Korona virüsü, Trump’ın paniği ve bilindik ırkçılık

Teşhis için hastanelere başvurmayanlar olabilir ama bu hastalığın ve tehlikeli sonuçlarının saklanmasının nasıl başarılabileceğine insanın aklı pek almamasına rağmen iddiaların halen devam etmesi de son derece düşündürtücü.

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı
11 Mart 2020 Çarşamba

“Değişim tavandan değil, tabandan gelecek. Kasım 2020’den sonra sizlerle hep birlikte ABD’de büyük değişimi gerçekleştireceğiz. Hep beraber Wall Street’in, ilaç tröstlerinin, silah endüstrisinin ve büyük bankaların belini kıracağız…”

Bernie Sanders bu sözleri geçtiğimiz cumartesi günü Chicago’da yaptığı, Demokrat başkan adayı seçim konuşmasında söylüyordu.

ABD’nin ve halkının çoğunluğunun hep çekinegeldiği ‘sosyalizm’ kelimesini telaffuz etmeden ama onun ruhuna uygun sarf ettiği sözler, ABD’de başkanlık seçimleri vesilesiyle ilginç, öncesi pek görülmemiş ve siyasi ideolojileri de içine alan bir tartışmanın yolunu açmış oluyordu.

Ne var ki, ABD’nin iktidarda olan sağ cenahı ve ikonları Başkan Donald Trump, seçimler öncesi ‘öcü’ olarak kullanabilecekleri bu ‘sosyalizm’ ve sosyalist ruhlu demokrat başkan adayı meselesinden öte, bugün hiç beklemedikleri yerden gelen bir saldırıya karşı ne yapacaklarını kara kara düşünüyorlar.

Düşman korona virüsüydü.

Korona virüs salgını dünyayı bizim kuşağın pek de görmediği şiddette bir paniğe sokmayı başarmış durumda. Trump ve ekibi de bu panikten nasibini almış durumda. Zira, karşılarında görünür ve gücü belli olan bir düşman yok. Trump’ın onu, güneş doğarken atacağı tweetlerle itibarsızlaştıracak bir olanağı yok. Onu, ne insansız hava araçları ile, ne de konvansiyonel ordu gücüyle yok edecek durumu da yok.

Parti dayanışma mitingleriyle de ‘düşman’ı kovacak hali yok…

“Hiç düşünmemiştim bunun gerçekleşeceğini” diyecekti geçtiğimiz gün. Çin’de ortaya çıktığı zaman kendi ülkesine de geleceğini hiç hesaba katmamıştı. “Bu virüslerin insan öldürdüğünü bilmiyordum” da diyecekti.

Oysaki büyükbabasının 1918’deki influenza salgınında vefat ettiğini Amerikalı bir gazeteci hemen ortaya çıkaracaktı…

Virüsün yayılma hızı devlet ve sağlık kuruluşlarının karar alma hızını kat ve kat geçtiği için gizli kalmış hastaların yeni ortaya çıkması hastalığa yakalananların sayısını geometrik bir hızda arttırmış durumda. Salgının yayılması Çin’de en nihayetinde durdurulurken, ABD ve Batı’da virüsün çok hızla yayılması yöneticileri kara kara düşündürtüyor. ABD’de 28 milyon kişinin sağlık sigortasına sahip olmaması ve virüs testlerinin pahalı olması çok sayıda gizli hastanın olabileceğini akla getirtiyor.

Trump’a eleştiriler artmış durumda. Zamanında gerekli önlemleri almamasından dolayı, salgının genişlediği takdirde kasımdaki seçimleri kaybedebileceği bile ileri sürülüyor. Trump, ilk kez ne yapacağını tam bilemiyor. Lakin hafta sonunu malikanesinde ünlü yakın dostlarıyla golf oynayarak geçirmeyi ihmal etmiyor, sonra da pazartesi sabahı yatağından kalkar kalkmaz virüs haberlerini veren basını ‘düşman’ belleyici tweetler atmaktan da kendini alamıyor…

↔↔↔

İsrail’de de bu yazının yazıldığı ana kadar 50 hasta belirlenmişken İsrail hükümeti işi sıkı tutuyor. Kendi toprakları dışında Batı Şeria ve Gazze’de de olası bir salgının feci sonuçlar verebileceğini düşünüyor. Oralarda da 30’a yakın vaka tespit edilmişken Filistin Yönetimi bölgeye turist kabulünü 15 gün askıya almış durumda.

İsrail ise kendi vatandaşlarının ülkeye girişlerinde herkese istisnasız 15 gün karantina zorunluluğu getirirken, İsrailli olmayanların ise girişlerine, yolcuların İsrail’de karantinada kalabilecekleri bir ev adresi vermeleri koşuluyla izin verme kararı almış durumda.

Liderlik belki de tam böyle zamanlarda büyük bir sınava girmiş durumda. Netanyahu, yeni hükümet kurma arayışları ve kendi ceza davasıyla ilgilenirken, virüs kaosunda maksimum gayreti göstermeye çalışarak liderliğini perçinlemek için ter dökecek.

Bu arada, İsrailli Ortodoks bir din adamının korona virüsünün ortaya çıkmasını, eşcinsellere verilen haklardan ve her sene yaptıkları LGBT Gurur Yürüyüşlerinden dolayı Tanrı’nın bir cezası olarak göstermesi dinin nasıl da kötüye kullanılabileceği noktasında hepimizi düşündürtüyor olmalı.

Din, bu tür din adamların tekelinde kalmamalı.

↔↔↔

Türkiye’de ise halen bu virüsün görülmemesi çok sevindirici bir gerçek olarak görülmeli. İlan edilen tek bir vaka olmamasına rağmen birilerinin sürekli olarak, ‘Mutlaka vardır, bizden saklıyorlar’ önyargısını kırmak gerçekten zor. Teşhis için hastanelere başvurmayanlar olabilir ama bu hastalığın ve tehlikeli sonuçlarının saklanmasının nasıl başarılabileceğine insanın aklı pek almamasına rağmen iddiaların halen devam etmesi de son derece düşündürtücü. Komplo teorilerine inanmak bir yana, sokaktaki kimi vatandaşta devlete ve hükümete karşı oluşan bu güvensizlik hissiyatı bir başka gerçek. İnsanımızın neden resmi açıklamalara inanmadığını düşünmemiz ve bu soruna çözüm bulmamız elzem.

Türkiye’deki antisemitlerin, her şeyi altından Yahudilerin ve Siyonistlerin çıktığına dair ırkçı ön kabulleri ve inanışları korona virüsü nezdinde de gerçekleşecek ve geçenlerde, bu virüs ‘Siyonistlerin son oyunu’ olarak ilan edilecekti küçük bir siyasi parti tarafından.

“Allah akıl fikir versin”den başka ne denilebilirdi ki?

Doğanın kendi dengeleri içinde yarattığı ve modern tıbbın bile çözemediği bir musibeti hâlâ bir topluma faturalamayı satın alanlar oldukça başka bir musibet olan ırkçılıktan da kurtulamayacak insanoğlu.

Korona virüsünün daha fazla yayılmadan ve ülkemize fazla uğramadan hayatımızdan çıkması dileğiyle…