Adam gibi Adam

Köşe Yazısı
29 Nisan 2020 Çarşamba

1980’lerin hemen başıydı. Tuhaf bir şarkı herkesin diline dolanmıştı. Melodisi ve sözleri bir yana, komik de bir dansı vardı. Daha ilk notalarla birlikte genç yaşlı demeden insanlar kollarını dirsek hizasından büküp sallayarak ördekler gibi kanat çırpmaya başlıyordu. Bildiniz, Fransızcadaki orijinal adıyla “La dance des canards” yani ördek dansından söz ediyorum. 

Seksenli yıllarda yaz aylarını Büyükada’da kiraladığımız bir evde geçirirdik. Hafta sonları genellikle baldızımla bacanağımı ağırlardık. Bacanağım Melih Kibar, ‘Hisseli Harikalar Kumpanyası’ gibi başarılı bir projenin mimarlardan olmakla birlikte henüz ününün doruğuna ulaşmamıştı. Ekmeğini kimyager diploması sayesinde yöneticilik yaptığı bir ilaç fabrikasından sağlamaktaydı. Fakat aklı ve gönlü hep müzikteydi ve zorlu işinden kalan zamanını beste yapmakla geçiriyordu. 

Bir cuma akşamı Melih’le birlikte Büyükada’ya gitmek üzere Sirkeci’den vapura binmiştik. Yol uzundu, otuz yaşlarındaki iki delikanlı için takdir edersiniz ki çok daha uzundu... O yıllarda vapurlarda alkollü içkiler serbestti. Matrak adamdı Melih, yol boyunca demlenirken aramızda şakalaşır, gündemle ilgili bolca espriler üretirdik. O gün konu popüler vakvak şarkısına gelince, melodiyi mırıldanarak kollarımızı ördek gibi açıp kapamaya girişmiştik. Birbirimize baktıkça deliler gibi gülüyorduk. Hafif çakırkeyiftik, çevreye aldırmıyorduk, zaten çevre de bizimle ilgilenmiyordu. Fakat bir ara güvertenin karşı köşesinde arkadaşlarıyla birlikte oturmakta olan Yakup Barouh’la göz göze gelip selamlaştığımızı hatırlıyorum. Yakup, Türkiye’nin önde gelen reklam ajanslarından birinin sahibiydi ve yöneticisi olduğum kalem firmasının da reklamlarını yapıyordu. Yani aramızda mesafeli bir iş ilişkisi vardı. O an biraz utandığımı hatırlıyorum. Sonra... Aklıma bir fikir düştü.

Melih’e döndüm ve “Hadi gel bundan bir reklam cıngılı yapalım” dedim. O neşeli nağmelerin üzerine dolmakalem hakkında bazı sözler uydurmaya başladım. “Bu sözleri şarkının üzerine aranje edersin, birlikte şarkıyı söylerken, dev kalemlerin arasında ördek dansı yaparız, acayip reklam olur!” Melih şakayı her nasılsa ciddiye aldı, hemen o akşam “La dance des canards” şarkısının üzerine salt eğlenmek için uydurduğum sözlerle uyumlu özgün bir beste yaptı. Yepyeni bir şarkı yaratmıştı! Melodiyi dinledikçe beğenim artıyordu. İş ciddiye binmişti!

Pazartesi sabahı ilk iş Yakup’tan randevu aldım. Biraz sıkılarak da olsa odasına girdim. Söyleyeceklerimi düşündükçe fikir nedense artık bana saçma gelmeye başlamıştı. Her an geri adım atabilirdim. Cuma gününe değinmeden konuya nasıl gireceğimi düşünüyordum ki, benden önce o daldı: “Cuma akşamı vapurda çok neşeliydiniz, size gıpta ettik” dedi. Artık cayamazdım, “Gülme lütfen, saçma bir reklam fikriyle geldim” deyiverdim bir çırpıda.

Ben hayal ürünü projemizi anlatırken, o sıcak ve candan gülümsemesiyle beni cesaretlendiriyordu. Sonunda, “Olmaz böyle saçmalık, markanızın imajı zedelenir” diyerek beni caydıracağını beklerken, tam aksine “Güzel olur” dedi. Son bir umutla, ona bütçenin kısıtlı olduğunu ve pahalı bir prodüksiyona yatırım yapamayacağımızı söyledim. “Sorun yok, çözeriz” diyerek karşısındakine güven veren rahatlatıcı tavrını sürdürdü. Ok yaydan çıkmıştı!

İlk iş olarak Melih’i Yakup Barouh’la tanıştırdım. Melih o güne kadar hiç reklam müziği yapmamıştı. Tanrı vergisi yeteneğini salt sanat adına kullanıyordu. Ama o yıllarda sanat karın doyurmuyordu. Telif hakları, ülkemizde bilinen bir kavram olmaktan çok uzaktaydı. Yakup, Melih’in müziğini biliyor, çok beğeniyordu. Melih’in kariyerinde yeni bir sayfa açılmasına öncülük etti, o günden sonra birlikte pek çok prodüksiyona imza attılar.

Yakup derhal bizi yönetmen Ali Tara ile buluşturdu. Ali Tara, dönemin en çılgın reklam filmi yönetmenleri arasında sayılıyordu. Yakup’a göre Ali Tara bu proje için biçilmiş kaftandı. Dönemin tüm teknik imkânsızlıklarına karşın film okul açılış döneminde gösterilmek üzere TRT’ye yetiştirildi. Yakup, nasıl becerdiyse, filmde kullanılan dev boyuttaki kalemlerin maketlerini aslına uygun bir şekilde yaptırmıştı. Filmde maalesef biz dans etmedik. Yakup profesyonel dansçıların boy göstermesini daha uygun görmüştü. Reklam filmi o kadar beğenildi ki, uzunca versiyonu kış boyunca sinemalarda oynadı.

Yakup’la iş ilişkisi sayesinde başlayan arkadaşlığımız sonradan güzel bir dostluğa dönüştü. Son derece pozitif ve yapıcı bir kişiliğe sahipti. Tanışıklığımız boyunca onun bir kez bile olsun “olmaz” dediğini hatırlamıyorum. Melih Kibar ile Ali Tara’nın Yakup Barouh sayesinde başlayan ailevi dostlukları ise hep sürdü. İkilinin otuz saat boyunca bir stüdyoya kapanıp gerçekleştirdikleri ödüllü ‘Sucu Çocuk’ filmi efsanedir!

Aralarında ilk veda Ali Tara’dan geldi. Onu bir yıl sonra Melih Kibar izledi. Şimdi de Yakup Barouh... Eminim cennette bir yerde buluşmuşlar, hayal gücümüzü zorlayan prodüksiyonlara doğru birlikte adım atıyorlardır. Yolları hep ışık olsun!

 

Not: Reklam filminin kısa ve uzun versiyonlarını izlemek için https://youtu.be/jiAns9AKGsI