Benim için 80’li yılların en önemli karakterlerinden biri Cevad Prekazi’dir. 2019 yılında çıkardığı kitabı geçen hafta okuma fırsatını yakaladım. Daha önce hayranlıkla seyrettiği futbolcunun karakter olarak da çok güçlü bir insan olduğunu öğrenmiş oldum.
Yugoslavya’da doğmuş olan Prekazi, özellikle Tito’ya büyük hayranlık duyuyor. Bunun nedenlerini kitapta uzun uzun anlatıyor. Sonrasında Birleşik Devletlere giden Prekazi orada salon futbolu oynarken, bir anda Galatasaray’ın efsane kalecisi Simoviç’ten telefon alıyor, Derwall etkisi ile birlikte Türkiye’ye geliyor ve Galatasaray ile anlaşıyor.
Kitapta genel olarak Prekazi, Derwall’e büyük saygı duyduğundan, onun Türk futboluna yaptıklarından uzun uzun bahsediyor. Mustafa Denizli’nin ise biraz Derwall’den kalan takımı yönettiğini ve bu şekilde başarıya ulaştığını söylüyor. Açıkçası bu eleştirinin biraz ağır olduğunu ve Denizli ile Prekazi arasındaki klasik bir ego çatışmasından kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Prekazi kitabında, Steaua Bükreş yenilgisinin tek sorumlusunun da Denizli olduğunu savunuyor ki bence bu suçlama biraz ağır kalıyor.
Prekazi’nin eski anıları birinci ağızdan okumak, olanların iç yüzünü yıllar sonra öğrenmek büyük keyif veriyor. Fakat kitabın asıl etkileyici yanı Prekazi’nin karakterini açıkça ortaya koyduğu bölümler. Galatasaraylı futbolcuların Avrupa’da başarılı olabileceğine inanmaması ve futbolcuların vizyonsuz davranmasının altını özellikle çiziyor. Kitabın içerisinde dünya meselelerine dalıyor, global seviyede dünyayı takip edip önemli tespitler yapıyor. Sivas katliamdan Berlin Duvarına, hatta kapitalizmin son geldiği durumu bile eleştiriyor. Rus edebiyatında okuduğu kitaplara, cep telefonun gençlerle iletişimi engellemesine bile değiniyor.
Futbolu bırakması ve ülkesine dönmesi bile karakter özelliklerini gösteriyor. 1992’de Yugoslavya’da savaş başlayınca ülkesine dönmek istedi bu yüzden. Bakırköyspor ile bir - iki maça çıktıktan sonra savaşın başlamasıyla ülkesine döndü. Özellikle “Biz futbolcular modern gladyatörleriz” lafı ve “Günümüz futbolunda kazanacaksın ya da kaybedeceksin başka bir seçenek yok” lafı uzun süre üzerine düşünülmüş, futbol üzerine akıl yürüten birisinin aklı başında sözleri olduğu çok belirgin.
Bugün Prekazi hâlâ aktif olarak altyapıda çalışıyor, üretmeye çalışıyor.
Kitapta beni en çok etkileyen bölümü Prekazi’nin karakteri ve doğru bildiğini hep savunması. Bu da kariyeri için bazen ona zarar verse bile ilkelerinden hiç vazgeçmemiş kariyerine bu şekilde yön vermiş birisi olması. Efsane bir futbolcu olmak için sadece iyi futbolcu olmak yeterli değildir. Bunun detayları öğrenmek isterseniz kitapta bulabilirsiniz.
Yazıyı kitabın son cümlesi ile bitirelim: “Dünyada iki tür insan vardır, iyi insan ve kötü insan.”