Çok heyecanlıyım… Yetkililer, sayılardaki iyi seyirdevam ederse 15 gün sonra evden çıkabileceğimize ve hayatın normaledönebileceğine karar verdiler. Nasıl geçti bu kadar zaman??
Çok heyecanlıyım… Yetkililer, sayılardaki iyi seyirdevam ederse 15 gün sonra evden çıkabileceğimize ve hayatın normaledönebileceğine karar verdiler. Nasıl geçti bu kadar zaman??
Teknoloji sayesinde son 3 yılı‘normal’ hayatımıza yakın bir şekilde ve sosyal mesafeyi koruyarak yaşamayı başardık. Alışverişlerimizi zaten uzun zamandır on-line yapıyoruz. Yeni akıllı buzdolabımız kısa sürede süt, yumurta, peynir vb. tüketim ihtiyaçlarımızı anladı ve eksilince siparişi kendisi verebiliyor. Ön kapağına devasa bir tabletbilgisayar adapte edilmiş. Bununla birlikte bir duvarı tümden LCD ekranlarla kapladık. Görüntülü konuşmalarda artık büyük burunlu ve yukarıdan bakan yüzlerledeğil, bire bir insan boyutunda bağlantı kurabiliyoruz. Çok hoparlörlü ses ve mikrofon sistemiyle sanki karşımızdaki ile aynı mekân içindeymişiz hissi iyice gelişti.
İki senedir ofisimiz yok. Bizim iş hanındaki dokuz katın dördü boş, diğerlerine de çoğu yeni kurulan kurye, hijyen danışmanlığı, sanal gerçeklik mimari büroları ve psikolojik tedavi şirketleri geldi. İşler eskisi kadar hareketli değil. Yine de, birçok firma yeniden yapılanmak için danışmanlık ihtiyacında. Ne var ki, artık eski bankacılardan oluşan danışmanlık şirketleri yerine psikologlardan destek alıyorlar. Bir şekilde yeniden yapılanmaya önce kafadanbaşlanmak zorunda olduğu anlaşıldı. Sürekli mutasyon geçiren COVID-19’un hangi versiyonuna geçtiğimizi artık hatırlamıyorum. Sanırım bu aylarda COVID23-05’teyiz. Bu arada, bilim insanları insan DNA’sını virüse karşı güçlendirmek için yaptıkları araştırmalarda enteresan bir olayı keşfettiler. Evde oturmakla salgılananh-ş-i-o-rfin*hormonunun tetiklediği bir değişim. İnsanın sürekli tüketme içgüdüsünü yok ediyor. Temel ihtiyaçlar dışında bir şey hayal etmiyoruz. Son üç senedir beş tişört, iki eşofman ve iki şort dışında pek bir şeye ihtiyacım olmadı. Haftada bir motorumu yıkıyorum, sağını solunu parlatıyorum, sonra örtüsünü koyup kendi yerine kilitliyorum. Gezmesem de, iyi geliyor. Zaten Youtube-3D üzerinden motorla gitmediğim gezmediğim yer kalmadı; o da bana yetiyor.
İş hayatım toplantılardan ibaret. Eskiden büyük olay olan Zoom toplantıları şimdi biraz demode oldu. Herkeste sanal gerçeklik gözlüklerivar. Aynı Zoom gibi, toplantı davetiyle bir araya geliniyor ve dilediğin ortamda diğer katılımcılar ile üç boyutlu görüşülebiliyor. Zoom’daki arka resim yerine eski ofisteki toplantı odalarını yerleştirdik. Bununla sınırlı değil tabi; müşterinin ofisinde veya bir restoran ortamındada görüşme yapabiliyoruz. Dışarıda yemek için internetten öncesinde rezervasyon yapmak halen gerekli. Çünkü restoranlar sanal ortamda da olsa masaları rezerveediyor. Kimlik bilgisi giriyoruz. Böylece etrafa bakınca tanıdık görmek, el sallamak ve iki-üç lafla sohbet etmek mümkün oluyor. Her gün aynı restorana bağlanmamaya özen gösteriyoruz, çünkü sanal ortama verilen çatal-bıçak gürültüsü ve etraftaki sohbet sesleri bir günlük kayıttan ibaret olduğu için bir müddet sonra sıkabiliyor. Öte yandan, bu sisteme giren restoranların sayısı giderek arttığından artık New York’ta sevdiğimiz bir restoranda öğlen yemeğini yiyip kahve için Zorlu Center’a dönebiliyoruz.
Bilim insanları ‘Siyah Kuğu’tabir edilen olağandışı olaylara karşı daha hazırlıklı olunması halinde ekonomik felaketlerinönüne geçilebileceği konusunda nihayet siyasileri ikna edebildiler. Artık pandemi, deprem, nükleer felaket ve doğal afetlere karşı önlemler mecburi. Evde radyoaktif elbiseler, dezenfektanlar, GPS vericileri, telsizler, kriko, kumanya, maskeler ve eldivenler gibi malzemeleri bulundurmak zorundayız. Çatıdaki solar panellerle uzun süreli elektrik kesintilerine hazır sayılırız. Eskiye göre yoğun ve ani yağmurların yol açtığı sel felaketlerine daha azrastlanıyor; küresel ısınmanın yavaşlamasından geliyor olabilir.
Evin bir odasının duvarlarını LCD ekrankapladık. Bir tane de ultraviyole mor ışıkyerleştirdik. D vitamini. Tatil olarak Seyşeller’de bir şezlong ve etrafında canlı dalga görüntüsüyle uzayıp giden bir kumsal. Akşam kumsalda bir ateş etrafında bira ve müzik. Hepsi mümkün. Eskiden video oyunlarında zaten kullanılmakta olan teknoloji iyice gelişti: aynı server’a bağlanan onlarca kişi aynı ortam görüntülerini izleyebiliyor ve birbirleri ile konuşabiliyor.
Gel gör ki, sevdiğim insanlara uzun uzun sarılıpkucaklama ihtiyacımı giderebilecek bir teknolojiyle henüz tanışamadım. Suudi Kralı’nın davetlerinde fotoblok üzerine monte edilmiş tam boy resminin içinden çıkanve her davetli ile tokalaşan bir el vardır. Canlı bir temasolmazsa yetmiyor. Bunun alternatifi yok. Sıcak bir ten, alıştığım bir koku, göz göze gelmek ve onca teknolojiye rağmen, sanki BüyükOkyanus’u tek başıma kürekle geçmişim gibi, karaya vardığımda sevdiklerime sessizce sarılma ihtiyacım.
Korkarım, bizi sokağa saldıklarında sevdiklerimi kucaklamadan yapamayacağım.
*her şey iyi olacak