İsrail, Ürdün Vadisini ilhak etsin mi, etmesin mi?

Denis OJALVO Köşe Yazısı
24 Haziran 2020 Çarşamba

YAHUDİ-ARAP İŞBİRLİĞİ TEMENNİLERİ

Nihaî bir Arap-İsrail barışının gerekli şartlarından sayılan İsrail-Filistin barışı, İsrail’in kurulduğu 1948 yılından beri bir türlü ulaşılamayan bir hedef.

Oysa I. Dünya Savaşı’nın bitip bölge Osmanlı İmparatorluğu’nun kontrolünden çıkıp bölge halklarının ulusal devletlerini kurma sürecinin arifesinde Arap ve Yahudi milliyetçiliklerinin temsilcileri olan (Sonradan Irak kralı, Peygamber şecereli, Mekke Şerifi Hüseyin’in oğlu) Prens Faysal ile (Siyonist hareketin başı ve sonradan İsrail’in ilk devlet başkanı) Haim Weizmann’ın vardıkları, 3 Ocak 1919 tarihli anlaşma; keza Faysal’ın aynı zamanda (sonradan ABD Yüksek Mahkemesi yargıcı olacak olan) Felix Frankfurter ile yaptığı 3 - 5 Mart 1919 tarihli mektuplarındaki niyet teatileri Arap ve Yahudi unsurlarının Ortadoğu’daki müstakbel işbirliklerinin arzulanan ve büyük gelişme vaat eden bir girişim olacağına işaret ediyordu.

İŞBİRLİĞİ TEMENNİLERİNİN RAFA KALKMASI

Suriye ve Lübnan mandaları Fransa’ya verilince Fransızlar, Suriye Kralı olmak isteyen Faysal’ı kovdular. Bu iki önemli gelişmeye sebep oldu:

1- İngilizler Irak Krallığını Faysal’a verdi.

2-Yahudi ulusal yurdu olarak öngörülen Filistin Mandası topraklarının yüzde78’ini Faysal’ın kardeşi Emir Abdullah’a vererek Trans-Ürdün Emirliğini kurdular.

...ve Arap-Yahudi bölgesel işbirliği girişimleri neredeyse 100 yıllığına rafa kalkmış oldu.

Sonraki gelişmeler yakın tarih...

HARTUM ZİRVESİ VE ‘3 HAYIR’ KARARI

1967 Arap-İsrail savaşı ertesinde Arapların Hartum zirvesinde alınan 1 Eylül 1967 tarihli karar ‘3 Hayır’ olarak biliniyor. Bunlar İsrail’i Tanımaya, onunla Pazarlığa ve onunla Barışa Hayır olarak biliniyor.

1991 KÖRFEZ SAVAŞI ERTESİ BARIŞ ÜMİTLERİNİ SÖNDÜREN GELİŞMELER

1991 Madrid Barış Görüşmeleri ertesindeki 1993 ve 1995 Oslo Anlaşmaları, İsrail ve Filistin taraflarının birbirlerini tanımaları ve Filistin Özerk Yönetimi’nin (FÖY) kurulmasıyla neticelendi.

Ancak, İsrail Başbakanı Ehud Barak’ın FÖY Başkanı Arafat’la 11-25 Temmuz 2000 tarihindeki Camp David ve 21-27 Ocak 2001 Taba’daki görüşmeleri netice vermeyince binin üzerinde İsraillinin ve 3 binin üzerinde Filistinlinin ölümüne sebep olan intihar terörünün yaşandığı II. İntifada patlak verdi. Gerek bu gelişme, gerekse İsrail Başbakanı Ehud Olmert’in FÖY Başkanı Mahmud Abbas’la katıldığı 27 Kasım 2007 tarihli Annapolis Zirvesi netice vermeyince, peşinden yaşanan 2008-9, 2012, 2014 Gazze/Hamas - İsrail çatışmaları taraflar arasındaki güveni sıfırladı ve İsrail’in ‘güvenliği’ temel alan bir strateji izlemesine sebep oldu.

TRUMP PLANI VE İSRAİL’İN ‘OLMAZSA OLMAZ’LARI

2016’da seçilen ABD Başkanı Trump çıkmaza giren barışın tesis edilebilmesi için İsrail’in güvenlik ‘olmazsa olmaz’larını kaale alan bir yöntem izleyerek ismiyle anılan Trump Barış Planı’nı sundu. Bu plana göre FÖY, Batı Şeria’nın yüzde 70’inde devlet kurabilecek. İsrail’in ilhak edeceği yüzde 30 arazi karşılığında İsrail’den Mısır sınırında eşdeğer kilometrekare toprak ve ABD’nin Mısır, Ürdün ve Lübnan dahil bölge ülkelerine yapacağı 50 milyar dolarlık yardımın aslan payını alabilecekti.

TRUMP BARIŞ PLANI’NIN REDDİ

Filistin tarafı ve özellikle Hamas örgütü bu planı yekten reddettiler. İran ve Türkiye de kendilerine has nedenlerden planı reddedenler arasında yer aldılar.

İsrail toplumu ise planı kabul edenler ve etmeyenler olarak ikiye bölündü.

KABUL EDENLER

Kabul edenler, “Filistin tarafını 70 küsur senedir bekliyoruz ama pazarlığa yanaşmıyorlar. Biz artık güvenlik ihtiyaçlarımızı karşılayabilecek nihaî sınırlarımızı ilan edelim. Filistinliler pazarlığa geldiklerinde onlara Trump Planı’nda öngörülen tavizleri veririz” diyor.

KABUL ETMEYENLER

Kabul etmeyenler iki cins:

1- Nihaî sınırlar ancak pazarlıkla belirlenebilir diyen Merkez ve Sol görüşlüler,

2- Trump Planı’nın Filistin tarafına haddinden fazla taviz verdiğini ve İsrail’in elini kolunu bağladığını düşünen Sağ ve Aşırı sağ unsurlar.

KABUL ETMEYEN PRAGMATİSTLER

Yakın zamanda, ‘Kabul etmeyenler’e Merkez Sağ tabir edebileceğimiz bazı siyasetçiler ve Amerikalı Siyonist liderler de katıldı. Bunların tezleri şöyle:

A- Filistin tarafı kendilerine has nedenlerden dolayı, bazıları istese de, pazarlığa oturamıyorlar.

B- Batılı güçler Oslo Sürecinin ürünü olan, sınırları pazarlıklarla belirlenecek ‘İki devletli çözüm’ paradigmasını terk etmek istemiyor ve tek taraflı ilhakı öngören Trump Planı’na karşılar.

C- Ürdün, ilhak durumu rejiminin bekasına hizmet etmesine rağmen iç kamuoyundaki tepkilerden ürktüğü için Trump Planı’na karşı. Aslında, İsrail’in sınırdaki varlığının devam ettiği mevcut statüko Ürdün’ün daha çok işine geliyor.

D- Bu durumda bu üçüncü pragmatist grup nezdinde “Filistin tarafını imzalayamayacağı bir barışa zorlamanın anlamı nedir? Statüko İsrail’in işine yarıyor. Böyle devam etsin!” görüşü hâkim.

FİLİSTİN TARAFI PLANI NİYE KABUL ETMEK İSTEMEYEBİLİR?

Pekiyi, Filistin tarafının planı reddetmesindeki mantık ne olabilir?

1- “Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat İsrail ile anlaşma imzaladı. Hem hain damgası yedi hem de katledildi” görüşü.

2- “Uluslararası toplum UNRWA üzerinden dededen toruna mülteci olanları maaşa bağlamış durumda ve birçok altyapı hizmetini vermekte” görüşü

3- “İran, Türkiye ve Katar gibi ülkelerden aynî ve nakdî yardımlar akıyor. Bunlar durursa ne yaparız?” görüşü.

4- Nihayet, “İsrail’i alt etmek o kadar da imkânsız değil. Fırsat çıkana kadar beklemek uygundur” görüşü.

Durum bu merkezdeyken yazının başlığındaki soruyu tekrar sormak gerekiyor:

İsrail Ürdün Vadisi’ni ilhak etsin mi, etmesin mi?