Ben bir yazarım. Aslında televizyoncuydum fakat şarkıdaki gibi “senden benden bizden” türünde ilkelliklerden ötürü kalemimle iç içeyim. Neyse bu kısmı uzun hikâye, nasıl olsa ileride devran değişince bol bol sorarlar.
Neyse ben tamamen bambaşka bir şey anlatmak istiyorum…
Senelerdir yazmaktan zevk alan bir Bahar olarak bilirim ki; ‘Olay’ her zaman değişim talep eder. Mantık aslında bu kadar basittir. Olay, olur ve kahraman ya da şartlardan talep edilen önemli değişimlere gereksinim vardır. Ve bu gerçekleşmezse yani kahraman ısrarla aynı kalırsa, hikâyenin sonunda genelde ölür, ayrılır. Taviz vermeyen şartlar ise onlar da yıkılır ya da bozulur. Bir çeşit matematiği var galiba diyebilirsiniz fakat tamamen hayatın kendisi gibi akması esasına dayanır.
Bizim hayatımızda da bir olay olur ve bizde de bir şeyler değişmek zorunda kalır. Ya da sonunda değişen şartlar olur gibi çok yönlülük içerir. Fakat hikâyeye göre değişime katılmayanların bedeli hayatları, varlığını ortaya koydukları en kıymetli değerlerdir. Ve onlardan mahrum kalmak.
Kahramanın yolculuğu da bunu anlatır. Aşama aşama geçilen eşiklerden haberdar eder.
Biz bu hikâye matematiğinden farklı olsaydık hiçbirini izleyen de olamazdık. Hepsi bizim için de aynen geçerlidir. Sadece aşamaları ve zamanları farklı bazen de biçimleri. Ona da dağına göre kar demek gerek…
Geldiğimiz günlerde bugünün zorlayanı ise sağlıktan bir nevi can evinden vurmaya meyilli. Ruhsal disiplinden bakarsak çıta yukarı çekilmiş, evrim baremi yükselmiş derim.
Şartlar mı bizim içimizden geçiyor, biz mi şartların içinden geçiyoruz gerçekten tuhaf bir dönem. Zaman ise emanetçi gibi çalışıyor. 2020’de korona paketini açtı bıraktı, ne ara geri alır belli değil. En azından biz henüz bilmiyoruz.
Haliyle tüm dünyayı ve insanları değişime zorlayan olayımızın adı Korona!
Fakat tarafların tutumu hiç umut verici görünmüyor.
Dünyanın geleceği ile zerre ilgilenmeyen şirketler, etraftakilerin sağlığını umursamayan insanlar. Zaten dolayısıyla kendi sağlığından da bir haber bir çeşitlilikle donatılmışız.
Olayları başa gelen olarak gören ve içinde savrulan kitlesellik yarışı önde götürüyor.
Sonucu, akşamları artan rakamlar olarak açıklıyorlar.
Bu tabi sadece korona boyutunu yansıtıyor!
Bir de keşke bilinçsizliğin türlü sonuçları da rakam olarak yansısa ekranlara. Hem de her akşam! İnsanların çevresine verdiği maddi manevi zararlar tek tek açıklansa keşke!
Mesela çöpünü sokağa atanları, hiç düşünmeyip ormanı yakanları, hayvanlara eziyet edenleri, ağacı söküp doğayı katledenleri, birbirine kötü davrananları, şiddet uygulayanları tablo tablo yayınlasalar. Şiddetin, virüsten daha öldürücü olduğunu rakam rakam anlatsalar ne olurdu?
Ne olur biliyor musunuz?
İki gün şaşkınlık ifadeleri, sosyal medya paylaşımları, birkaç popüler aktivite falan derken o da unutulur. Kazanan yine duyarsızlık olurdu. Yani o meşhur ‘mış’ gibi yapma halleri. Senelerdir aynısı olmuyor mu?
Ürkütücü düzeydeki rakamlar korona değil sadece! Sayısı milyonları çoktan aşan duyarsızlık.
Sorumluluk bilinci gelişmeyen insanın yaşadığı bir dünya çoğumuzda cennetten kovulmuşluk hissi uyandırıyor. Yani tabiren de olsa böyle! Artık şartları değiştirmek de tek başına işe yaramıyor. Duyarsızlık dünyayı yutuyor. Gerçekten Don Kişot’un hayal gücü bile daha reel kalır şu yaşananların yanında.
Yenilmeyi bil ey dünya!