İrving Stone’un Jack London’u anlattığı Denizler Serüveni kitabını uzun yıllar önce okumuştum. Geçenlerde nedense bu yazarın yaşam öyküsünü yeniden okumak istedim. Yazdıklarıyla yaşadıkları özdeşleşen ender yazarların biri olan London’un, kitapta geçen şu sözleri ilgimi çekti, paylaşmak istedim:
“Bir şey neden sevilir, açıklamak zordur bunu. Aylarca, sağduyunun ne olduğunu anlatmaya çalışan bir felsefe üzerinde durur durur da insan, birden, hem de bir an içinde ‘ben falan şeyi seviyorum’ der. Felsefe falan da yok olur gider. Sarhoşu içmeye, kahramanı ölüme sürükleyen, kimi insanı şöhret, kimini de altın peşinde koşturan, aşka ya da Tanrı’ya taptıran, işte bu ‘seviyorum’ sözcüğüdür.”
Bir insana, bir nesneye, bir ülküye ya da bir varlığa karşı, ilgimizi belirtmek için yeri geldiğinde sevgi sözcüğünü kullanırız. Bazen sıradan bir beğeniyi, bazen de içimizdeki bir tutkuyu ortaya koymak için! Nedenli ya da nedensiz… Oysaki “Seviyorum!” dediklerimiz için, duygular çoğunlukla aklımıza baskın çıktığından, nedenlerin hiçbir anlamı kalmıyor. Kimi zaman bizim ya da bir başkasının bu söz ve yaklaşımını akıl ya da mantık süzgecinden geçirerek çözümleme olanağını bulamıyoruz. Bir hayvan, bir şiir, bir düşünce, doğal bir görüntü, bir resim ya da bir insan… Her türlü canlı ya da cansız varlığa karşı olan sevgimizi, bu yalın ve gizemli sözcükle dile getiriyoruz:
Seviyorum!
Diyelim ki, bahçemize ektiğimiz bir çiçeği seviyoruz. Niçin, diye sorsak? Belki rengini, kokusunu, albenisini beğendiğimizden… Belki de onu yetiştirdiğimizden, yaşatmak için ona özen gösterdiğimizden, diye yanıt verebiliriz. Antoine de Saint-Exupery’nin Küçük Prens’inin gülü için söyledikleri gibi… Suladığı, koruduğu, kendisi için biricik olan gülü! Onun için çevresindeki yüzlercesi, binlercesinden daha önemli… Çünkü “O benim!” diyebileceği bir gül!
Bir bilgeye sormuşlar:
-‘Senden hoşlanıyorum.’ ile ‘Seni seviyorum.’ arasındaki fark nedir?
Bilge şöyle yanıtlamış:
-Bir çiçekten hoşlanırsan onu koparırsın; ama bir çiçeği seversen, onu her gün sularsın. İnsan bunu anladığında, ancak yaşamı anlayabilir!
Bilgenin bu yanıtından hepimiz kendimize göre bir pay çıkarabiliriz; sevgiyle yaşam ilişkisinden, bir nesneye ya da canlıya göstermemiz gereken özenden, yaşamı anlamaktan…
Sevgi konusunda bu güne değin sayısız kitap yazılmış, yazarlarından her biri bu kavramı kendi görüşünü, deneyimizi, araştırmalarını göz önünde bulundurarak açıklamaya çalışmış. Oysaki Jack London’un da dile getirdiği gibi sevgiye bir neden bulmak çoğu kez güç olmaktadır. Nitekim dilimizde yer alan, sıkıştığımızda bir tepki olarak söylediğimiz, bir başka açıklamaya da gerek duymadığımız, şu sözü anımsatmakla yetiniyorum:
“Seviyorum işte!”