Geçtiğimiz günlerde 60. ölüm yıldönümünde anılan Vladimir Ze’ev Jabotinsky hak ettiği önemi görmeyen bir düşün ve eylem insanı… Aydınlattığı yolda yürüyen Menahem Begin, Yitshak Şamir, Moşe Arens ve niceleri, diasporanın derinliklerinden koparak gelip Yahudi devletinin kurulmasında, serpilmesinde önemli roller üstlenmişlerdir. Ancak kendisi, Moşe’nin halkı ile Eretz Yisrael’e girmeyi görememiş olması gibi, hayatını adadığı Medinat Yisrael’i yaşayamadan, göçer bu dünyadan…
Kısa ömrüne karşın uzun kariyeri boyunca, Britanya ordusu içinde bir Yahudi lejyonu oluşturulmasına katkıda bulunmuş, Arap saldırılarına karşılık Hagana kuvvetlerini örgütlediği için tutuklanmış, yüksek sesle dile getirdiği milliyetçi söylemlerinden dolayı akranları tarafından faşist olmakla itham edilmiş, 1930’larda Avrupa’da gelişen olayların felaketle sonuçlanacağını savunduğu, kıtanın soykırımcı faşist yönetimlerce ele geçirildiğini ifade ettiği için ‘alarmist’ olmakla suçlanmış biridir Jabotinsky. ‘Çerçevenin dışında’ düşünen ve hareket eden vizyoner fikir insanlarının kaderini paylaşır, öngörüleri, bilgeliği ve cesareti ölümünden sonra değer kazanır…
“Toz ve çamur bataklığından, kan ve terle yeni bir nesil doğacak: Gururlu, soylu ve vahşi…”
Yüzyıllar süren diaspora döneminde birçok değişik ulusun egemenliği altına girmiş bir halkın, kendi kendini yönetecek, kendi geleceği hakkında söz sahibi olacak bir hale gelmesi için, başta kendisini kemiren olumsuzluklara karşı savaşması, diğer halklar arasında saygın bir konuma sahip olma adına geçmişine baş kaldırması ve çok çalışması gerekmektedir. O yüzyılları ifade eden toz ve çamur bataklığından, başarıya ulaşacak yeni bir neslin doğması ile geçmişteki ihtişam anlam bulacak, geri gelecektir.
Jabotinsky öğretisinin temelinde fedakârlık vardır. Bu anlamda, bir gencin anlamlı bir yaşam sürmesi ve kendinden sonra gelene örnek olması için, bilerek, düşünerek bir seçim yapması gerekir. “Seçmek olmaktır” der Jabotinsky felsefesi... Geleceğini Yahudi olarak yaşamayı seçmek, onun dışındakileri reddetmek demektir. 1930’ların dünyasında ise Yahudi olarak yaşamak, ancak Yahudi bir çoğunluğun içinde mümkün olacaktır.
“Diasporayı boşaltın, yoksa Diaspora sizi boşaltacak!” söylemi ile hayat bulan, nasıl acı bir gerçektir? Nasıl zor bir seçimi gerektirir? 19. yüzyıl boyunca eski kıtada yaşanan aydınlanma süreci Yahudi düşmanlığının sonlanmasına yetmemiş, hatta onun ötesinde, anlaşılması zor kıyımlara kapı aralamıştır.
Jabotinsky hayatının son dönemini Avrupa ve Amerika’yı, tabiri yerindeyse, arşınlayarak geçirir. Çaldığı bütün kapılarda, gençlerle her bir araya gelişinde, yaklaşan tehlikeyi haykırır. Yazarak, konuşarak geleceğin adresini Medinat Yisrael olarak verir.
1940 yılının 4 Ağustos’unda, New York’ta beraber olduğu gençler arasında, daha sonra hem siyasi hem de bilim insanı kimliği ile İsrail’e birçok katkıda bulunacak bir genç vardır. O gün henüz 15 yaşında olan Moşe Arens, çok sonraları, onur konuğu olarak davet edildiği bir Jabotinsky’yi anma toplantısında, onu gördüğü günü anımsar: “Catskill dağlarında yaptığımız bir kampa gelmişti. Üniformalarımız içinde kendisini karşılamak için heyecan içinde bekliyorduk. Çok yorgun görünüyordu. Bizlere hitap ettikten sonra, bir kalp krizi geçirip aramızdan sonsuza dek ayrılacağından hiçbirimizin haberi yoktu. Gerçek şuydu ki, O bu dünyadan gözleri arkada, kırık bir kalple ayrılmıştı…”