Spor Seyrederken
Tekrar tekrar izlenecek basketbol maçları
Futboldan motor sporlarına, basketboldan tenise kadar birçok spor dünyanın neredeyse her yerinde COVID-19 pandemisi nedeniyle durmuş durumda. Her ne kadar Türkiye’de futbol liginin haziran ayı ortasında başlayacağı duyurulsa da; Fenerbahçe ve Beşiktaş takımlarının içerisinde testi pozitif çıkan futbolcu ve idari personeller olması nedeniyle bu kararın gerçekçi olduğunu pek sanmıyorum.
Basketbol ligleri için henüz bir karar da verilebilmiş değil. Euroleague ve Oyuncular Birliği arasında yapılan toplantılar sonucunda sezonun devam edip etmeyeceğinin en geç 24 Mayıs’ta belli olması gerektiği sonucuna varıldı. Sezon eğer devam ederse maçlar 4-26 Temmuz tarihleri arasında oynanacak.
Spordan uzak kaldığımız bu dönemde, birçok organizasyon klasik haline gelmiş maçları Youtube veya çeşitli kaynaklar aracılığıyla yayınlamaya başladı. Hem biraz nostalji yapmak hem de basketbolun tadına varmak amacıyla, Avrupa basketbolundan tekrar tekrar izlenebilecek birkaç maç paylaşıyorum.
1995 Avrupa Şampiyonası finaline sahne olan bu maçta Dejan Bodiroga, Vlade Divac, Predrag Danilovic, Arvydas Sabonis ve Sarunas Marciulionis gibi birçok yıldız forma giydi. Aleksandar Djordevic’in yıldızlaşarak 12’de 9 üçlük attığı ve 41 sayıyla oynadığı karşılaşmayı Yugoslavya kazandı ve altın madalyaya sahip oldu. Hakem kararlarından muzdarip olan ve bir ara sahaya dönmeyi reddeden Litvanya takımında ise Marciulionis’in mükemmel performansı galibiyete yetmedi. Başa baş giden bir mücadele olması, Djordevic-Marciulionis düellosuna dönüşmesi ve hakem kararları nedeniyle tarihe geçen bir karşılaşmaydı. Yugoslavya takımının koçu Dusan Ivkovic iken, Zeljko Obradovic de yardımcı antrenörlerden biriydi.
İki maç üzerinden oynanan Koraç Kupası finalinde Stefanel Milano ile Efes Pilsen karşı karşıya geldi. Bogdan Tanjevic yönetimindeki Milano’da Dejan Bodiroga, Gregor Fucka, Rolando Blackman ve Ferdinando Gentile gibi yıldızlar bulunuyordu. İlk maçı İstanbul’da 76-68 kazanan Efes Pilsen, İtalya’daki maçta rakibine 77-70 mağlup olsa da, sayı farkı ile kupaya uzanmayı başardı. Petar Naumoski, Volkan Aydın, Ufuk Sarıca, Conrad McRae, Mirsad Türkcan, Tamer Oyguç gibi oyuncuların bulunduğu Efes Pilsen’in koçu Türk basketbolunun efsanesi Aydın Örs ve yardımcı koçlar da Ergin Ataman ile Oktay Mahmudi idi. 1996 yılında gelen bu kupa, Türkiye’nin kulüpler bazında kazandığı ilk kupa olması, Avrupa’nın önde gelen takımlarını yenerek bu kupaya ulaşılması, hem kulüpler bazında hem milli takım seviyesinde basketbolda daha iyi işler yapılabileceğini göstermesi açısından önemliydi.
Bu karşılaşma bir Dünya Şampiyonası maçı olsa da; karşı karşıya gelen takımların Avrupa’dan takımlar olması nedeniyle listeye dahil ettim. Türkiye’de düzenlenen 2010 Dünya Şampiyonası yarı final karşılaşmasında, Sırbistan ile Türkiye mücadele etti. Sırbistan’da Milos Teodosic, Nenad Krstic, Nemanja Bjelica, Dusko Savanovic gibi yıldızlar forma giyerken, Türkiye belki de en kaliteli jenerasyonlarından biri ile sahadaydı; Hidayet Türkoğlu, Ömer Onan, Ersan İlyasova, Kerem Tunçeri, Ömer Aşık, Semih Erden, Ender Arslan, Kerem Gönlüm. İlk yarı 42-35’lik skorla Sırbistan’ın üstünlüğü ile geçilse de, Türkiye birkaç kez 8 sayı ile geri düştü ancak rakibini yakalamayı başardı. Son dakikalara büyük bir çekişme damga vururken; 4,5 saniye kala bir sayı geride olan Türkiye kenardan topu oyuna soktu. Topu alan Kerem Tunçeri saliseler kala topu çemberden geçirdi ve Türkiye 83-82 ile rakibini geçerek, ilk kez yükseldiği finalde Amerika Birleşik Devletleri’nin rakibi oldu. Bu sayı atıldığı zaman Murat Murathanoğlu’nun kaç kez “Kerem Tunçeri” diye bağırdığını hatırlamayan yoktur sanıyorum.
İstanbul Sinan Erdem Spor Salonunda düzenlenen 2012 Final-Four’u sürpriz bir şampiyona ev sahipliği yaptı. Final maçını tribünde rahmetli Alp Alkaş ile birlikte izlediğim bu organizasyonda, CSKA Moskova ile Olympiakos karşı karşıya geldi. Kadrosunda Milos Teodosic, Andriy Kirilenko, Nenad Krstic, Ramunas Siskauskas gibi yıldızları barındıran CSKA açık ara favoriydi. Maç boyunca da daha iyi bir görüntü veren ve üçüncü çeyrekte farkı 19 sayıya kadar çıkaran CSKA’ya karşı Olympiakos’un söyleyecek sözü vardı. Farkı yavaş yavaş kapatan Olympiakos son 10 saniyeye 61-60 geride girdi. Yunan ekibi, Siskauskas’a taktik faul yaptı ve Litvanyalı oyuncunun iki atışı da kaçırması ile istediğini aldı. Spanoulis topu rakip sahaya getirdikten sonra, müsait durumdaki Printezis’e pasını verdi ve Yunan oyuncu da her zaman yaptığı kendine has atışı ile basketi bularak kupayı getirdi. Yunan ekibi ile kupaya uzanan Kostas Sloukas ve Pero Antic daha sonra Fenerbahçe ile de kupa kazanacaktı.
Üçüncü kez üst üste Final-Four’a kalma başarısı gösteren ve evvelki yıl şampiyonluğu kıl payı kaçıran Fenerbahçe, İstanbul’da düzenlenen Final-Four’da şampiyonluğa ulaşmak istiyordu. Rakip ise Avrupa basketbolunun devlerinden, Yunan temsilcisi Olympiakos idi. Maça iyi başlayan Sarı-Lacivertliler ilk çeyreği 26-18 önde geçti. İkinci çeyrekte ise Olympiakos araya biraz kapadı ve ilk yarı 39-34 sona erdi. Fenerbahçe, üçüncü çeyreğin başında da rakibini durdurmakta zorlandı ve fark 44-40’luk skor ile 4’e indi. Üçüncü çeyreğin ortasından itibaren farkı açmaya başlayan ve sonrasında da arkasına bakmayan Sarı-Lacivertliler maçı 80-64 kazanarak şampiyonluğa ulaştı. Bir Türk takımının Avrupa basketbolunun zirvesindeki ilk şampiyonluğu olması nedeniyle bu şampiyonluk çok değerli idi. Ekpe Udoh, Jan Vesely, Bodgan Bogdanovic, Luigi Datome, Nikola Kalinic, Kostas Sloukas, Bobby Dixon ve Pero Antic ile tabi ki Koç Zeljko Obradovic şampiyonlukta büyük sahibi