Tüm dünyada ve Türkiye’de etkisini gösteren korona virüsü (SARS-CoV2) pandemisi korkular kadar beraberinde birçok soruyu da getiriyor. Virüsün bulaşma yolları nelerdir? Hastalık nasıl seyrediyor ve İtalya’da neden bu kadar çok ölüm görülüyor? Hastalar ne kadar sürede iyileşiyor ve bulaştırıcılık ne zaman son buluyor? Tedavide kullanılan ilaçlar neler? Tüm bu soruların yanıtlarını elimizdeki son bilimsel verilerin ışığında yanıtlamaya çalıştım.
Korona virüsünün bulaşıcılığı
Korona virüsü, grip virüsü gibi damlacık yoluyla bulaşmakta. Enfeksiyonu taşıyan hasta öksürdüğünde, hapşırdığında veya konuştuğunda ağzından saçılan zerreciklerle virüs bulaşabilmektedir. Enfekte olmuş bir yüzeye dokunduktan sonra, kişinin elini gözüne, burnuna ve ağzına değdirmesiyle de virüsün bulaşma riski çok büyük. Tıp dünyasında genel kabul gören değerlendirmeye göre, ağızdan yayılan damlacıklar iki metreden daha uzağa ulaşamaz. Diğer bir genel kabule göre de virüs, cansız yüzeylerde birkaç saat içerisinde aktivitesini kaybetmekte.
Hafif hastalık tablosuna dahil 21 hastayla yapılan bir çalışmada hastaların yüzde 90’ında semptomların başlamasından 10 gün sonra tekrarlanan boğaz testlerinden virüs incelemeleri negatif sonuçlandı. Daha ağır hastalık tablosundakilerde ise 10 günden sonra yapılan testlerde pozitiftik devam etti. COVID-19'dan iyileşen, 137 hastayı içeren bir başka çalışmada boğaz salgılarından virüsün izole edilme süresinin ortalama 20 gün olduğu görüldü. Semptomu olmayan bireylerden korona virüsü bulaşması tanımlanmışsa da, bu durumun yaygınlığı bilinmemekte.
Korona virüsüne karşı bağışıklık
Virüsle hastalanan bireylerde virüse karşı antikorlar oluşur. İlk bulgular bu antikorların bazılarının koruyucu olduğunu göstermekle birlikte, henüz kesin kanıtlar sunulamadı. Enfekte olan tüm hastalarda koruyucu bir bağışıklığın gelişip gelişmediği ve koruyucu etkinin ne kadar süreceği henüz bilinmemekte. COVID-19'a karşı bağışıklık sisteminin rolüyle ilgili veriler belirlense de, araştırmalar henüz çok erken aşamadadır.
Hastalık tablosu
COVID-19'da virüsün bulaşmasından hastalığın ortaya çıkmasına kadar gereken süre 14 güne kadar uzayabilmekle birlikte, çoğu vakada ilk belirtiler bulaşmadan 4-5 gün sonra görülebilmekte.
Korona virüsünün hastalık yapabilme gücü hafif ile kritik düzey arasında değişebilmekle birlikte çoğu enfeksiyon vakası hafiftir. Çin’de 44.500 tanılı vakada yapılan bir analizde hastaların yüzde 81’inde hafif belirtiler görüldü (zatürre olmadan); şiddetli hastalık (akciğerleri etkileyen) oranı yüzde 14, kritik hastalık (yoğun bakım gerektiren) yüzde 5 ve ölüm oranı da yüzde 2,3 olarak kayda geçti. Kritik hastalık düzeyi dışındaki vakalarda ölüm görülmedi.
Şiddetli hastalık ve ölüm riski, ileri yaş ve söz konusu kişinin kronik hastalıklarıyla ilişkilendirildi. Bunun yanı sıra coğrafi konumun da bu süreçte rol oynayabileceği üzerinde durulmaktadır. İtalya’da tanı konan hastaların yüzde 12’si, hastaneye yatırılanların yüzde 16’sı yoğun bakıma alındı ve ölüm oranı yüzde 7,2 olarak saptandı. Bu durum hastaların demografik özellikleriyle açıklanmaktadır. İtalya’da hastaların ortalama yaşı 64’tür.
Şiddetli hastalık herhangi bir yaşta sağlıklı bireylerde görülebilir; ama ağırlıklı grup ileri yaş veya kronik hastalıklara sahip bireylerden oluşuyor. Şiddetli hastalık ve ölümle ilişkilendirilmiş tıbbi durumlar şunlardır:
İtalya’da ölen 355 hastanın kayıtlarına göre bunlardan sadece üçünde kronik bir rahatsızlık yoktu; 352 hastanın ise en az iki kronik hastalığı vardı.
Enfeksiyonun kötü seyredeceğini gösteren bazı tıbbi parametreler de şu şekilde bulundu:
Birçok incelemede hastaneye yatışı gerektiren vakaların yaş ortalamasının 49-56 arasında olduğu görüldü. Çin’deki 44.500 kişilik çalışmanın incelemesinde hastaların yüzde 87’si 30-79 yaş aralığındaydı. Bu hastalardan yaşları 70-79 aralığında olanlarda ölüm oranı yüzde 8, yaşları 80 ve üzerinde olanlarda ise yüzde 15 olarak saptandı. İtalya’dan gelen verilerde ise 70-79 yaş aralığında ölüm oranının yüzde 12, 80 yaş ve üzerinde de yüzde 20 olarak saptandı.
Çocuklar genelde enfeksiyon belirtisi vermemekte veya enfeksiyonu hafif atlatmakta. Öte yandan çocuk hastalarda da şiddetli vakalar bildirildi. Çin’deki 44.500 kişilik çalışmada 20 yaş altındaki bireylerin oranı yüzde 2 idi. Şimdiye kadar sadece bir çocuğun yoğun bakım ihtiyacı doğmuş, diğer tüm çocuklar iyileşmiştir.
Klinik gidişat
Hastalığın en ciddi tablosu zatürredir. Hastalık, ateş, öksürük, nefes darlığı ve röntgen tetkiklerinde akciğer bulgularıyla kendini gösterir. COVİD-19'u diğer viral enfeksiyonlardan ayırabilecek herhangi bir özgül klinik bulgu yoktur. Wuhan’da 138 hastada yapılan bir çalışmada hastalığın ortaya çıkmasıyla birlikte ateş yüzde 99, yorgunluk yüzde 70, kuru öksürük yüzde 59, iştahsızlık yüzde 40, kas ağrısı yüzde 31, nefes darlığı yüzde 31 ve balgam yüzde 27 oranında bildirildi. Ülkemizde ateş veya akut solunum yolu hastalığı belirtilerinin en az biri (öksürük ve solunum sıkıntısı) bulunması, klinik tablonun başka bir nedenle açıklanamaması, semptomların başlamasından önceki 14 gün içerisinde kişinin kendisinin veya yakınının yurt dışında bulunma öyküsü veya COVID-19 hastasıyla yakın temas olması durumları ‘olası vaka’ olarak değerlendirilmekte. Olası vaka tanımına uyan bireylerin burunlarından alınan boğaz testinde moleküler yöntemlerle korona virüsü saptanması durumunda vaka kesinleşmektedir.
Bazı çalışmalarda ateşin yüzde 20 oranında düşük seyredebileceği (38 derece altı) veya hastalığın seyrinde yükselebileceği de gösterildi. Baş ağrısı, boğaz ağrısı ve burun akıntısı daha az sıklıkta görülebilecek diğer belirtilerdir. Bulantı ve ishal ile hastanelere başvuran ve solunum yolu rahatsızlığı görülmeyen hastalar da vardır. Koku alma duyusunda zayıflama nadir bildirilmiştir ve şu aşamada COVID-19 hastalığı için anlamlılığı şüpheli görülmektedir.
Hafif başlayan COVID-19 hastalığı bazı hastalarda bir hafta içinde ilerleyebilmektedir. Wuhan’da hastaneye yatırılan 138 hastayla yapılan çalışmada nefes darlığı hastalığın başlamasından ortalama beş gün sonra görülmüştü. Hastaneye yatış ihtiyacı ise semptomların ortaya çıkışından sonra ortalama yedi gün sonra doğmuştu. Hastalığın ana komplikasyonlarından biri olan akut solunum yetmezliği sendromu (ARDS), nefes darlığının baş göstermesinden kısa bir süre sonra ortaya çıkabilmektedir. Wuhan’daki 138 hastanın yüzde 12,3’ünde cihazla solunum desteği ihtiyacı doğmuştu. Bir başka çalışmada da, hastaneye yatırılan 201 vakanın yüzde 41’inde akut solunum yetmezliği sendromu gelişmişti. Bu hastalardan 65 yaş üzerinde olanların solunum yetmezliği, şeker hastalığı ve hipertansiyon ile ilişkili bulunmuştur.
İyileşme süreci
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre hafif enfeksiyonlu vakalarda iyileşme süresi iki hafta, şiddetli enfeksiyonu olan vakalardaysa 3-6 haftadır.
Hafif enfeksiyonlu hastaların evde kendini diğer insanlardan ve hayvanlardan izole etmeleri uygun görülmektedir. Virüsün başkalarına bulaşmasını önlemek amacıyla bu hastaların semptomların kötüleşmesi halinde hastaneye başvurmaları önerilmekte. Başkalarıyla birlikte aynı ortamı paylaşmaları gerektiği durumlarda hastaların yüz maskesi takmaları uygundur. Sıkça dokunulan yüzeylerin dezenfekte edilmesi de önem taşıyor. Eğer bir hasta, test sonucuna göre COVID-19'a yakalandığını biliyor da, herhangi bir ateş düşürücü kullanmadan ateşi düşüyorsa, solunum yolu bulguları (öksürük, nefes darlığı) düzeliyorsa, acele etmemeli, boğazdan en az 24 saat arayla alınan en az iki örnek negatif görülene kadar evde izolasyonda kalmalıdır. Eğer hasta, herhangi bir test yapılmadan evde izolasyonda kalmışsa, semptomların ilk başlamasından en az yedi gün sonrası ve semptomların ortadan kaybolmasından en az üç gün (72 saat) sonrasına kadar kendisini izole etmelidir. Semptom yokluğu, herhangi bir ateş düşürücü kullanılmasına gerek kalmadan ateşin kaybolmasını, öksürük, nefes darlığı gibi solunum yolu belirtilerinin düzelmesini içermektedir. Ülkemizde kesin tanı alan ve evde izlenen vakaların takibi il/ilçe sağlık müdürlüğünce düzenlenmektedir.
Tedavide güncel araştırmalar
Hastalığın tedavisinde kortizon içeren ilaçların kullanımı önerilmemekte. Bazı tek tük vaka bildirilerinde non-steroidal antiinflamatuar ilaçların (diklofenak, naproksen, ibuprofen gibi) hastalığın seyrini kötüleştirebileceğine dair kaygılar bildirilmişse de, bu tür ilaçların riskli olduğunu gösteren toplum tabanlı, klinik çalışmalar bulunmamaktadır. Klinik gerekliliğin bulunduğu durumlarda bu tür ilaçlardan kaçınılması yönünde bir tavsiye yoktur.
COVID-19 hastalığının seyrinin kötüleşebileceği yönünde tansiyon ilaçlarına yönelik spekülasyon da yapılmıştır. ACE inhibitörü veya ARB grubu ilaçları kullanmanın COVID-19 hastalığının seyriyle ilgili bir bağlantı gösterilemedi. Bu ilaçları alan hastalar, tedavilerini güvenle sürdürebilir.
COVID-19'un tedavisiyle ilgili bir grup deneysel araştırma sürdürülmektedir. Bu araştırmaların temeli gözlemlere ve tahminlere dayanmaktadır. Bu ilaçların kullanımında kontrollü verilerin bulunmadığını ve COVID-19'a karşı etkinliğin bilinmediğinin altını çizmekte yarar var. Çalışmaları devam eden ilaçlar: