Puslu Kıtalar ve Batı Şeria İlhak Planı  

Haziran sonunda Işın Eliçin ve Fehim Taştekin´in sunduğu Puslu Kıtalar programında çeşitli sebeplerden dolayı ertelenen İsrail´in Batı Şeria´yı ilhakı planı tartışıldı. Taştekin yaptığı nesnel saptamalarla göz doldurdu. Ancak Eliçin´in konuyu takdim ederken yaptığı bazı yanlışların ve eksik bilgilendirmelerin izleyenler tarafından yanlış değerlendirmelere neden olacağından açıklığa kavuşturulmaları gerekiyor.

Denis OJALVO Köşe Yazısı
15 Temmuz 2020 Çarşamba

SAVAŞLA ELE GEÇİRİLEN YERLER

Sn.Eliçin uluslararası hukukun savaşla ele geçirilip işgal edilen toprakların ilhakını yasakladığını söyledi. Bu ifade doğrudur. Ancak, Eliçin söz konusu ‘ele geçirme’nin hangi şartlarda gerçekleştiğini izleyicileriyle paylaşmadı. 

İsrail'in Arapların egemenliğindeki bazı toprakları ele geçirdiği 1967 Savaşından önce Mısır, İsrail'in Eilat Limanına giden Akabe Körfezini ablukaya alıp İsrail'in ve İsrail'e giden yabancı gemilerin seyrüseferine kapattı. Uluslararası hukuktan dem vurulduğuna göre Eliçin'in bu eylemin bir ‘casus belli’ yani savaş nedeni olduğunu paylaşması gerekirdi, ancak yapmadı.

Bu Mısır'ın bu konudaki ilk hukuk ihlali değildi. 1956'daki Mısır-İsrail savaşının temel nedenlerinden biri Nasır'ın Eilat Limanına olan deniz ulaşımını abluka ile engellemesiydi.

1956'da Amerika'nın zoruyla Sina'dan çekilen İsrail'e verilen Birleşmiş Milletler garantilerinden biri ablukanın kalkması ve İsrail-Mısır sınırına BM gücü yerleştirilmesiydi. 1967 savaşından hemen önce Mısır bu güçleri oradan kovdu! Ve gerek BM Genel Kurulu, gerekse BM Güvenlik Konseyi bu konuda tavır alamayınca BM Barış Gücü oradan kuzu kuzu çekildi!

Mısır oraya yığınak yaptı. Ürdün’le ortak savaş komutanlığı kurdu. İsrail'in Ürdün'ü bu konuda uyarmasına rağmen Ürdün topçusu İsrail'in egemenliğindeki Batı Kudüs'ü top ateşine tuttu ve savaşa girdi.

Şimdi Sn.Eliçin'e sormalı: Savaşı önleyici vuruşu yapan İsrail mi çıkardı, yoksa Mısır mı? 

Sonuçta, İsrail Batı Şeria'yı bir ‘savunma savaşı’ ile ele geçirdi. II. Dünya Savaşında saldırgan Almanya'nın ezelden beri bir Germen yurdu olan Prusya'yı Polonya'ya terk etmek zorunda kalması bile uygun bir benzetme değil. Zira 1950'lerden itibaren Batı Şeria olarak adlandırılan Yahudiye ve Samiriye'nin, üstelik Araplarla meskûn olmayan arazilerin, ezelden beri Yahudi yurdu olduğu bölgenin özgün ismiyle sabit.

 

İLHAK KONUSU

İlhak konusu oldukça muğlak. Neden muğlak? Çünkü bir sahiplenmenin ‘ilhak’ olabilmesi için söz konusu toprağın ‘başka’ bir devletin toprağı olması gerekir. Oysa asıl ismi Trans-Jordan (Ürdün ötesi) olan Ürdün'ün kendisi orada 1948 yılından beri 19 yıldır işgalciydi.

Pekiyi, orası kimindi? Ömrünü tamamlamış Osmanlı İmparatorluğunun mirasçısı Türkiye Cumhuriyeti Lozan'da ulusal sınırlarını tespit ettiğinden ve cumhuriyet öncesi Misak-ı Millî sınırları dahilinde de olmadığından söz konusu topraklar İngiltere kontrolündeki Filistin Mandası'na aitti.

 

FİLİSTİN MANDASI 

Filistin Mandası o devrin biricik uluslararası meşruiyet/yasallık kaynağı Milletler Cemiyetinin oy birliği ile İngiltere'ye orada “Yahudi halkı için ulusal bir yurt kurulması” için vesayet etme göreviydi.

https://en.wikisource.org/wiki/Palestine_Mandate_(1922)

Alıntı:

Başlıca müttefik güçlerin, mandayı üstlenen gücün, Britanya Hükümetinin 2 Kasım 1917 tarihli beyanında yazılı Filistin'de bir Yahudi Ulusal Yurdu kurulması konusunda aldıkları kararı uygulamakla yükümlü olduğu konusunda görüş birliğinde oldukları göz önüne alınarak... 

...Yahudi halkının Filistin'le olan tarihî bağının teslim edildiği ve ulusal yurtlarını bu ülkede yeniden kuracakları gözönüne alınarak...

Madde 2: Mandayı üstlenen güç, giriş bölümünde de belirtildiği gibi, orada ulusal bir Yahudi yurdu kurulabilmesi için gereken siyasî, idari ve ekonomik koşulların sağlanmasını ve kendi kendini yönetebilir hale gelmesini gözetmekle yükümlüdür. Ayrıca, din ve ırk farkı gözetmeksizin Filistin'de oturan herkesin medenî ve dinî haklarını korumakla yükümlüdür.

Manda metni bu minval üzere devam ediyor. Anlaşılması gereken, ‘Filistin Mandası’ denilen coğrafyanın siyaseten Yahudilere tahsis edilmiş topraklar olduğudur. Aynı, Mısır, Suriye, Lübnan, Trans-Ürdün ve Irak'ın bölge Araplarına tahsis edilmiş olması gibi!

Başlangıçta Filistin Mandası toprakları günümüz Ürdün’ünü de kapsıyordu. Ancak Suriye mandasını üstlenen Fransa, oraya kral olmak isteyen Faysal'ı kovunca onu yatıştırmak isteyen İngiltere onu Irak'a kral yaptı ve öngörülen Filistin Mandasının Ürdün Nehrinin doğusunda kalan yüzde 78'lik bölümünü koparıp kardeşi olan, Mekke Şerifi Hüseyin'in oğlu Abdullah'a Trans-Ürdün Emirliği adıyla hediye etti!

İngiltere başka ne yaptı?

Manda metnine eklettiği ve Milletler Cemiyeti tarafından oybirliğiyle onanan bir muhtırayla (Transjordan Memorandum) Yahudi yurdunun Ürdün Nehrinin doğusuna uzanamayacağını kayıt altına aldırdı. Bu, aynı zamanda, Yahudilerin tarihî hakları bir yana, Ürdün Nehrinin batısında kalan topraklarda bölge Araplarının bireysel mülkiyet haklarına riayet etmek kaydıyla istedikleri yerlere yerleşebileceklerini hukuken teminat altına alıyordu.

İŞGALCİ KİM?

Özetle, oraya sarkan Ürdün işgalciydi. Ama orayı işgalden kurtaran İsrail ‘işgalci’ değildi. O toprakların Ürdün'ün işgalinden evvelki ismi de zaten Judea/Yahudiye ve Samaria/Samiriye idi. Çöllük arazinin ismi de Judean Desert /(Arapça) Sahra al Yahud idi!

GAZZE'YE GİRİŞ ÇIKIŞ KİMİN KONTROLÜNDE?

Eliçin programında İsrail'in Gazze'ye giriş-çıkışı kontrol ettiğini söyledi. Ama Gazze'nin Mısır'la ortak sınırı olduğunu ve Mısır'ın da oraya giriş-çıkışı kontrol ettiğini söylemedi! Acaba neden?

İsrail Gazze'deki Hamas yönetimiyle savaş halinde. Ama Mısır değil! O zaman İsrail'i Gazze'deki ‘açık hava hapishanesi’nin gardiyanı olarak takdim ederken Mısır'ı bu işin dışında tutma gayretini neye yormalı? Buna rağmen https://twitter.com/cogatonline bağlantısından görülebileceği gibi sadece 28 Haziran-4 Temmuz haftasında İsrail'den Gazze'ye 2411 TIR ile 70.806 ton gıda dahil çeşitli malzeme girmiş! Bunun 89 tonu tıbbî malzeme ve ilaç!  

GAZZE'DEKİ İLAÇ SIKINTISI

Sn.Eliçin “Gazze'de ilaç yok, hastaneler yetersiz, İsrail ilaç girişini engelliyor” dedi.

Hastanelerin yetersiz olduğu doğru. Ama bunun kabahati İsraillilerin değil, oraya akan milyarları silahlanmaya ve saldırı tünelleri inşa etmeye harcayan Hamas yönetiminin. Eliçin'in bunu bilmiyor olması mümkün değil.

İsrail'in Gazze'ye ilaç (ve hatta zikretmediği tıbbî malzeme) girişini engellediği ise belgelendiği gibi, kesinlikle doğru değil!

TARLA YAKMA 

Sn.Eliçin yerleşimcilerin tarla yaktıklarını vs söylerken bunu neden yaptıklarını söylemedi.

Söz konusu yakma/misilleme eylemleri Batı Şeria Araplarının sadece yüzde 4,5'unun (Fehim Bey'in teyit ettiği "C" bölgesinde yaşayan Araplar) yaşadığı bölgede meydana geliyor. Sebebi Arap gençlerin yoldan geçen arabaları taşlayıp ölümcül kazalara neden olmaları ve çeşitli hırsızlık olayları. Bu taciz eylemlerini yapanlar da aynı Arap gençleri gibi onlar kadar militan olan Yahudi gençler. Her iki taraftaki yetişkinler ise bu cins eylemleri kınıyor.

Ancak, Sn.Eliçin, televizyonlarda görmeyi kanıksadığımız Gazze'den uçurulup İsrail'de tarla ve orman yangınlarına neden olan benzin ve bubi tuzaklı balonlara her nedense hiç değinmedi. 

İşlediği konulara vakıf olduğundan emin olduğumuz Sn.Eliçin'in gerçeklerin tamamını zikredeceği programlar yapması temennilerimizle.