ABD ve Osmanlı İmparatorluğu

Osmanlılar kuruluşu 14. Yüzyıla dayanan idari sistemlerini; aldıkları vergilerle, insanların ırkları, dinleri ve dilleri arasında hiçbir farklılık gözetmeden kuvvetli bir askeri yapıyla, o dönem için çok ilerlemiş bir hukuk düzeniyle müthiş bir biçimde yönettiler.

Dr. Elif ULUĞ Köşe Yazısı
3 Haziran 2020 Çarşamba

Başlığa bakınca ne alakası var diye düşünebilirsiniz. Bugünkü yazımda biri tarihe mal olmuş, diğeri ise bugünün dünya devi iki devlet arasındaki benzerlik ve zıtlıkları anlatacağım. Osmanlılar kuruluşu 14. Yüzyıla  dayanan idari sistemlerini; aldıkları vergilerle, insanların ırkları, dinleri ve dilleri arasında hiçbir farklılık gözetmeden kuvvetli bir askeri yapıyla, o dönem için çok ilerlemiş bir hukuk düzeniyle müthiş bir biçimde yönettiler. Aynı dönemde Roma İmparatorluğu’nda da bunu görürüz. Çok açık bir sistemde işe yarayan, ihtiyaç duyulan, faydalı olan, bir ustalığı ve niteliği olan herkesin dini ırkı ne olursa olsun değerlendirilmesi ve toplumda bir yeri olması bu medeniyetin asli unsuruydu. Dönemin medeniyetleriyle karşılaştırıldığında değil ırkçılık; dinini, dilini, ticaretini yaşamakta insanlar tamamen özgürdü. Osmanlıların klasik deyimiyle bir aşiretten bu kadar süratle bir dünya devleti haline gelmesinde bunun rolü vardı.

Bugünün dünyasına baktığımızda bu denli kozmopolit bir ülke görüntüsü nerede var derseniz, ABD geliyordu aklımıza. Amerikan rüyasının önce pandemi sürecinde yaşanan beceriksizlikler öte yandan ırkçılığın hortlamasıyla kâbusa dönüştüğünü gözlemliyoruz. İşler değişti. Ya da zaten değişikti ama mızrak çuvala sığmamaya başladı. Pandemi sürecinde yaşanan kıtlık mı? Ekonomik krizin yarattığı işsizlik mi? Krizde yaşanan öfkenin zayıfları ezerek ortaya çıkması mı? Şimdiden tam adını koymak erken ama ABD'nin Minnesota eyaletinde polis tarafından gözaltına alınırken hunharca öldürülen siyahi George Floyd için ülkenin başkenti Washington DC'de düzenlenen protestolarda göstericilerle polis arasında arbede çıktı. Öte yandan, ülke geneline yayılan gösteriler ve şiddet olayları üzerine Savunma Bakanlığı (Pentagon), aktif görevdeki askeri inzibat birliklerine Minneapolis'e konuşlanmaya hazır olmaları talimatı verdi. Dünyanın her yerine gönderdiği ordusunu kendi halkının üzerine sürmesi ABD için ilk midir? Orasını deşmeyeyim ama olayların devamında ABD’nin popülist başkanı sanki gerçek suçluyu bulmuşçasına Demokratları suçladı, yetmedi son derece kışkırtıcı mesajlar içeren korkunç tweetler attı. Malum kendisi ABD’nin resmi politikalarını Twitter mesajları üzerinden kurguluyor. 

Benzerlikler, karşıtlıklar üzerinden gitmeye devam edelim. Ben tabii kendi ülkem Türkiye’nin derin köklerini dayandırdığım Osmanlı İmparatorluğunun ideolojisiyle karşılaştırma yapmak istiyorum çünkü aslında biliyorum ki ülkeleri oluşturan insanların, yöneticilerin çok derin ve ciddi genetik kodları vardır. Ve geleneği parçalamak atomu parçalamaktan da zordur.

 Kelimeler değiştirilince eskiye dair her şeyin değiştiği algısı yaratmayı seven yeni dünya düzeni algı yönetimi diye bir kavramı kafalarımıza yerleştirdi. Eski ABD’de negro yani Türkçesi ile ‘zenci’ demek şimdilerde çok ayıp. Artık Afro-Amerikan deniyor yani topluluğun adı değişti; Afrikalı Amerikalılar oldu. Ve sanki böyle denince bu insanlara asırlardır sistemli bir biçimde yapılan haksızlıklara, gözü dönmüşlüklere, zihinlerin ardındaki kirli hesaplara set çekilmişçesine her şey unutturulabilir sanılıyor. Hatta ABD’nin 44. devlet başkanı bir Afro-Amerikalı Barack Obama idi. Ama mesela son derece yadırgadığımı söylemeden geçemeyeceğim, ABD’nin önceki başkanı, Afro-Amerikalı Obama’dan iki gün önce kıytırık bir açıklama geldi; “2020’nin Amerikası’nda ayrımcılık normal olmamalı, olamaz” dedi günlerin sonunda. 

ABD’nin 2020 Mayıs’ında maalesef, 1776’da 13. Meclis tarafından kabul edilen ABD Bağımsızlık Bildirisi’nde tüm insanların eşit yaratıldığı; yaşam, özgürlük ve mutluluğa erişme haklarının oluşu gerçeğinin çok uzağında olduğu görülüyor. Nereden bunları iddia ediyorum biliyor musunuz? Brookings Enstitüsü tarafından nisan ayında Rashawn Ray ve Andre Perry tarafından yazılan makaleye göre bugünün ABD’sinde ortalama bir Amerikalı beyaz aile ortalama bir Afrikalı Amerikalı aileden on kat daha zengin; beyaz öğrenciler Afrikalı Amerikalı’lardan yedi kat daha fazla üniversiteden mezun olabiliyor[1]. “Bu ne yaman çelişki!” diyesi geliyor insanın. Dünyanın, bulaştığı hemen her halkını çeşit çeşit sınıflamaya bayılan, olmadı yeniden yaratmaya çalışan ABD felsefesi, araştırmaya kalkıştığınızda halklarını da türlü türlü gruplamalara ayırarak tarif etmiş, bunu görebiliyorsunuz. Dolayısıyla tarihi 15. yüzyılda başlayan ABD’nin genetiği oldukça korkutucu. Oysa bizim genlerimiz bunun tam da aksine. Osmanlı İmparatorluğu kozmopolit, çok dilli, çok dinli, çok gruplu ama ırksal kavgaların son dönemlere kadar yaşanmadığı bir bütünlük gösterir. 15. yüzyılda İstanbul’un fethinden sonra Bayazıd’ın sadrazamı Mesih Paşa’dır. Mesih Paşa son Bizans İmparatoru Konstantin’in erkek kardeşinin oğludur. ‘Bu ne demek? Eğer hâlâ orada kalan halkta bir Bizans nosyonu varsa kime bakacaklar, son imparatorun ailesine değil mi? O kadar büyük güven var ki Osmanlılar da, o adamı kendi sadrazamı yapıyor. Evet Müslüman olmuş, bir Osmanlı eğitimi görmüş ama, o devirdeki halk onun kim olduğunu biliyor.’[2]

Sözün özü, dünya COVID’den sonra ve COVID’den önce diye ayrımlanacak diye korkuyorum. Sağlıklı, neşe dolu, şiddetten uzak, ırkçılığın, kötülüğün, eksikliğin, yoksulluğun son bulduğu bir dünya diliyorum tüm insanlığa. Onaylayan iyi niyetli seslerinizi duyar gibiyim. Biliyorum zor ama olacak… Olmalı, olacak, istiyoruz…

 

 

 

 



[2] Heath Lowry, Osmanlı Adaleti, www.osmanli.org.tr