Korona fırtınası yavaş yavaş sona ererken veya gerçekte olmasa da düşünsel olarak yaydığı korku dalgası sonra ererken gözler yeniden korona sonrası ekonomiye ve ticaret savaşlarına döndü.
Hatırlanacağı üzere korona virüsün neden olduğu COVID-19 hastalığı bir epidemi olduğu ilan edildiği gün Çin ile ABD arasında ticaret savaşını sonlandıran bir ticaret anlaşması imzalanmıştı. Aslında konu anlaşmanın gerçek anlamda ve uzun süreli bir ticari barış getirmeyeceğini en geç ABD seçimleri sonrasında konu savaşın tekrar başlayacağını anlaşmayı imza atanlar da dahil olmak üzere hemen herkes biliyordu.
COVID-19’un çıktığı ilk haftalarda komplo teorisyenleri bu virüsün ABD tarafından yayıldığını söylese de Çin’in parmağı olmadan bu virüsün pandemiye yol açmasının mümkün olmadığını belirtmiştim. Çin’in COVID-19 hastalığını kontrol etmekte şaşırtıcı maharetinin de şüpheli olduğunu vurgulamıştım.
Çıplak gözle dahi bu kadar net görünen bu gerçek başta ABD olmak üzere nerdeyse tüm Batı Avrupa’da beklenmeyen can kayıplarının yanı sıra çok ağır bir ekonomik bilançoya sebep olurken yavaş yavaş görünmeye başlandı.
Çin hiç şüphesiz ya global dünyanın bir parçası olduğunu unutarak ya da kasıtlı olarak hastalığı dünyadan gizleyerek dünyanın sarsılmasına sebep oldu.
ABD ve Avrupa, Çin’e karşı yeni bir ticari savaşı başlatmaya hazırlanırken Çin ABD’yi kendi elindeki 1,2 trilyon dolarlık ABD tahvilini satmakla tehdit ediyor. Elbette bu bonoları satmanın piyasalar üzerinde etkisi olacaktır. ABD ve tüm dünyada gerek şirket gerek ülke bonolarının değeri bir anda düşebilir, aynı anda ABD Merkez Bankası FED 1,2 trilyon dolarlık ekstra bir parasal genişleme program açıklayarak yani aslında para basarak Çin’in elindeki ABD bonolarını satın alabilir. Bir başka ihtimal ise ABD’nin virüsten kaynaklanan ekonomik kayıpların sorumlusunun Çin olduğunu iddia ederek bonoların karşılığına el koyabilir. Şu anda temayül o yönde.
Bundan bir ay kadar önce kriz kâhini olarak bilinen Nouriel Roubini Çin’in ABD bonolarını satarak altın alacağını bildirmişti. Elbette o veya bu şekilde Çin’in eline geçen nakdi altın veya benzeri değerli metallere yatırması durumunda sistem tamamen durma ve çökme noktasına gelebilir.
Çin ile ABD ve ABD’nin başını çektiği dünya hâlihazırda savaş içerisinde. Bu savaş nükleer boyuta geçmese de çok yakında siber savaşların, gıda savaşlarının ve akla hayale gelmedik değişik teknolojileri içeren bir savaşın başladığını söylemek doğrudur. Ancak kimse alışıldık bir sıcak veya nükleer savaş beklemesin. Terörizm dahil olmak üzere sıcak savaşların hiçbiri Çin ile ABD arasında gerçekleşmeyecek.
Bu arada gerek Türkiye’de gerekse dünyada kısıtlamaların yavaş yavaş kalkmasıyla insanlar hayatlarının normale dönmeye başladığı zannına kapılıyor. Bu hafta başında AVM’lerin açılışı başladı. Ekonomik ve siyasi kaygılarla bazı kararların alınmış olması yani sözgelimi AVM’lerin açılması, insanların AVM’lere gitmesini gerektirmez. AVM’ler açık olsa dahi gitmek veya gitmemek insanların özgür iradesiyle vereceği bir karardır. Ancak insanlar özgür iradesini kullanırken yani karar verirken hem kendilerini hem de çevrelerini düşünürse, mantığını dinlerse AVM’lere gitme konusunda en doğru kararın ‘gitmemek’ olduğunu zaten bulur.