Milattan Önce ve Milattan Sonra, nasıl tarihin bir parçası olduysa ileride ‘Korona Öncesi’ ve ‘Korona Sonrası’ diye iki dönemden söz edilecek.
Koronanın her gün değişen tıbbi boyutlarını artık takip edemiyorum. Üstelik bugünün gerçeği yarının yanlışı oluyor. Evde kapalı kaldığımız günlerin kimileri verimli, kimileri de parçalı bulutlu geçiyor. Dolayısıyla sağlıklı bir denge oluşturmanın bir yolu da yaşananlara mizahi açıdan bakmak...
***
İnsan bir günde kaç kez ellerini yıkayabilir? Keşke saymayı deneseydim. Mutfakta eldiven kullanamadığım gibi, saçımı da daha ince eldivenle yıkayamıyorum. Hijyen kurallarına noktası virgülüne uyayım derken, bir süre sonra ellerimin üstü iyice pürüzlenmeye başladı. Bu sefer çeşitli kremler devreye girdi. Bir tüp mutfakta, bir tüp banyoda, bir diğeri de yatağımın yanında olmak üzere, üç ayrı çeşit bakım kremi vazgeçilmezlerim arasına girdi. Sürekli el yıkayıp, aşırı temizlik yapmanın psikolojik bir hasalık olduğunu duymuştum. Umarım, normal (!) düzene girdiğimizde çoğumuz OKB’den (Obsesif, Kompülsif, Bozukluk) muzdarip olmayız.
***
Ne merdiven altından geçmekten -batıl inançtan- ne de merdivene çıkmaktan hoşlanırım. Genç yaşımda da böyleydim, şimdilerde ise zaten söz konusu değil. Salonda, en sevdiğim koltukta otururken, daha önce dikkatimi çekmeyen kimi ayrıntılar fena halde gözüme batmaya başladı. Yakın zamanda eve boyacı girmesine rağmen, duvarda çatlaklar oluşmuştu. Bunun üzerine diğer odaları da kontrol etmeye başladık. Gördüklerimden memnun kalmadım. İleride ele almak üzere, hazırladığım listeye ilave ettim.
Kishon’un kulakları çınlasın. En sevdiğim koltuktan vazgeçip, bir başkasına yerleşeceğim. Zira oturduğum yerden ‘beni yıka’ diyen tül perdeler içimi acıtıyor. Tülleri indirmek için kim merdivene çıkacak? Malum benim fobim var. Kendim çıkmadıktan sonra, eşimi de riske atamam. Geriye evin delikanlısı kaldı. O da daha önceki deneyimlerimden, ikinci basamağa basar basmaz gülme krizine tutulur. Sinirlenip ‘in aşağı’ dememi sabırla bekler. Sonuçta, tül yıkamak, yardımcım geri gelene kadar öyle duracak.
Evin her tarafı kusurlu değil tabii, kapı kulplarımız hiç bu kadar parlak olmamıştı. Hangisine el değerse, hemen dezenfekte et, sil, kurula… Gün içinde yıkadığım el sayısı kadar, kapı kulpu parlatılıyor. Elektrik düğmeleri için de aynı prosedür geçerli. Gün içinde birkaç kez silinip dezenfekte ediliyor.
Korona öncesine göre, daha az giysi vs kirleniyor. Ancak gün aşırı, mutfaktaki kurulama bezleri, her birimizin ayrı olan el ve yüz havluları, renkli ise 60, beyaz ise 90 derecede yıkanıyor. İyi ki çamaşır makinesi eski model olduğu için, daha sağlam. Yoksa kesinlikle bu tempoya dayanamazdı. Malum, yeni üretim ev aletleri fazlaca hassas…
***
COVID-19’u zihinlerden uzak tutmak için hazırlanan programlardan biri, yemek tarifleri. Televizyon kanallarında, pide ve güllaç, WhatsApp’larda ise hala ekmeği yapmak son derece revaçta. Bayanları ilgilendirdiğini zannettiğimiz bu programlar, şimdilerde kimi erkekler için de hobi olmaya başladı. Gerçi dünyadaki ünlü şeflerin çoğu erkek. Aradaki tek fark, mutfakta onların arkalarını toplayan bir ordu var.
***
Nihayet güzel bir haber… Çocuk yaştan beri tanıyıp, zaman içinde, önce meslek ardından aile sahibi olan gençlerimizin başarıları bizi gururlandırıyor. Terry Bahar Paltura’nın yazdığı ‘Sera ve Evdeki Arkadaşı Çiko’ başlıklı hikâye kitabı, Potink Kitap tarafından yayınlandı. “Okuldan eve gelen Sera, odasında minik beyaz bir fare ile karşılaşır. Tam bağıracakken fare konuşmaya başlar. Bu onların arkadaşlığının da başlangıcı olur.”
Dört-yedi yaş arası çocuklara hitap eden, ‘Sera ve Evdeki Arkadaşı Çiko’yu Karen Sason resimlendirdi.
Dilerim söz konusu kitap, bir serinin başlangıcı olur. Tebrikler Terry, tebrikler Karen.
Sağlıkla kalın…