Nerede bir can ölse, oralı olur yüreğim. Olmalı zaten. Olmazsa, insan olmaz yüreğim.
Ahmed Arif
Gece... Sessiz… Sadece rüzgâr duyuruyor kendisini… Boğazın tepesinde… Önü Boğaz’a açık bu evde daha önce hiç duymadığım korkutucu seslerle! Öyle bir rüzgâr ki, gece gündüz esen, ağaçların arasında denizin sesini taşıyor salonuma… Önümdeki yüzyıllık çam ağacı onca uzunluğunun tepesinde neredeyse 60 derecelere varacak denli yana yatıyor. Yağmur hiç durmayacak gibi yağıyor! Ve Suyun öte tarafında, çoook uzaklarda... Mahşer! İstanbul rüzgâra, yağmura teslim. Avustralya aylardır alev alev! Alev’in yuttuğu ormanlar, koalalar, kangurular, yaşam alanları… Yanıp kül olan kayıplar, hikâyeler, anılar ve bir daha yeşermeyecek canlar… Ülkenin bazı en küçük canlı türleri bu yangınların sonucunda yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.
Avustralya… Dünyanın beş büyük anakarasından biri. Avustralya... Çöllerin, kuraklıkların, sellerin, yangınların toprağı. Bu doğa şartları neredeyse 12 bin yıldır Avustralya’nın gerçeği. Toprağın yerlileri, bu koşullarla yaşamayı biliyorlardı. Savaşmak değil ama önlem almak idi önemli olan. Yangın daha küçükken müdahale etmek önemliydi. Ancak ‘şehirleşme’ genişledikçe, orman yangını önlemleri unutuldu. Öyle okuyoruz yangınları araştırırken. Yaklaşık 25 yıl kadar Avustralya’da aktif yangın birliğinde görev almış olan ve ülkenin madencilik, çiftçilik, iklim döngüleri, yangınları ve politikası konusunda deneyim sahibi Viv Forbes, American Thinker’daki yazısında “Politikacıların yangın ya da kuraklıkla mücadelede etkin olabilmelerinin mümkün olmadığını” yazıyor. “Güneşin, okyanuslar ve denizlerin, rüzgârların ve yağmurların politikacıların tüm çabalarını anlamsızlaştıracağını” belirtiyor. Arada Avustralya yanmaya devam ediyor!
1 Ocak 2020 itibariyle 24 ölü, binlerce yıkık ev ve yaklaşık 12 milyon hektar alanın yandığı ifade ediliyor. Kuru geçen ilkbaharın ardından her yıl giderek artan yaz sıcaklıkları bu yangınların büyüyerek çoğalmasına da neden oluyor.
Avustralya... Belki çok uzak görünüyor bize. Oysa hepimiz aynı gemideyiz. Hepimizin görevi var bu dünyaya. Los Angeles’tan çıplak model Kaylen Ward, 2018 Kaliforniya yangınlarını ailesi ve yakınlarına etkisini de görmüş olduğu için, 3 Ocak günü Twitter hesabından 30 bin takipçisini yangın söndürme ve kurtarma çalışmalarına destek olmaya davet ederek, ilgili kurumlara 10 USD bağışta bulunanlara kendi çıplak fotoğrafını göndereceğini duyurdu. Kendisi bu duyurusunu “Ne kadar kötü gözükürse gözüksün, bağışta bulunmayacak kişiler için etkili bir ödül” olarak savundu. 1985’te Bob Geldof’un başlattığı Afrika için Amerika çağrısının yarattığı etkiye eşdeğer bir birlikteliğe ihtiyacı var dünyanın. Ama nedense hepimiz bir rehavet uykusuna dalmış gibiyiz. Sosyal medya üzerinden yürütülen bir kampanya doğrultusunda başlatılan toplu yağmur duasının etkisi olacak mı bilinmez ama artık devlet otoritelerin her adımlarından bilim insanlarını önerilerine öncelik vermeleri kaçınılmaz oldu. Toplumları oluşturan bireyler de otoritelerden bunu talep etmek zorunda. Çünkü fırtına ya da yangın... İstanbul ya da Avustralya... Fark etmiyor... Üzerinde nefes alabildiğimiz tek bir dünyamız var. Ve bu dünyaya iyi bakmak artık istisnasız her birimizin çocuklarına borcu. Öyle bir borç ki, kaçılası değil.