Avram Kamondo İspanya’dan kovulan Sefaradların sonradan Osmanlı topraklarına gelen bir ailenin çocuğu olarak İstanbul’da doğmuş, büyümüş ve İstanbul’u terk ettiği 83 yaşına kadar hem cemaatine hem Osmanlı idaresine büyük hizmetlerde bulunan bir banker ve toplum lideri olacaktı.
1861 yılının bir kasım akşamüstü saatlerinde Yeniköy’de, döneminin en görkemli İstanbul yalılarından birinde, tarihi bir olay vuku bulur.
Osmanlı Yahudi Cemaati’nin özellikle yoksul ve eğitimsiz kesiminin önderlerinden biri olan Haham İzak Akriş, hizmetkârların direnmesine rağmen yandaşları ile yalıya zorla girer ve kimi değerli eşyalara da zarar vererek yalının sahibini tehdit eder: “Ya okulu kapatırsın, ya da seni aforoz ederim” der. Yalının sahibi tehdide boyun eğmez ve Akriş kendisini Yahudi cemaatinden aforoz ettiğini söyler. Kimi tarihçilere göre o akşamüstü yalıda çok önemli bir şahsiyet, Sadrazam Fuad Paşa vardır ve bu olay karşısında Haham Akriş’i, zamanın ünlü cezaevi olan Eyüp’teki İplikhane’ye hapsettirir.
Yaşananlardan bir hafta sonra Osmanlı Yahudi Cemaati tarihinin en ilginç olayı gerçekleşir.
Akriş’in tutuklanmasını protesto eden müritleri şehirde olaylar çıkarır, sadrazamın Babıali’deki binasına saldıracak kadar kendilerinden geçer. Cuma akşamı ise olaylar tepe noktasına ulaşır. Sultan Abdülaziz Haliç’ten Eyüp’e deniz yoluyla giderken, kıyıda kalabalıkların bağırarak lanet okuduklarını, yüksek sesle ilahiler ve dualar okuyarak bir meseleyi protesto ettiklerini ve o anda öğrendiği şekliyle Akriş’in serbest bırakılmasını istediklerini görür. Sultan Abdülaziz bu kadar kalabalığın ısrarlı talebinin cemaatin genel bir isteği olduğunu düşünerek Akriş’i serbest bıraktırır. Akriş ve yandaşları büyük bir zafer kazanmışlardır.
***
Yalının sahibi Avram Kamondo (Abraham Salomon de Camondo) büyük bir düş kırıklığına uğrar ve uzun yıllardır verdiği mücadeleye rağmen bu olaylardan birkaç yıl sonra ülkesini terk eder.
Avram Kamondo İspanya’dan kovulan Sefaradların sonradan Osmanlı topraklarına gelen bir ailenin çocuğu olarak İstanbul’da doğmuş, büyümüş ve İstanbul’u terk ettiği 83 yaşına kadar hem cemaatine hem Osmanlı idaresine büyük hizmetlerde bulunan bir banker ve toplum lideri olacaktı. İstanbul maliyecilerinin sarraflıktan bankacılığa geçişinde çok önemli bir rol oynayacak, Galata’nın modern bir finans merkezi olmasını sağlayacak, Osmanlı’nın Kırım Savaşı’nda ordunun masraflarının büyük bir kısmının finansmanını üstlenecekti. Sadrazamlar ile girdiği çok iyi münasebetler neticesinde cemaati ile Osmanlı yönetimi arasındaki ilişkileri düzene sokmuş biri olarak da tarihe geçecekti. İstanbul’un çeşitli bölgelerinde ünlü hanlar inşa ederek, modern iş hayatının kurucuları arasında girecek, İstanbul’un şehircilik mimarisine önemli katkılarda bulunan kimi eserlere imzasını atacaktı.
Avram Kamondo bununla da yetinmeyecek, Osmanlı’nın yükseliş döneminde altın çağını yaşadıktan sonra ekonomik ve kültürel bağlamda düşüşe geçen ve Batı Avrupa Yahudilerine göre her anlamda geride kalan Osmanlı Yahudilerini ayağa kaldırma misyonunu da üstlenecekti.
Diğer dinsel azınlıkların çok gerisinde kalan Yahudi Toplumunun Tanzimat reformlarından faydalanamaması ve gerekli değişim ve dönüşümü yapamaması başta Avram Kamondo olmak üzere kimi modernleşme yanlılarını harekete geçirecek, bu gelişme dindar ve muhafazakâr Yahudilerin büyük tepkisine neden olacaktı.
Kamondo, toplumun modernleşememesini, laik okulların olmamasına bağlayacak; müfredatında, dışarı ile bağlantıyı sağlayacak Fransızca dil eğitimi ile Osmanlıca’nın ve din dışı çeşitli derslerin de olacağı okullar açmayı düşünecek ve ilk olarak da 1856’da Hasköy’de Piri Paşa bölgesinde ‘Escuela’ adını vereceği, laik bir okul kuracaktı.
Lakin bu gelişme modernleşme karşıtı olan, bu tür okullarda Yahudi gençlerin dinlerinden uzaklaşarak Hıristiyanlaşacağını iddia eden aşırı muhafazakâr din adamlarının büyük tepkisine neden olacak ve okuldaki eğitim bir süre sonra duracaktı. Böylelikle, Yahudi gençlerin dünya ile bütünleşme projesi akamete uğrayacak, ancak beş sene sonra Kamondo’nun müfredat ve idarede vereceği tavizler ve dini okullara finansal yardım yapma sözüyle Escuela tekrar açılacaktı. Ancak aşırı tutucu hahamlar, kimi tarihçilere göre, ekonomik nedenler güdüsüyle ama görünürde ‘din elden gidiyor’ gerekçesiyle tekrar ayaklanacak ve Yeniköy’deki yalının basılmasıyla başlayan hikâye Kamondo ve modernleşme yanlılarının yenilgisiyle sonuçlanacaktı.
Kamondo aforoza karşı direnip bir ara İstanbul’un Yahudi entelektüelleri ve varlıklı işadamları ile birlikte cemaat içinde laik bir meclis kursa da yılların aşırı muhafazakâr iklimini aşmayı başaramayacak ve oğlunun da vefat etmesi ile ülkeyi terk etme kararı alacaktı.
Bu arada cemaatteki kargaşayı önlemek ve Yahudi Toplumunun modernleşmeden nasibini alması için Sadrazam Fuad Paşa’nın teşviki ile Sultan Abdülaziz tarafından kabul edilen 1865 Hahambaşılık Nizamnamesi laiklerin de yönetime girmesini sağlayacak ve o güne kadar dindar ve muhafazakârların yönettiği Osmanlı Yahudi Toplumunda yeni bir denge kurulmuş olacaktı.
1870’den itibaren de her yerde kurulan laik Yahudi okulları ile de Osmanlı Yahudi’si Avrupa Yahudi’sinin 100 yıl önce başlattığı Yahudi Aydınlanması’nın meyvelerini ancak almaya başlamış olacaktı.
Burada kaydedilmesi gereken, muhafazakâr ve tutucu kesimin toplumun aydınlanma sürecine Kamondo’ya rağmen göstermiş olduğu büyük direncin, ancak Osmanlı yönetiminin idari anlamda cemaati modernleşmeye zorlaması ve Avrupa Yahudilerinin ülkeye laik eğitimi getirmesi ile kırılmış olduğu gerçeği olmalı…
***
Avram Kamondo son yıllarını geçirdiği Paris’te vefat edecek, vasiyeti üzerine naaşı, Osmanlı yöneticilerinin de katıldığı büyük bir törenle Hasköy’deki yaptırdığı anıt mezarda toprağa verilecekti.
Bu büyük insan, bir kara yolunun kenarında yalnızlık içinde anılmaktan çok daha ötesini hak ediyor.
Hayatıyla, devletine ve İstanbul’a yaptığı katkılarıyla, toplumunu modernleştirme çabalarında verdiği mücadele ile 500. Yıl Vakfı Müzesinde anılmayı bekliyor.