Evdeyiz…
Neyse ki, ‘sosyalleşebilmek’ için WhatsApp, Facebook ve henüz kullanmadığım diğer medyalar var…
Bana ulaşan mesajların kimi doğru görünüyor, kimi uyduruk… Kimi neşeli, kimi asık suratlı… Asık suratlı olmayı ‘ciddiyet’ sayan dostlarım, felaket haberi bombardımanına tabi tutuyor çevrelerini…
Bir felaketin bizi beklediğine inanmayı seven karamsar çoğunluk, bu tür haberlere bayılıyor… İyimser olanlar -azınlıkta oldukları için- suskun… Çünkü çoğunluğun ortak görüşüyle çelişen bir düşünceyi ileri sürmek kolay değil… ‘Aykırı’ görüşlü olarak bilinmek, cesaret istiyor.
Geçtiğimiz 50 yılın en popüler ‘beklenen felaketleri’, nüfus patlaması, kaynakların tükenmesi, çevre kirliliği ve nükleer savaş olmuştu. Bu felaketleri öngörenlerin kehanetleri gerçekleşmedi…
Teknoloji ilerledikçe, facia kehanetleri de gelişti, doğal olarak… Artık işlerimizi elimizden alıp bizi tutsak kılacak ‘yapay zekâlardan’ endişe ediliyor… İnsanın hayrete düştüğü, kaygı duyanların içinde, Elon Mask gibi sürücüsüz araç üreticileri, Stephen Hawking gibi sadece yapay zekâ sayesinde iletişim kurabilen bilim insanlarının da bulunması…
Karşı karşıya kaldığımız ileri sürülen bir tehdit de, biyolojik terör… Her ne kadar biyolojik silahlar 1972 yılında uluslararası bir anlaşmayla yasaklanmışsa da, bu yasağı hiçe sayacak bir ‘haydut devletin’ ya da terör örgütünün bu tür bir silah üretmeye heveslenmesi.
Yakın çevremdeki karamsarlar, ‘biyolojik teröre’ henüz geçmedi…
Şimdilik, politik kehanetlerde bulunmakla yetiniyorlar. Örneğin, sol cenahta yer alanların: “Brexit’in hiçbir zaman gerçekleşmeyeceği, İngilizlerin nihayet akıllarının başlarına geldiği”, “Trump’ın bir kez daha seçilmeyeceği”, laik kanatta olanların ise, “Falan ülkenin teokrasi yolunda olduğu” gibi kaygıları var…
Eğer endişelerine katılmıyorsam, bazen bu ‘amatör kâhinleri’ bahse girmeye davet ediyorum… Ne var ki, zamanla şunu öğrendim: Kâhinler, “kumarı etik bulmadıkları için”bahse girmeyi sevmezler… Tartışmayı “Göreceksin bak!.. Sen buradasın, ben de buradayım…” düzeyinde bırakmayı yeğlerler.
Oysa bahse davet, iddia edenin de, ona meydan okuyanın da kendi tezlerini gözden geçirmelerini, karşıt tezi ciddiyetle dinlemelerini sağlayabilir.
Aklımda bu düşüncelerle İnternette gezinirken, ilginizi çekeceğini düşündüğüm bir şeyle karşılaştım:
Martin Rees adında ünlü bir astrofizikçi, bir kehanette bulunup, bu kehaneti için bir ‘Long Bet’,yaniuzun süreli bir iddiadabulunmuş. ‘Long Bet’,bir bahis organizasyonu… Diğerlerinden tek farkı, bahis parasının bir hayır kurumuna gidecek olması.
Organizasyonun kurallarına göre, bir kehanetin bahse konu olması için, iddianın toplum ya da bilim açısından önemli olması ve bahse girenlerin iddialarını destekleyen argümanlar getirmeleri gerekiyor… “Bak göreceksin!..”veya “Ben buna inanıyorum!..”düzeyindeki argümanlar yeterli görülmüyor.
***
Bahis Konusu
Martin Rees’in iddiası şu:
Bir biyolojik terör saldırısı veya biyolojik hata, ortaya çıkmasını takip eden altı ay içinde, bir milyon insanı etkisi altına alacak. Olayın ortaya çıkışı, 31 Aralık 2020’den geç olmayacak.
Rees’in iddiasını dayandırdığı argüman şu:
Biyoteknolojinin ilerlediği bu hızla, 2020 yılı gelmeden, binlerce hatta milyonlarca kişi biyolojik bir faciaya neden olma kapasitesine ulaşacak. Endişe ettiğim, sadece örgütlü terörist gruplar değil, aynı zamanda bugün bilgisayar virüsleri yaratanların zihniyetini taşıyan tuhaf kişiler.
Sözünü ettiğim biyolojik hata ise, kötü bir niyet olmamasına rağmen, salt dikkatsizliğin, terör saldırısına benzer bir sonuca neden olması.
***
Karşı İddia
Martin Rees’in ileri sürdüğü bahse, ABD Ulusal Bilimler Akademisi üyesi, Harvard Profesörü Steven Pinker giriyor…Steven Pinker’in karşı-iddiasını dayandırdığı argümanlar şunlar:
- Önyargıları, insanın felaket öngörülerini abartmasına, bir senaryonun mümkün olması, kaçınılmaz olduğunu düşünmesine neden olabilir.
- Toplumlar, karamsarları daha ciddi ve sorumluluk sahibi, iyimserleri umursamaz ve saf görmeye eğilimlidir.
- Daha önceki felaket senaryolarının boş çıkmış olmasının nedeni, toplumun içinde bulunduğu bu önyargılardır.
- Büyük bir kıyıma neden olabilecek bir virüs yaratmak, büyük zekâ gerektirir; çok zeki bir insan, devlet ya da örgütün böyle bir şeye heveslenmesi ihtimali küçük, yarattığı virüsün kendisini de vurabileceğini ya da yakalanabileceğini hesaba katması ihtimali yüksektir.
- ‘Çok akıllı ama kötü’ insanların, dünyanın tüm salgın hastalıklar uzmanlarını alt etmeleri ihtimali ise, çok düşüktür.
***
Sonuç
31.12.2020 günü gelmediği için, bahis parası 400 Doların, bahisçilerden hangisinin hayır kurumuna gideceğini henüz bilmiyoruz.
Benim kişisel tahminim, maruz kaldığımız salgının bir terör saldırısı ya da bir biyolojik hata olmadığı yönünde.
Var mı bahse giren?
Seslendiren: Janet Mitrani