Altın: Fırsatlar ve fırsatçılar...

Evet Dostlar. Altın tekrar yükselmeye başladı. Bu arada hem yakın çevremden hem de piyasalardan takip ettiğim kadarıyla hep ‘fırsat’ hem de ‘fırsatçılık’ kol kola girmiş durumda. 

Emre ALKİN Köşe Yazısı
19 Ağustos 2020 Çarşamba

Etrafına "Yatırım danışmanlığınızı yapayım, bana da şu kadar verin" diyenlerin sayısı artmış. Aman dikkat. Her şeyden önce böyle bir faaliyet suçtur. Tasarruflarınızı asla ve asla "paranızı işleteceğim" diye kimsenin hesabına göndermeyin. Yatırım danışmanlığı yapma izni olan kişi ve kuruluşlar kanunda belirtilmiştir. Tekrar ediyorum: Bu bir suçtur. Bırakın birisinin tasarrufunu almayı, yatırım tavsiyesi verip yönlendirmek de suçtur. Dolayısıyla tasarruf sahibinin bilimsel ve pratik analizler yapan kişileri okuyup, dinlemesi ama nihayetinde kararı kendisinin vermesi en sağlıklı faaliyettir. 

Şimdi meselenin başına dönelim: Altın fiyatları ilk önce, korona virüsü salgınından dolayı ortaya çıkacak ekonomik arızaları gidermek amacıyla alınan önlemler etkisiyle yükseldi diyebilirim. Altının yükselmesi önce ABD Merkez Bankasının, hemen ardından da AMB ve Avrupa Birliği başta olmak üzere tüm merkez bankalarının ile devletlerin parayı bollaştırıp faizleri rekor seviyelere düşürmeleri neticesinde gerçekleşti. 

Aslında, piyasaya bu miktarda para enjekte edilmesi, günün birinde salgına çare olacak ilacın ya da aşının bulunacağı hesabıyla herkesin elindeki tüm kozları masaya sürmesi anlamına geliyor. Bu süreçte ben de dahil birçok uzman, ekonomilerde gerçek düzelmenin, hastalığın kontrol altına alındığı andan itibaren oraya çıkacağını söylüyordu. 

Açıkçası, hastalığın kendiliğinden kaybolması, onu kontrol almak anlamına gelmiyor. Mutlaka tıp biliminin bir çare bulması gerekiyor. Ben de raporlarımda sayısız kez, "Çare ekonomide değil çare tıpta" diye yazmıştım. Hatta televizyon programlarında da bahsettim. 

Yine de şunu hatırlatmakta fayda var: Salgından önce de aşırı borçlanma söz konusuydu, firmalar batıyordu. Ticarette korumacılık zirve yapmış, büyüme oranları risk oluşturacak seviyelere kadar gerilemişti. Hal böyleyken ABD dolarına karşı güven azalmaya başlamıştı. Euro bölgesindeki istikrarsızlık da yatırımcıları tedirgin etmeye devam ediyordu. 

Bu şartlar altında, aşı bulunsa da yaklaşan ABD seçimlerinin belirsizliği, AB ve Brexit sorunu, büyüyen işsizlik meselesi ve nihayetinde rekor düşük faizler, yatırımcıların altın konusundaki ısrarına devam edeceğini gösteriyor. Paranın bollaştığı faizlerin düştüğü süreçte altına yönelen yatırımcılarla dalga geçen ABD’li ünlü spekülatör Warren Buffet’ın da altına yatırım yapmaya başlaması dikkat çekici bir gelişme oldu diyebilirim.

 

Bana göre aşının gerçekten bulunduğuna dair bir haberin altın fiyatlarını sadece geçici olarak gevşetebilir. Ekonomiler belini doğrultmadan ve risk iştahı artmadan altının kalıcı şekilde zayıflayacağını düşünmüyorum desem yanlış olmaz. 


Mobil uygulamada fırsatçılık yapılmamalı...

Türkiye’deki altın yatırımcıları ise, dolar kuru mevcut şekilde devam ettikçe kazanmaya devam edecekler. Aşı bulunana kadar gram altının hem yurt dışındaki yüksek fiyat hem de yurt içi dolar kurlardaki artış sebebiyle yatırımcısını memnun edeceğini tahmin edebiliyorum.

Bu arada, bankaların mobil uygulamalarının en rağbet gören sayfası altın alış- satış sayfası olmaya devam edecek gibi. Ancak bazı bankaların alış-satış emirleri arasına çok yüksek marj koymaları, hatta hiç işlem görmeyen fiyatlardan işlem yaptırdıkları da göze çarpıyor. Bu çok yanlış bir durum. Rekor düşük faizlerle haklı mevduat yapmayan müşteriye, döviz ya da altın işlemlerinde ekran fiyatları vermek yerine satışta çok düşük, alışta ise çok yüksek rakamlar uygulamak en hafif ifadeyle ‘fırsatçılık’ oluyor. Hiç de yakışmıyor. 

Hangi banka ‘ekran fiyatına yakın’ alış-satış işlemi yaptırıyorsa giderek rağbet görecektir desem yanlış olmaz. Bankaların müşteri kaybetmemek adına bu konuda daha dikkatli olmaları gerektiğini düşünüyorum.