COVID-19 sonrası hiçbir şey eskisi gibi olmayacak

Korona virüsü salgını dünyada pek çok şeyi değiştirdi. Alışkanlıklarımız yerle bir oldu. Bu salgının verdiği zarar sadece ekonomik değil. Sosyal ve psikolojik olarak da hepimize verdiği zarar çok büyük.

Prof. Dr. Burak ARZOVA Köşe Yazısı
29 Nisan 2020 Çarşamba

Bu süreç artık yeni normaller süreci. Korona virüsü salgını ile birlikte pek çok şeyimizi değiştirmeye başladık. Bunlardan bir kısmı olumlu, umarım sonrasında da devam ettiririz. 

Örneğin artık selamlaşmalarda öpüşmüyoruz. Alışveriş yaparken ya da otobüse binecekken üst üste yığılmıyoruz. Sosyal mesafeyi pek çok alanda korumaya özen gösteriyoruz. Bunlar olumlu olarak yansıyan yeni yaşam biçimimiz. 

Ancak,

Ortaya çıkan zorunlu değişim iş yapış modellerimizi de etkiledi. Örneğin sıklıkla katıldığımız toplantılardan yakınırdık. Herkesin konuştuğu, yöneticilerin ego tatmininde bulunduğu saatler süren verimsiz toplantılar artık yeni süreçte çevrimiçine (on-line) taşındı. Kullanılan platformların süre kısıntısı, toplantı platformunu yönetenin isterse herkesin sesini kısabilmesi, gerektiğinde belirlediği kişiyi toplantıdan çıkarabilmesi gibi yeni özellikler, toplantıları daha verimli kılmaya başladı. Geçmişte bir toplantı boyunca söz alamayanlar artık kendilerini ifade edebilme imkânına kavuştu. Bu büyük bir yenilik.

Sürekli hantallığından şikâyet ettiğimiz üniversitelerimiz hemen çevrimiçi eğitime geçti. Bu biraz da hayatımız boyunca sorunla yaşamaktan dolayı genlerimize sirayet etmiş pratiklikle oldu. Örneğin üniversite eğitiminin dünyada en iyi olduğunu kabul ettiğimiz Amerika’da sayıca bizden çok daha az öğrenciye ve derse sahip üniversiteler yeni durumda gözüne far tutulmuş tavşan gibi kaldılar. Çevrimiçi yayına geçemediler. Bu yeni süreçle birlikte aslında eğitim için koca koca binalara ve sınıflara ihtiyacımız olmadığını da keşfettik. Bu sürecin sonunda küresel ölçekte pek çok üniversitenin kapanacağını düşünüyorum. Çünkü çevrimiçi eğitim - öğretimle dünyanın pek çok yerine ulaşmak ve çok iyi üniversitelerden eğitim almak mümkün. Bundan sonra çok kimse sıradan üniversitelere itibar etmeyecek. Çok fazla öğretim üyesine ihtiyaç duyulmayacak. Özellikle hizmet sektöründe büyük bir işsizlik bizi gelecekte de yalnız bırakmayacak. 

Evde kaldığımız süre boyunca dijital yayınlar vasıtası ile hepimiz yayıncı, sunucu olduk. Instagram üzerinden hiç tanımadığım onlarca kişi ile tanışma fırsatı buldum. Onların konferanslarını dinledim. Çok şey öğrendiklerim ve bu kişileri hayatımda nasıl ıskalamışım dediklerim oldu. Bu bireysel yayıncılık, karanlıktaki mum gibi hepimizi aydınlattı. Bu yeni model konferans sürecinin devam edeceğini düşünüyorum. Şahsen ben bayıldım bu Instagram sohbetlerine. 

Evlerde yemek yapmayı yeniden keşfettik. Köylerde hiçbir şeyin çöpe atılmayışından geçmişte çok etkilenmiştim. Şimdi aynı şeyi evlerimizde yapmaya başladık. Örneğin ekmek mayasını yapmayı, evdeki imkânlarla, ekmek, pide, pizza yapmayı yeniden keşfettik. Minimal yaşamayı öğrenmeye başladık. Asıl önemli olanın neye ihtiyacımız olduğundan çok neye ihtiyacımız olmadığını gördük. Aslında minimal yaşamın ne olduğunu görmek ve anlamak için COVID-19 sürecini yaşamamıza gerek yoktu. Yolu bir şekilde Japonya’ya düşenler görmüşlerdir dünyanın en büyük üçüncü ekonomisinin insanlarının nasıl yaşadığı, evlerini, arabalarını, tüketim alışkanlıklarını vs. 

Evde ailece film seyretmenin keyfini yeniden keşfettik. Uzun soluklu dizileri bir solukta bitirdik. Siyasetçilerden ve onların sert mesajlarından dijital platformlar sayesinde kurtulduk. Birbirimize film önerilerinde, dizi önerilerinde bulunduk. Mesela ben İspanyol polisiye filmlerini keşfettim. Eğer bu kadar uzun süre evde kalmasaydım popüler diziler ve filmler ötesine geçemeyecektim. Kendimi büyük bir cesaretle farklı ülkelerin filmleri arasında dolaşırken buldum. 

Kitapların ne kadar önemli olduğunu yine bu süreçte keşfettik. Arkamıza evlerimizdeki kütüphaneleri alarak dijital yayınlara katıldık. Gördük ki aslında çoğumuzda az ya da çok kitapla da olsa mutlaka bir kütüphane köşesi var. Kütüphanesi olmayanların da bu yayınlar vasıtasıyla özenip kendi kütüphanelerini oluşturma ihtimali bile sevindirici bir durum. 

Internet üzerinden alışveriş tüm hızıyla devam ederken, COVID-19, bu yeni model alışverişin gıda alışverişine daha da fazla kaymasına neden oldu. Yeni iş modellerinde internet üzerinden satış artık tartışmasız bir numara. 

Korona virüsü salgını nedeniyle birçok ülkede yiyecek alışverişi yapmak, sinema filmi izlemek, şirket toplantısı yapmak gibi pek çok faaliyetin internet üzerinden yapıldığı içinden geçilen dönemin tüketici alışkanlıklarını da değiştiriyor. Hep deriz ya, bir tarih yaşıyoruz diye, gerçekten de “tarihin tam ortasında”yız. O kadar çok şeyde değişim var ki, bu sürecin sonucunu şimdiden kestirebilmek güç. Ancak kesinlikle yaşa, eğitime, cinsiyet farklılıklarına bakmaksızın tek gerçek, artık geçen yılın bu zamanına göre çok daha fazla dijitaliz. 

Bireyler açısından birçok değişimi getiren yeni dönem maalesef işletmeler açısından tam bir kâbus.

Bu süreçte, virüsün yayılım hızını önlemek açısından “evde kal” uygulaması nedeniyle, binlerce küçük ve orta boy işletme uzun zamandır kapalı. Bir işletmeyi yeniden açmak kapatmaktan daha zordur. Karantina uygulanan ekonomiler kademeli olarak önlemlerin gevşetilmesi yönünde adımlar atarken, bazı işletmeler değişen koşullara ayak uyduramayacak. Ekonomiler yeniden faaliyete geçtiğinde, her şey eski haline dönmeyecek. Şu anda yaratıcı ve faydalı olmayı beceremeyen işletmeler, korona virüsü salgını sonrasındaki ortamda zorlanacaklar. Bazı işletmeler maalesef ekonomik hayatta olmayacak. Bu yeni normal adını verdiğimiz süreç aslında çok büyük bir dönüşüm. İşletmelerin bağlı oldukları ticaret odalarının, sektör kuruluşlarının işletmeleri yeni sürece hazırlaması gerekli. İşletme sahip ve yöneticilerine işe geri döndüklerinde her şeyin çok farklı olacağı, hiçbir şeyin eskisi gibi kalmayacağı mutlaka anlatılmalı. Neler yapılması gerektiği konusunda işletme sahipleri bilgilendirilmeli. Bence en hassas konu bu. Kendimizle ilgilendiğimiz kadar işletmelerimiz ile de ilgilenmemiz lazım. Çünkü ekonominin temel taşı onlar. Ancak yine gördüğüm kadarıyla işletmelerin bağlı oldukları kurumlar dahi yeni döneme hazırlıklı değil. Bu büyük bir risk olarak hepimizi tehdit ediyor. 

Büyük hızla artan işsizlik kolay kolay eski düzeyine gelmeyecek gibi. 

Şimdiden geleceği görebilmek bu toz bulutu arasında kolay değil ama büyük değişimi görmemek de mümkün değil. 

Umarım değişime kolay uyum sağlayanlardan oluruz. 

Seslendiren: Janet Mitrani