“Gülü de seviyorum dikenini de” demişti Le Figaro’nun yayın yönetmeni, Academie Française’in dekanı ve yazdığı kırk kadar kitapla tanınan ünlü Fransız yazar Jean d’Ormesson…
“İlk kez değildi insanların Tanrı’ya başkaldırışı. Ama bu kez Tanrı endişe içindeydi. Kendilerinden ve hırslarından başka bir şey görmüyorlardı artık. Tanrı, insanları ve yeryüzünü yok etmek, onları hiçliğe geri döndürmek istiyordu…” Bu cümleler, Jean d’Ormesson’un ‘Cebrail Raporu’ romanından bir alıntı… Sanki günümüz için yazmış.
**
Doğrusu takıntı haline gelen korona virüsü insanda yazacak keyif bırakmadı. ‘Pozitif düşün, başka işlerle uğraş, evde egzersiz yap, hava güneşli ne güzel ama tedbiri elden bırakma.’ Tabii ki bunlar söylenmesi gereken en doğal sözler. Elbette moralleri yüksek tutmak, bunun için de yaratıcı olmak gerek. Bana kalırsa, şu anda dünya ülkelerini birleştiren tek ortak nokta, mizah. Çizilen karikatürlere baktıkça hem insanoğlunun sınırsız hayal gücüne, hem de gerçekleri yansıtma şekline hayran kalıyorum.
**
Bu kaos bana hep ilerisini düşünmek yerine ‘günlük’ yaşamayı öğretti. İyi mi, kötü mü ileride anlayacağız. Kendimizi sağlıklı yaşatmanın diğer bir yönetimi de, hareketsiz kalmayıp, egzersiz yapmak. Tahminim, korona çekip gittikten sonra farklı anatomik yapıya sahip yeni bir ırk oluşacak. İnternet ve televizyon aracılığıyla sunulan spor programları oldukça revaçta. Nefes al, nefes ver, şimdi tut, su şişeleriyle ağırlık kaldırma çalışmaları; yaşadığınız mekânın planına göre günde 4000 adım yürüme gibi çalışmalar sonucunda muhtemelen kaslı/pazulu ‘erkek güzeli’ beyler göreceğiz. Kimi tercihler de yeni yemek tarifleri deneyen hanımlar.
Onlardan da, tiroitleri çok çalışıp kilo almayanların dışında tonton/tombul ama gergin ve güzel bir cilde sahip bayanlar ortaya çıkacak.
Vaktini meditasyonla değerlendirip sükûnetini muhafaza edenler de, salgın bittiğinde ‘ciyak ciyak’ bağırıp deşarj olacak.
Bizim evdeki kondisyon programı şöyle: Tanıdığım günden beri sporunu ihmal etmeyen eşim ekran karşısında jimnastik hareketlerine her gün yenilerini ekliyor. Oğlum buzdolabını açmak için defalarca merdiven inip çıkıyor. Bana çok ters gelen fizik kondisyonlara rağmen, durduğum yerde bacaklarımı indirip kaldırıyorum.
**
Neşelenmek için evlere baskın yapıyorum. Nasıl mı? Giyinip, süslenip, arkadaşlarımı WhatsApp’tan görüntülü arıyorum. Çoğu kez karşımdakileri ‘siyah önlük, beyaz yaka’ misali eşofman veya ‘robdeşambr’larla buluyorum. Önerim, lütfen dış görünüşünüzü ele alıp sabah kalktığınızda hemen sokak kıyafetlerinizi giyin. Zira iyi bir moral desteği için gerçekten önemli.
**
Altmış beş yaş ve üstündekileri korumaya almak için sokağa çıkma yasağı getirildi.
Aslında sorun, altmış beş yaşın altındakiler. Onlar önceden de laf dinlemezlerdi, şimdi de dinlemiyorlar. Millet piknik havasında, deniz kenarında vakit geçiriyor. Herkese sokağa çıkma yasağı konmadıkça virüsün yayılması engellenemeyecek.
**
Pesah’a üç hafta var. Görünen o ki, aileler birlikte olamayacak. FB üzerinden düzenli yayın yapan Rav Mendy Chitrik’e, “Facetime aracılığıyla Agada okunabilir mi?” diye soruldu. Halaha’ya göre bunun doğru olmadığını belirten Chitrik, “Önümüzde zaman var. Agada’yı öğrenmek için iyi bir fırsat” dedi.
Değişiklikler hoşumuza gitmeyebilir ama durumu lehimize çevirmek için bir çare olabilir.
**
Silvio Hatem’i yaz aylarında çocuklarımızı eşi Sara Hatem’e resim dersine götürdüğümüzde tanıdım. Zamanla aramızda yaşı olmayan bir dostluk oluştu. Onu Büyükada’da, elinde tenis raketi, bisikletin üzerinde etrafına selam verirken görmek bir keyifti. Sportmen, koyu Fenerbahçeli, sohbeti bol, çocukla çocuk, büyükle büyük olmasını bilen nadir insanlardandı. İyi bir gurme, doğayla bütünleşen, hayatın nimetlerini mütevazı bir şekilde yaşayan, şahsına münhasır bu beyefendiyi geçtiğimiz hafta kaybettik. Korona dolayısıyla onu son yolculuğuna uğurlayamadık. Ancak kendisini mavi mavi bakan muzip gülüşü ve sevecenliği ile hep hatırlayacağım.
Yolun ışıklı olsun Silvio Hatem…