Bir virüslük hayatımız mı varmış yoksa?...
Bir virüslük hayatımız mı varmış yoksa?...
Bütün dünya, kurgu bilim yapıtlarında olduğu gibi gözle görünmez bir düşmanla karşı karşıya ve virüs, daha önce bilinmeyen bir silahıyla koca dünya devlerini yere yatırmayı başarmış durumda.
Bütün mesele yerden kalkıp kalkamayacağımız.
Kalkarsak da ne zaman olacağı.
Ünlü kuantum fizikçisi Werner Heisenberg’in fizikte devrim yaratan ‘belirsizlik ilkesi’ iklimine uygun bir ortamdayız sanki.
Belirsizlik ilkesi, bir parçacığın aynı zamanda hem momentumunu hem de konumunu aynı hassasiyetle ölçemeyeceğimizi savlar. Eğer birini ölçersek diğerini ölçemeyiz ve o parçacığın ne yapabileceğini kestiremeyiz.
Mutasyona uğrayarak insanın bağışıklık sisteminin duvarını atlayabilen COVID-19 virüsünün dünyaya ne kadar ve ne şekilde zarar verebileceğinin belirsizliği toplumda tedirginlik ve korku yaratarak tam bir sosyal deprem yaşanılmasına neden oluyor.
Hâlihazırda kimi diğer sosyal, siyasi ve ekonomik faktörlerden dolayı zaten yaşamakta olduğumuz belirsizlik çağının tedirginliklerine bu kez daha somut ama görünmez bir belirsiz eleman daha katılmış oldu.
Korona virüsüne karşı şu an için ne bir tedavi, ne bir aşı bulunmakta. Düşman her cephede karşı konulamayan özel ve yepyeni silahıyla zaferler kazanmaya devam ederken insanoğlunun çareyi komple izolasyonda araması insanlık için tarihi bir eşik olmalı.
Belirsizlik içinde tecritle boşlukta yuvarlanırken insanoğlu, bir aralar kimilerince tu kaka edilen bilimle çare aramakta, sabırsızlıkla ‘iyi’ haberleri beklemekte bilim insanlarından…
***
Korona virüsü salgını, yaptığı ve daha da yapabileceği büyük tahribata rağmen önemli bir olguyu hatırlatıyor insanoğluna.
Yeryüzünde her bir insanın kültürü, dini, etnisitesi, ülkesi ve ekonomik gücü ne olursa olsun, ana karnından çıktığı andaki gibi mutlak eşit canlılar olduğunu hatırlatıyor. Korona; zengine, fakire, kökenine bakmadan, ayırmadan rastladığı herkesin vücudundaki hücrelerine ansızın nüfuz edebiliyor.
Bunu görünmez bir düşmanın hatırlatması insanlık tarihinin en tuhaf derslerinden biri olarak kayda geçecek muhtemelen.
Virüs bir başka meseleyi de hatırlatıyor balık hafızalı insanlığa. Birbirimizden sorumlu olduğumuzu hatırlatıyor. Bencil ve ego merkezli yaşantımızın doğal ve insani olmadığını, yanımızdakine sizin üstünüzden geçerek hatırlatıyor. Aniden ötekinin varlığını anımsatıyor size, her ikinize de zarar vererek.
Belki de korona, bize tüketim çılgınlığımızın ve daha fazla sahip olmak adına mahvettiğimiz ekosistemin intikamını alıyor bizden. Yaşadıkları doğal yaşam alanlarını yok ettiğimizden, yeni yaşam alanlarına taşınıyorlar, bizlerin içinde, mütasyona uğrayarak.
Lakin virüsün insanlığa daha fazla zarar vermesini durduracak tek yol, ülkeler arasında duvarlar kurmaktan öte tersine başta bilim olmak üzere her mücadele alanında işbirliğine girmek olmalı.
Virüsün diğer virüse ne yapacağını söylemesinin imkânı yok ama bir Amerikalı doktorla Çinli doktorun birbirlerine söyleyecek ve paylaşacak bir sürü elzem bilgi ve çözüm önerileri olmalı.
Lakin korona virüsü temelinde ülkeler arası işbirliğinin 2008’deki ekonomik krizde yapılanın tersine pek olmadığını görmek dünya siyasetçilerinin meseleye ‘ilk önce ben’ mantığıyla yaklaşmasından ileri gelmekte. Her küresel sorunda genelde liderliğe soyunan ABD bu kez iktidarının yeni siyaset anlayışından olsa gerek, sadece kendisiyle ilgileniyor. Diğer büyük ve zengin ülkeler ise anca kendi dertleriyle uğraşabilme kabiliyetine sahip.
Lidersiz, ülkelerarası işbirliğinin neredeyse olmadığı bir ortamda küresel korona salgınının nasıl önlenebileceği soru işaretleri bırakıyor tahribata uğramış yalnız ruhlarımızda.
Ve sokaktaki vatandaştan en tepedeki siyasetçisine kadar çare sadece bilim insanlarından bekleniyor. Bekleyenler arasında hayatımıza bilim yerine yeni alternatifler sokmaya çalışanlar da dahil olduğuna göre, tüm dünyaya onu sadece bilimle yenebileceğimizi göstermesi bağlamında, bir musibetin bile ders verebileceğini görüyoruz son tahlilde.
***
Ünlü yazar- düşünür Yuval Harari, korona virüsü salgınından çıkarılacak en önemi dersin insanlığın bilime ve Evrim Teorisine sıkı sıkıya bağlanmasının ve evrimin tüm okullarda mutlaka okutulmasının ve anlatılmasının olduğunu söylüyor.
Organizmaların evriminin altyapısını oluşturan mutasyonların bu salgından sorumlu olduğunu, dolayısıyla onunla mücadele etmek için evrimin iyi anlaşılması gerektiğini hatırlatıyor bizlere, Harari.
Siyasetçi ve ekonomistlerden önce, sağlığımızın yegâne kurtarıcısı olarak bilim insanlarına sığınmamız gerektiğini de savlıyor Harari.
Haksız değil.
Doğru yönde kullanıldığı sürece bilim, insanlığı kurtaracak cephedeki en önemli asker olacak.
Aksini söylemeye devam edenler ise, Korona musibetinden bile ders çıkarmayan kifayetsiz hayal alemcileri olacak.