Beyler! Berberinizin kıymetini bilin…

Sami AJİ Köşe Yazısı
13 Mayıs 2020 Çarşamba

Gün gelip de berberimi böylesine özleyeceğimi rüyamda görsem inanmazdım.

Son iki aydır, her ne hikmetse ve herhalde muazzam bir tıbbi araştırmaya dayanarak tüm ülkede 65 yaş üstü kadın ve erkeklerin, sanki hepsi aynı tornadan çıkmış gibi, hiç ayırım yapmadan, toptancı bir zihniyetle, evlerine ‘kısıtlı’ da olsa hapsedilmeleri gündelik yaşamımı da etkiledi. 

Kulunuz gün geçtikçe iki yandan baskı görmeye başladı. 

Bir taraftan ve bilhassa ensede uzayan saçlarımı aynada görüyorum, sinirleniyorum. 

Diğer taraftan sevgili eşim sürekli elinde bir makas saçlarımı kesmek için peşimden koşturup duruyor; “Katiyen olmaz” diyorum. “Benim atam Samson’dur. Asla saçıma kadın eli değdirtmem.” O da inadına “Göreceksin ben de Dalila gibi saçlarını uykunda keserim” diye cevap vermez mi?

Artık geceleri uzun ve sıkı başlıkla uyumaya başlamıştım ki berberlerin açılacağı müjdesini verdiler. 

Derhal berberimi aradım. Pazartesi sabahı erkenden geleceğimi söyledim. Ama heyhat! Benden evvel haber alanlar olmuş ve ancak bir ay sonra boş zamanı olacakmış. 

Veee, yakın veya uzak mesafedeki berberlerin aynı durumda olduğunu da öğrendim. 

Ne kıymetli imiş yahu bu berberler…

Kısa bir araştırmadan sonra, bu mesleğin ‘dünyanın en eski mesleklerinden’ biri olduğunun farkına vardım. (Lütfen aklınızı başka sektörlere kaydırmayın.)

Bazı kaynaklara göre, üst paleolitik dönemlerde dahi (20 – 25 bin yıl evvelinden bahsediyoruz) berberlere ihtiyaç varmış. Hatta onlar sosyal tabakaların en üst seviyesinde yer alırmış. İnanışlarına göre saç kesmek çok kutsal bir görevmiş. Saçlar kesilirken hem kötülükler ayıklanır, kalan saçlar ise o kişinin gücüne güç katacak şekilde tanzim edilirmiş…  

Nasıl? ‘Eski’ derken abartmadım değil mi?

Başlıkta gördüğünüz resim ünlü firavun I. Seti’nin, başrahiplerinden Uzerat’ın mezarındaki duvar süslemelerinden biridir. MÖ 1200’lü yıllarda yaşamıştır. Firavunun askerlerinin saç tıraşları iki berber tarafından yapılmakta. Diğerleri de sıralarını beklemektedir. 

Başrahibin mezarında bu mesleğin böyle bir sembolle yüceltilmesi boşuna değil… Her tapınakta mutlaka bir berberin bulunması şarttı. Zira rahipler mesleklerini icra etmek için, amiyane tabirle, kafalarının bilardo topu gibi parlak olması gerekliydi.

Firavunun berberi ise, sarayda en öncelikli kişilerden biri idi. Sakalının muhtelif törenlere göre düzeltilmesi, örülmesi veya saçlarının belli hadiselere göre kesilmesi ve tanzim edilmesi başlı başına bir yetenek istiyordu. Bu yüzden bazı Mısırlı berberlerin isimleri günümüze kadar aktarılmıştır. 

Antik Yunan dönemine geldiğimizde berberlerin görevi daha da önem kazanmıştı. Erkeklerin saç ve sakallarına çok daha fazla dikkat ettikleri anlaşılmaktadır. Zamanın heykellerine bakmak bile bir fikir edinmemize yeter… Ama iş bununla bitmiyor berberler müşterilerinin saçlarını da boyuyormuş (tercihen sarışın olmayı isterlermiş). Ayrıca yıkadıktan sonra çeşitli kremler ve kokular sürerek kişiliklerini çok daha fazla ortaya çıkarıyorlarmış…

İlk berber dükkânlarını o dönemde görüyoruz. Bu mekânların kısa zamanda adeta bir kültür kulübüne dönüştükleri nakledilmekte. Her konuda bilhassa felsefi ve siyasi konularda sürekli görüş alışverişleri yapılırmış. (Berberlerimiz de bu geleneği devam ettiriyorlar!)

Asırlar geçer. Peruk modası ortaya çıkar… Berberler biraz prestij kaybetmeye başlar. Artık geçimlerini perukları tamir veya tadilat etmekle geçirmektedirler.

Ama yine de gündemde kalırlar. Meslekî loncalarını kurarlar. Asil sınıflara yakınlıkları sebebiyle bazen siyasete bazen de sosyal hatta ailevî sorunlara karışırlar. 

Örnek mi istiyorsunuz? Ünlü Fransız filozof ve yazar Beaumarchais’nin iki komedisini hatırlatayım: Sevil Berberi ve Figaro’nun düğünü. Her iki eser de o kadar ilgi görmüştür ki, ilki Rossini ötekisi de Mozart tarafından bestelenerek opera olarak halka sunulmuştur… Hâlâ büyük ilgi ile izlenmektedir. Her ikisi de hayalî bir berber, Figaro’nun, serüvenlerini dile getirir. (Bugün dahi “Figaro” dediniz mi aklımıza berber gelir.)

3 Aralık 2014 tarihli Şalom’da yayınlanan ‘Hanımlar Kuaförünüzün Kıymetini Bilin’ başlıklı yazımda kuaförlerin ‘sanatkâr’ olarak kabul edildiklerini belirtmiştim.

Kulunuz berberleri artık ‘terapist’ olarak niteleyecek. Onların koltuğuna oturup saçınızı keserken ve daha sonra yıkarken rahatlıyorsunuz, bütün sinirleriniz gevşiyor, stresten kurtuluyorsunuz. Dükkânından ayrılırken de ne kadar hafiflediğinizi hatırlayın…

Halil Usta vallahi seni çok özledim…