Sevgili Genel Yayın Yönetmenimizin geçen hafta Şalom’daki yazısında ‘Pearl Harbour’ baskınından söz etmesi beni 50 yıl evveline götürdü.
O yıllarda II. Dünya Harbi ile çok yakından ilgilenmeye başlamış, başta Raymond Cartier’in konu ile ilgili iki ciltlik eseri olmak üzere birçok kitabı gece gündüz okuyarak adeta hatmetmiştim.
En fazla ilgimi çeken olaylardan biri de Pearl Harbour (Hawai) saldırısı idi. Nasıl olur da Amerikalılar bu derece gafil avlanmışlardı.
Sondan başlayacağım…
Yıl 1964… Sovyetler Birliği, Richard Sorge adlı bir vatandaşını kahraman olarak ilan ediyor ve daha sonraları onun adına pul bile bastırıyor.
Yıl 1944… Richard Sorge, Tokyo hapishanesinde idam ediliyor…
Yıl 1941… Richard Sorge Japon askeri istihbarat elemanlarınca casusluk iddiasıyla tutuklanıyor. Tüm işkencelere rağmen SSCB ile ilişkilerini ret ediyor. Aynı şekilde Ruslar öyle bir kişiyi tanımadıklarını kesinlikle beyan ediyorlar. Ancak 20 sene sonra onun aslında Sovyetleri kurtaracak bilgileri aktardığını ve Japonya’ya 1933 yılında bir casusluk şebekesi kurmak için gönderildiğini itiraf ediyorlar.
Peki, ne yaptı bu Mr. Sorge?
Hitler’in iktidarı ele geçirmesiyle Almanya ve Japonya’nın ilişkileri ciddi bir şekilde gelişmeye başlamıştı. SSCB’nin en büyük korkusu ise Japonya’nın askeri gücünün gittikçe artması ile Mançurya üzerinden saldırıp, bir nevi işgal hareketine başlamasıydı. Bu yüzden Rus kurmayları doğu sınırında muazzam sayıda birlikler bulundurmak zorundaydı.
Harbin başlaması ile birlikte Rusların Almanlarla işbirliği yaparak Nazilerin Polonya’ya saldırmalarına ve işgal etmelerine göz yummaları da bu yüzdendi.
Ancak Almanlar birdenbire Rusya’ya harp ilan edip tüm cephe boyunca saldırıya geçince durum değişmiştir. Hele başlangıçtaki başarıları da derin bir endişe kaynağı oluşturmuştu. Japonya’nın Almanya’ya destek vermesi için doğudan saldırıya geçmesi an meselesi gibi görülmekteydi. Rusya’nın iki cephede çarpışması mümkün değildir…
İşte tam bu sırada Rus istihbaratına 12 Ağustos tarihli ‘Ramsay’ imzalı bir mesaj düşer: “Almanlar her geçen gün Japonya’ya harbe girmeleri için ciddi baskı uygulamaktadır. Ancak geçen pazar günü Almanların Moskova önündeki duraksamaları Japonların bu konudaki heveslerini zayıflatmaktadır.”1
Ramsay, Sorge’un kod adıdır.
25 Ağustos’ta Ramsay’den bir mesaj daha düşer: “Doihara ve Tojo2, Japonya’nın harp ilan etmesinin erken olduğu kanaatindedirler. Almanlar bu durumdan çok çok rahatsız olmaktadır.”
Bu iki mesaj da Stalin’in önüne gelir. Ancak Stalin ve kurmayları hâlâ tam manasıyla ikna olmamışlardır.
Eylül başlarından itibaren mesajlar daha nettir: “Japonya bu sene içinde Rusya’ya saldırmayacaktır. Mançurya’daki kuvvetlerinin bir kısmını güneydeki birliklerin kuvvetlendirmek için geri çekmektedirler.”
Ekim ayında ise, Sorge, birdenbire Japonların Pasifikte, ABD ve İngiliz hedeflerine karşı geniş çaplı bir saldırı hazırlığında olacağını öğrenir… Bunu da hemen Moskova’ya bildirir. Ruslar rahatlamıştır. Mançurya’daki birliklerini batı cephesini desteklemek için geri çekebileceklerdir.
Böylece Moskova ve Stalingrad muharebeleri süratle Rusların lehine döner ve Alman güçleri ilk defa büyük bir yenilgiye uğrar. Sadece Stalingrad önünde verdikleri kayıp 400 bin askerden fazladır.
Ancak Stalin Japonya’nın hedef değiştirdiğine dair bilgiyi müttefikleriyle paylaşmaz… Bu davranışı bugün dahi çeşitli yorumlara yol açmaktadır…
Baştaki suale dönersek… Bilgi eksikliği (ve Rusya’nın mesajları gizlemesi) ABD’yi gerçekten gafil avlamıştır… Japonya’nın gerçek niyetlerini bir türlü anlayamamıştır. O kadar ki Pearl Harbour saldırısı başlamadan yarım saat öncesinde Japon ve ABD heyetleri Güney Pasifik’teki durumu tartışmaktaydılar…
Hawai’deki üslerde de durum pek değişik değildi. Yeni devreye alınmış radarlardan gelen sinyaller, aşırı bir uçak hareketliğini göstermesine rağmen sorumlu olan subay radar operatörüne, “Şunu kapat artık yorulma” emrini vermiştir… İnanılması güç ama o üsteki uçaksavar silahları da boştu ve mühimmatları ambarlarda kilit altındaydı. Uçaklar ise kanat kanata, yan yana park edilmişti.
İlk hava saldırısı esnasında gemicilerin büyük çoğunluğu uykudaydı. Hatta bombalar düşmeye başlayıncaya kadar yangın çıktığını zannediyorlardı.
Sonuç bir felaketti ama ABD’yi rehavet uykusundan uyandıracaktır.
Richard Sorge, Tokyo hapishanesinde tüm olanı biteni duydu mu, duymadı mı? Bilmiyorum. Ancak, onu ziyaret eden bir arkadaşına şu sözleri söylemiştir: “Rusya’yı kurtardım. Görevimi tamamladım artık rahat ölebilirim.”3
Yazımı Richard Sorge’un babasının Alman ve annesinin Rus olduğunu ve tüm eğitimini (üniversite dâhil) Almanya’da tamamlamış olduğunu belirterek sonlandırıyorum4.
---
1Alman orduları Moskova’ya 35 kilometre yaklaşmalarına rağmen bir türlü savunma hatlarını yaramamışlardı.
2Tojo ve Diahora dönemin Japon kara ordularının başkomutanları idiler.
3Richard Sorge ile ilgili bilgileri 1967 yılında Goliakov ve Ponizovsky tarafından yazılmış ‘Le Vrai Sorge /Gerçek Sorge’ adlı kitabından aldım.
4Batı ile Uzakdoğu arasında bugün gerginleşen siyasi ilişkileri değerlendirirken gerçek bilgilere ve gerçek analizlere ihtiyacımız olduğunu Richard Sorge adeta bize bir daha hatırlatmaktadır.
.