Siz de benim gibi değişen mevsimlerden, yazın bir anda ortaya çıkan doludan, kışın yağmayan yağmurlardan şikayet ediyor ve hemen hemen her gün barajların doluluk oranını kontrol ediyorsanız, küresel sıcaklık artışının diğer bir deyişle iklim değişikliğinin etkilediği bireylerden birisiniz demektir.
Önemli bir bölümü insani faaliyetler sonucunda oluşan sera gazı emisyonundaki artış, iklim değişikliğinin ana sebeplerinden biri olarak biliniyor. Başta hava sıcaklığındaki değişim olmak üzere çevrebilim, coğrafya, ekonomi ve halk sağlığı alanlarında etkileri olan iklim değişikliği konusunda uluslararası alanda çözüm yolları aranmakta. En gelişmiş ülkelerin çevreyi en fazla kirletiyor olmaları ise ayrı bir çelişki. Küresel ısınma ve buna bağlı olarak iklim değişikliğini önleme konusunda tüm ülkelere, hazırlanan protokollere, sözleşmelere uyma konusunda ciddi yükümlülükler yüklenmeye çalışılırken, bazı ülkeler bu sorumlulukları yüksek sanayi maliyetleri nedeniyle yerine getirmekten kaçınıyor. Gün geçmiyor ki, iklim değişikliğine yönelik olarak raporlar hazırlanmasın.
Bu yıl Davos Zirvesinin ana teması iklim değişikliği. Çevreyi en çok kirleten gelişmiş ülkelerin liderleri, çevreyi kirletmeye devam eden gelişen dünya ülkelerinin iş insanlarına küresel ısınmanın, çevresel felaketlerin olası sonuçlarını anlattılar.
İklim değişikliği hepimizi ilgilendiren bir konu. Sadece çevresel faktörlerle de sınırlı değil. Değişen iklim koşulları başta bireyler olmak üzere şirketleri ve onların ticari karlarını da etkileyecek bir olgu.
İklim değişikliğinin sıcaklık, yağış düzeni, toprağın yapısında meydana getirdiği değişiklikler iklim kaynaklı doğal afetler ve bu afetlerin yarattığı ekonomik etkilerde artışa sebep oldu. 2018 yılında doğa kaynaklı afetlerin maliyeti 225 milyar dolar iken bu maliyetlerin yüzde 95,5’i iklimsel kaynaklı (215 milyar dolar).
Küresel ısınma nedeniyle yükselen sular kıyı şehirlerdeki yaşam alanlarını tehdit edecek. Eskiden deniz kenarında evim var diye sevinenler daha içeri bölgelere girmek isteyecek. Bu topyekûn şehirlerin özelinde birer göç hareketini doğuracak. Yaşam alanları kısıtlı olduğu için, iç bölgelerde yeniden konut yapmak, olanları çok katlıya çevirmek hükümetlere daha yüksek maliyetler yükleyecek. Bu hepimizin milli gelirden aldığı payın azalması demek aslında. Öte yandan, deniz kıyısında ödemeye devam ederseniz, riskiniz arttığı için sigorta şirketleri olası hasara karşı daha yüksek maliyetle evlerimizi sigortalayacak. Arabamızı yazın dolu riskine karşı da sigorta kapsamına almamız için sigortamızı genişletmemiz gerekecek. Bunların hepsi daha fazla maliyete katlanmamız anlamına gelecek.
İklim değişikliğinin en önemli etkilerinden birini tarımsal üretimde hissedeceğiz:
• İklim unsurlarının değişmesi sonucunda verim, hasat zamanı, otlatma verimi değişmektedir. Özellikle sel ve kuraklık sonucunda tarımsal kayıplar meydana gelmektedir.
• Sıcaklık artışı hayvanları olumsuz yönde etkilediğinden hayvancılıkta verim kaybına sebep olmaktadır.
• Sıcaklık artışının buharlaşmaya sebep olması sulama faaliyetlerini etkilemektedir.
• Yaşanabilecek sel ve su seviyesinin yükselmesi durumları ile erozyon sonucunda tarım alanı kayıpları yaşanacaktır.
Şirketler açısından artan faaliyet giderleri kârlılıklarını da etkileyecek. Yatırımcılar karbon salınımı yapan şirketlerden çıkmaya başladı. Küresel para piyasalarında çevre hassasiyeti olan sürdürülebilir ‘yeşil’ bonoların toplam tutarı 30 trilyon doları aşmış durumda.
Şirketler finansal raporlama yanında artık çevre-sosyal ve yönetsel unsurları da dikkate alan Finansal Olmayan Raporlama da yapmaya başladılar. İklim değişikliğiyle mücadelede önemli adımlardan biri de iklim değişikliğinin etkilerinin finansal raporlamada yer verilmesi olarak görülüyor artık. Finansal piyasaların fonksiyonun sermaye tahsisi kararlarına destek olmak ve bu konudaki fiyat risklerini ortaya koymak olduğunu biliyoruz. Geçmiş ve mevcut faaliyetlerin finansal sonuçlarının doğru bir şekilde ve zamanında açıklanması bu nedenle çok büyük önem taşıyor.
Bu ay içinizi kararttım ama yakın gelecekte karşılaşacağımız gerçekler bunlar. Umarım gelecek daha yaşanabilir olur.