“Sürekli tek bir tanrı olduğunu söylüyorsunuz. Ama bence iki tanrı var. Biri bizi yaratan, biri de sizlerin yarattığı… Bizi yaratan hakkında bir şey bilmiyorum ama sizin yarattığınız tıpkı sizin gibi. Küçük, yalancı, hastalıklı, boş vaatler veren, zenginlere öncelik tanıyan, fakirleri sırada bekleten, övgü aldığında mutlu olan, küçük şeylerle insanı korkutan. Doğru numara oldukça basit: Bizi yaratan tanrıya inanın. Ona güvenin. Kendi yarattığınız sahte tanrıları ise yok edin… İnsanlar arası farklılıklar Tanrı’nın değil, insanın eseri. Ve bu farklılık insanların ölmesine, birbirini yok etmesine sebep olan dünyanın en tehlikeli yanlış numarası…”
Yukarıdaki replikler Aamir Khan’ın başrolünde oynadığı 2014 yapımı ‘PK’ filminin sonuna ait. Bollywood’un kült filminde ana karakter farklı bir galaksiden gelen çırılçıplak PK, ilk tanıştığı adamın boynundan çaldığı kolyesi ile bu dünyanın insanlarını tanımaya başlar. Geri dönmesi için elzem kolyeyi ararken, insanoğlunun Tanrı arayışında nasıl farklı istismarcılar tarafından sömürüldüğünü bir çocuğun saflığında sorduğu sorular ile çözümler. Kahramanımıza göre insanlar Tanrı’ya yanlış numaradan ulaşmaya çalışmaktadırlar. Tanrı’ya giden yol farklı ideolojilerde, maddi bir dünyada değil hepimizin farklılıkları ile bir arada yaşayabilmesindedir. Mutlaka izlenilesi bir film…
Geçtiğimiz hafta korona günlerine dair İsrail’den iki mutlu haberi yabancı medya kaynaklarından okuduk. İlki, Arap Birleşik Listesinin İslami kanadından Mansur Abbas’ın Holokost anması vesilesiyle, parlamentoda yapmış olduğu cesur konuşmaydı. Abbas, Soykırım inkârcılığının, Nazi ideolojisinin kalıntısı utanç verici bir suç olduğunu ve ayrıca İslam’ın prensiplerine de aykırı olduğunu belirterek, Soykırım kurbanları ve aileleriyle dayanışma içinde olduğunu söyledi. Bu konuşmayla, İsrail tarihinde ilk kez İsrailli Arap bir milletvekili Holokost’u ele alıp, açık yüreklilikle gerekeni söylemiş oldu. Enver Sedat’ın 1977 İsrail ziyaretini ve Knesset konuşmasını hatırlayın. Barışı ancak her zamanki söylemlerden farklı bir ses, İsrail’in var olma hakkını kabul eden bir anlayış tesis edebilir.
Bir diğer mutlu haber de İsrail’deki farklı dinlere mensup din adamlarının düzenledikleri ortak korona duasıydı. 22 Nisan günü King David Hotel Jerusalem’in terasında buluşan din adamları, kendi ritüellerinde benzer duaları okuyarak Tanrı’ya korona salgınının yol açtığı acıları hafifletmesi için yakardılar. Ortak duaya Sefarad Hahambaşısı Rav Yitzhak Yosef, Aşkenaz Hahambaşısı Rav David Lau, Kudüs Rum Ortodoks Patriği Theophilos III, Kudüs Latin Patrikhanesi Apostolik Başpiskopos Pierbattista Pizzaballa, Güney İsrail’den İmamlar Birliği Başkanı Şeyh Jamal el Ubra, İmam Şeyh Agel Al-Atrash ve Dürzü cemaati manevi lideri Şeyh Mowafaq Tarif katıldı. İnsan bu tabloyu görünce demek ki istenildiğinde olabiliyormuş, neden böyle bir acıyı bekledik demeden edemiyor.
İsrail’de üç erken seçimin ardından nihayet koalisyon hükümeti de geçtiğimiz hafta kurulabildi. Dileriz ‘Acil Birlik Hükümeti’ bölgede kalıcı bir barışın tesisi için gerekli anlaşmaları imzalayan hükümet olsun. Peki, İsrail’le ilgili yukarıdaki olumlu haberleri Türk medyasında hangi gazete veya kanal verdi dersiniz? Tabii ki cevap hiçbiri. Holokost inkârının alışılageldiği bir İslam coğrafyasında hakikati söyleyen, tarihin akışını değiştirebilecek bir örneğe neden yer verilsin ki? Hele ikinci örnek İsrail ile ilgili toplumdaki algıyı bir nebze değiştirebilme ihtimaline karşın kati suretle hiçbir medya sütununda yer almaz. Zaten korona virüs konusunda çıkan haberlerde dezenformasyonun nasıl hepimizi aptala çevirdiğini yeterince gözlemlemedik mi? Türk geni efsanelerinden, paça çorbasına, her gün birilerinin aşıyı bulduk asparagaslarına kadar neye nasıl inanacağımızı şaşırdık. İyi ki, dezenformasyonla mücadele eden bir Sağlık Bakanımız ve zamanında gerekli önlemleri almaya gayret eden yetkililer var. Dezenformasyon zihnimizi ele geçiren kuvvetli bir virüsken, medyadaki Israil haberlerinde de dezenformasyon ihtimalini hiç aklımıza getirdik mi?
***
Geçtiğimiz hafta toplumumuz maalesef korona virüsüne yeni kayıplar verdi. Türk Yahudi Toplumu eski başkanlarından, reklamcılığın duayeni, kurumlarımıza her daim destek vermiş Yakup Barouh koronaya yenik düşerek aramızdan ayrıldı. Rahmetli Yakup Ağabey’i ilk kez 2009 yılında bir seminerde konuk konuşmacı olarak tanıştım. Yıllar geçtikçe birçok genç kardeşimin ilk iş deneyimini, öğrencilerimizin stajlarını İlancılık’ta yaptığını gözlemleyip, bunun yanında toplumumuzun hangi kurumunda bir yardım, destek gerekse adının zikredildiğini gördükçe toplumu için nasıl fedakârlıklar yapan bir ağabeyimiz olduğunu anlamıştım. Adını ve yaptıklarını genç nesillere de öğreterek hatırasını yaşatacağız. Dileriz bu haber sizlere bu köşeden verdiğim son vefat haberi olsun.
Daha acı sınavlara tabi tutulmadan insanoğlunun bir an evvel birlik olabilmesi ve savaşların son bulması dileğiyle…