Arkama yaslanmak

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
19 Ağustos 2020 Çarşamba

Bu pandemi dönemi, beni ben olmaktan çıkardı. Hep bir yerlere yetişeceğim duygusuyla yaşıyorum. Biri “Bitti!” desin diye bekler gibiyim… Kimsenin de bir şey dediği yok. Diyeceği de yok… Her şey o kadar belirsiz ve muallakta ki… 

Okullar için sayısız teori üretiliyor. Henüz bakanlık bile neler olacağını bilmiyor bana göre.  Milli Eğitim Bakanı düşünerek, temkinli açıklamalar yaparak zaman ne getirecek, bekleyerek karar veriyor. Ne yapsın? Biz biliyor muyuz neler olacağını, bu derdin ne zaman biteceğini?

Bugünlerde öğretmen olmak da zor. Herhangi bir yerde öğretmen olduğumu tesadüfen anlayan biri bile, her konuya vâkıf mışım gibi bana soruyor olup bitecekleri… Ben onlara da aynı bilgiyi veriyorum, “Hiçbir fikrim yok, emin olun bence bakan bile bilmiyor.”

Yaşananlar, tanımadığımız yaşam ayrıntıları… Maskelerden içimize fenalık geliyor, makyaj yapsam ne olacak, kendime baksam ne olacak hali bütün kadınların üstüne çökmüş gibi… Erkekler deseniz, ayrı bir dünya… Maskeleri kollarına takıp geziyorlar, bu da yeni moda… Kardeşim, kimse senin mutlaka masken olmalı, hiç olmazsa koluna tak, demiyor ki; bu maskeyi mutlaka tak diye bekliyor. Nedir o öyle, zoraki haller; anlamakta güçlük çekiyorum. Bütün yaptıklarımızı, bizi kimse eleştirmesin diye yapar gibiyiz. İşin ciddiyetinin ne kadar farkındayız, hiç belli değil…

Geniş toplumdaki sünnet düğünleri, kına geceleri, kalabalık köy düğünleri son hız devam ediyor. Sözüm ona sosyal mesafeye uyduklarını söylüyorlar ama bu karar sadece tokalaşmamak ve öpüşmemekle sınırlı kalıyor. Gecelerin sonunda eğlence her zamanki gibi kasap havasıyla bitiyor. Yazları, Zekeriyaköy’deyim. Bu manzarayı karşı bahçemde yapılan kına gecesi partisinde, uzaktan da olsa gözlerimle gördüm. Ama davete gelenlerin hepsi maskeliydi emin olun. Masken var mı, var. Ama kasap havası, olmazsa olmaz.  

Batı’nın bu işi bizden daha kolay çözdüğünden yüzde yüz eminim. Zaten ikide birde öpüşmezler, olur olmaz beden dilleri yoktur, gereksiz hareketlerden her zaman imtina ederler. Gayet uydu bu durum onların genel hallerine. Biz, durumu kendi durumumuza uyduruyoruz.

Uzun zamandır görmediğimiz birine rastlamışsak, maskeli maskeli, “Aaaa, çok özledim vallahi, böyle de olsa öpeceğim” deyip sarılıyoruz karşımızdakine. Anlamakta en çok zorlandığımsa -ki bunu ben de yapıyorum- dış mekânda yemek yiyeceğimiz yere maskeli giriyor, masaya oturur oturmaz maskemizi çıkarıyoruz. Birileri bizi takip ediyor sanki! Bu yasağa karşı içimizde koca bir isyankârlık, peşimizde bizi takip eden biri varmış gibi tuhaf bir korkaklık ve benim içine düştüğüm duygu gibi hep bir yerlere yetişememe hali… Arkama yaslandığım ve kendimi gerçekten tam anlamıyla serbest bıraktığım bir an hiç yok neredeyse… 

Siz bu yazıyı okurken ben okula başlamış olacağım. Aklımda birçok proje üretmiştim yaz boyu; acaba kaçını gerçekleştireceğim, diye düşünüyorum. Okulun vakfı ve idaresi tatil yapmadan çalıştı. Olası tüm durumlar için yalnızca ‘b’ değil, sayısız plan üretti.

Önce sağlıklı bir ortam yaratmak, sonra öğrencilere sağlam bilgi vermek, daha sonra da bu bilgiyi kalıcı hale getirmek. Bütün amaçları, bu yönde herkesin. Bir plan yapılıyor, üstünde hayata geçecek hale gelsin diye günlerce çalışılıyor; son dakikada gelen bir haberle, kökten bir değişiklik yapılıyor; bütün çalışmalar çöp!

Defalarca yaşadık mart ve haziran ayı arasında bu durumu. Yine de yaşarız, neden biliyor musunuz? Bir ihtimal, düşündüğümüz gerçekleşirse hiç olmazsa “hazırız” deme hakkımız olur. Bu, çok büyük bir huzur ve rahatlığı da beraberinde getiriyor insana. Çünkü öğretmenler, insanları şekillendirir. Onlara rehberlik eder. Bu rehberliği de bilinçli bir şekilde yapar, o zaman rahattır içi. Bu, sadece işini çok yapmak konuya hakim olmakla ilgili olan bir şey değildir; bu, her koşulda ne yapacağını bilmektir. 

Hayattaki belirsizlikler, beni her zaman rahatsız etmiştir. Ne yapacağımı, ne zaman ve nasıl yapacağımı bilmek; bana kendimi hep iyi hissettir. Bilenmediğimde içimde bir kavga başlıyor, işte o zaman, arkama yasalanamıyorum tam anlamıyla…