Seismophobia kelimesinin kökeni Yunanca’dan geliyor; ‘seismo’ Yunanca deprem, ‘phobia’ ise fobi demek. Korku Tanrısı ‘Phobos’tan geliyor. Yani ‘seismophobia’ kelimesi deprem korkusu anlamına geliyor. Bu korkunun birçok nedeni var; ancak en önemli tetikleyicilerinden biri geçmiş deprem tecrübesi veya tecrübeleri. Elazığ depreminde 14 saat göçük altında kalmış birinin kurtarılışını radyoda dinlediğimde, asansörde bile kalmaktan korkan bir insan olarak sevinçten gözlerim yaşardı. Kurtulan kişinin de, kurtaran jandarmanın sesindeki sevinç de Elazığ depremi denince hep aklıma gelecek. Maalesef Elazığ depremi birçok kayba sebep oldu. Bu kişilerin ailelerinin, bu şehirde yaşayanların, depremde etkilenen herkesin deprem fobisi yaşaması kadar normal bir davranış yok. Gölcük depreminin ardından da, Bodrum depreminin ardından da tanıdığım birçok kişide deprem fobisi oluşmuştu; gece bahçede yatanlar, pencerenin açık olduğunu unutup tül perdenin sallanmasını deprem zannedenler, en ufak bir kıpırdanmayı deprem sananlar, fobi dolu günleri zamanla unuttu. Seneler geçti ama hâlâ deprem anında gerçekten ne yapılması gerektiğini çoğumuz öğrenmedi ve öğretmedi. 20 yıl sonra ilk defa 2019’un sonunda işyerimde beklenmedik bir depremle çalışma masam sağa sola sallanmaya başladığında, ilk refleks olarak kapı kirişine gittim. Bir deprem anında yapılabilecek en yanlış hareketlerden biri. Fobilerin en büyük tetikleyicisi yaşanmışlık olsa da, korkuları hafızanın derinliklerine gömmekten ziyade konu hakkında bilgilenmek ise kendimize yapabileceğimiz en büyük iyiliklerden biri.
↔↔↔
Akut’un (Arama Kurtarma Derneği) akıllı telefonlar için geliştirdiği “Güvendeyim” adlı uygulaması hoşuma gitti. Güvendeyim uygulamasını telefonunuza yüklediğinizde, olası bir deprem felaketinde “Güvendeyim” düğmesine bastığınızda, önceden kaydettiğiniz beş telefon numarasına güvende olduğunuzu bildiren sms’ler yolluyor. En azından aile bireylerinizi ve en yakınlarınızı anında haberdar etmek için iyi düşünülmüş. Ayrıca uygulamada deprem öncesinde, deprem sırasında ve sonrasında yapmanız gerekenlerle ilgili temel bilgiler de mevcut. Benzer bilgiler sel ve yangın felaketleri için de yazılmış. Sadece bu bilgileri okumak için bile yüklemekte fayda var, “Güvendeyim” butonunu hiçbir zaman kullanmamız dileğiyle…
↔↔↔
2017 yılının temmuz ayında Bodrum’da gerçekleşen depremlerin ardından “Doğanın intikamı” ile ilgili bir yazı yazmıştım. Doğanın dengesini bozduğumuzdan, ormanları keserek yeni siteler, yüksek binalar yaptığımızdan, yeni ağaçlandırmalar yapmadığımızdan, bolca plastik şişe kullandığımızdan, tek kullanımlık tüketimlerimizden bahsetmiştim. Bunu, birini veya birçoğunu hepimiz yapıyoruz. Depremlerin doğanın intikamı olduğunu düşünmüştüm. 2020 yılının ilk ayı bitmeden aklıma gelen ilk kareler Avustralya yangınında hayatını kaybeden yüzbinlerce hayvan, 6.8 şiddetindeki Elazığ depremi, göçük altından saatler sonra kurtarılanlar, kurtulamayıp yaşamını kaybedenler, yaralananlar, acılı aileler… Sadece depremler değil, yangınlar, seller, nesli tükenen canlılar da doğanın intikamı. Şehirlere proje adı altında yapılan coğrafi müdahaleler, yorucu hayatların getirdiği pratik ama tek kullanımlık tüketim alışkanlıklarımız, doğadan sadece alıp ona hiç geri vermememiz bu intikamı hızlandıracak. Doğanın uyarıları sıklaşıyor, anlayana…