Yeni Bir Dünya

Umut UZER Köşe Yazısı
24 Mart 2020 Salı

Korona virüsünün bütün dünyaya hızla yayılması sonucu, birçok ülke sınırlarını kapattı ve vatandaşlarının evde oturmaları için tavsiyelerde bulundu veya sokağa çıkma yasağı ilan etti. Global hastalıklara global çözümler bulunması gerektiğini ortaya koyan bu hastalık, aynı zamanda önlemlerin büyük ölçüde devletlerce alınabileceği gerçeğini de gözler önüne serdi. 2020 yılında yaşanılan küresel ölçekteki bu soruna karşı alınan önlemlerden sonra yeni bir dünyanın ortaya çıkacağına şüphe yok. Ama bunun nasıl bir şekil alacağını henüz bilemiyoruz.

Bir ihtimal bugüne kadar bildiğimizi ekonomik, siyasi, kültürel ve toplumsal yapıların büyük ölçüde çöküp, yerine yeni oluşumların şekillenmesi. Yani globalleşmenin etkilerinin kısmen geri çektirilmesi ve ulusların yüksek duvarlar arkasında kendi devletlerinin sınırlarının içerisinde oturması. Bu tabi yüzyıllardır devam etmekte olan ekonomik ve kültürel ilişkilerin tamamen tersine döndürülmesi demek. Gittikçe yükselen turizm sektörünün de tamamen çökmesini beraberinde getirebilecek bir senaryo. Bu bağlamda, dersler uzaktan eğitim ile yapılacak, insanlar arası iletişim yüz yüze değil sanal olarak sürdürülecek. İnsanların karşılıklı iletişimi azalırsa, sosyal bir varlık olan insanın psikolojisi bu durumdan nasıl etkilenecek? Ayrıca, bu durumda romantik ilişkiler nasıl gelişecek? Bildiğimiz dünyanın aksine asosyal, içine kapalı bir dünya keyifsiz bir yer olur kuşkusuz. 

Daha gerçekçi bir beklenti ise bu virüsün etkilerinin belli bir süre zarfında azalması ve kontrol altına alınması olabilir. Ancak bu gelişmeden sonra bile eski dünyaya dönebilecek miyiz? Ekonomik buhranın geleceğine şüphe yok. İnsanlara daha kuşkuyla bakıp, daha mesafeli durmayacak mıyız? Bizim gibi sosyal yönü güçlü Akdenizli toplumlar için bu daha da zor. Bunun dışında uluslararası iş birliğinin kıymeti öğrenilip devletler arasında daha dostça ilişkilerin kurulması mantıklı olacaktır. Fakat bu kriz sonrası dünyada bu tür işbirliği eğilimleri artması beklense bile, buna paralel olarak gene ırkçılık ve ayrımcılık da artacaktır. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri’nde ve Avrupa’da, Çinli ve Asyalılara karşı ayrımcı yaklaşımların yükselmeye geçmesi gibi. Ve tabi günah keçisi aramak için gene Yahudiler bulunacaktır, bu virüsü icat etmekle ve yaymakla suçlanacaklar. Zaten bu suçlamalar başladı bile.

Dolayısıyla ortaya çıkması muhtemel yeni dünyada bilimin cazibesi artacak, uluslararası iş birliği geliştirilecek ama aynı zamanda ırkçılık gibi eski toplumsal hastalıklar da beraberinde devam edecek. Bütün bunların dışında neo-liberal politikaların eleştirisinin daha da güçlenmesi ve sosyal devlet kavramının daha fazla vurgulanması beklenmeli. Nitekim Amerika’da uygulanan kapitalizm modeli büyük fırsatlar yaratsa da ciddi ölçüde toplumun bazı katmanlarına fakirlikten başka bir şey vaat etmiyor. İronik bir şekilde, Trump’ın yükselişi de özellikle beyaz fakir ve az eğitimli kesimlerin desteği sayesinde gerçekleşmişti. Öbür taraftan Trump her ne kadar Amerika’da ekonomik sistemi kullanarak zengin olmuş olsa da serbest ticaret uygulamalarını ciddi bir eleştiriye tabi tutuyor ve ülke dışına çıkan endüstrileri tekrar ülkeye döndürmeye yönelik kararlar alıyor. Dolayısıyla, bu son kriz ABD’ye daha fazla içine kapanması için imkânlar doğuracaktır.    

Halbuki korona virüsünün bize öğretmesi gereken ders daha fazla iş birliği, daha fazla insancıllık ve bilime önem verilmesi olmalıdır. Bilim her şeyi çözmez ama gene de hastalıklara karşı elimizdeki en önemli araçtır. Bu yüzden hepimiz tıp biliminden gelecek iyi haberleri bekliyoruz.