yeni yılda, yeni yaşımda, yeni okulumda/iş yerimde, emekliliğimde neler yapacağım? Eski neleri içeriyor? Hangi hatalardan ders çıkarılabildi, hangi başarılar ilham veriyor?

Zaman, ucu yukarıyı gösteren başarı grafiğindeki ok değildir. Döngüler kendi içlerinde devam ediyor, aynı kararlılık ve kalitede olamasalar da. En yakın örnek mevsimlerin değişimi; ama küresel ısınmanın etkileri artık baskın çıkıyor. Dini ve milli bayramlar, anlamlandırılmış günler (sevgililer, anne, baba vb. günleri...) takvimlerin 1 Ocak’ı göstermesiyle yeniden sıraya diziliyor. Mesaide geçirilecek haftalar, tatil planlarının kabataslak krokisi belki de. Sağlık kontrolleri... İyisini ümit ederken yaşamın kırılganlığı söz konusu. Düğünler, doğumlar kadar sürpriz kötü haberler, cenazeler de katılıyor zamanın döngüselliğine.

Zamanın inişli çıkışlı akışkanlığı kadar, günlere şekil verdiğimiz rutinler, sorular ve davranışlarımız var sonra. Sınırları özünde pek keskin olmayan bu ‘eskiden yeniye’ geçisi, sanki onlar belirliyor. Zamanın içindeki döngüler, ‘tekrarlar’ demek bir anlamda. Yıllar, mevsimler bir yana, sıradan günlerin doğasında fazlasıyla tekrar, monotonluk yer alıyor. Kutladığımız, kutlayacağımız ve ‘yeni’ sıfatını verdiğimiz gelecekteki özgünlüğü belirleyecek olan rutinlerdeki disiplin, soruları ele alış ve yorumlayış biçimi ve davranışlardaki değişimlerle mümkün olabilir. Özgünlük arayışını ayrıca ‘makul tüketim’ ve  ‘üretme çabasıyla’ birlikte düşünebiliyorum.

Buraya kadar yazdıklarımı ete kemiğe büründürürsem, öne sürebileceklerim birçoğumuzun bildiği noktalar. Böylelikle hayatı daha az karmaşık algılayabileceğim gibi. 2020 veya yaşamdaki potansiyel diğer ‘yeni süreçler’ üzerinde böylece derinlere dalmama gerek kalmayabilir. Nedir bu ete kemiğe kendimce büründürdüğüm noktalar? Birlikte hatırlayalım:

- Sağlık beslenmek, öğün atlamamak, kahvaltı etmek; zararlı alışkanlıklardan kaçınmak,

- İdeal kiloda kalmak, yürüyüş ve antrenman yapmak,

- Uyku düzenine dikkat etmek,

- İşini iyi yapmaya özen göstermek, mümkünse kendini geliştirmek,

- Aileye, arkadaşlara, sevdiklere zaman ayırmak; iyi bir velet/ebeveyn olabilmek,

- İsraftan kaçınmak, gerektiği kadar tüketmek, doğayı korumak,

- Hobi ve mümkünse profesyonel uğraş edinmek, yeni bilgiler öğrenmek,

- İnternet ve sosyal medyayı, görsel iletişim araçlarını zamanı öldürmeyecek ve etkin bir biçimde kullanmak,

- Vicdana sadık, iyi yaşamak; inançlarla ötekini rencide etmemek.

Örnekleri çoğaltabilirsiniz; bunların hiçbiri ‘yeni’ değil. Gelgelelim yaşamlarımızı etkileyen siyasal, ekonomik, toplumsal ve küresel gelişmeleri geri plana atmıyorum. Şişmanlıkta ve sigara tüketimindeki, antidepresan kullanımındaki artışın, uyku bozukluklarının, üçüncü sayfa haberlerinin, hayat pahalılığının, sosyal medyadaki gösterişin ve nefret söylemlerinin, tarz ve fikir çatışmalarının, çevre ve savaş tehditlerinin farkındayız. Bu farkındalıkla birlikte yeni gelen yıllardan ‘huzur ve barış’ dilemek, gerçekçiliğinden çok şey yitiriyor.

Zorluklar ve stres ağrılığını hissettirdikçe yapıcı bir çerçevede kalıp, özgüveni koruyup, bir yaşam disipliniyle rutinleri koruyabilmek güçleşebiliyor. Zamanın döngüsü böylelikle kaotik bir girdap veya çözümü imkansız bir problem gibi algılanabiliyor. Gelgelelim, bireyin günlük yaşamını içine alan veya aşan tüm bu faktörlerle birlikte, bize “nasıl daha iyi yaşanılabileceğini” söyleyebilecek bir guru kanımca yok. Sıraladığım önerilere sadık kalmak 2020 ve sonrasındaki hedefim. Daha iyisini siz öngörebiliyorsanız, lütfen paylaşın, yaşayın ve yaşatın.