Gelin Türkiye’deki takımların kim olduğunu, federasyon başkanının ismini veya maçları hangi hakemlerin yönettiğini birkaç dakikalığına unutalım. Ülkedeki futbol iklimi ile ilgili hiçbir bilgimiz olmadan şöyle bir genel resme bakalım.
1990 yılında kurulan ve 2014 yılında şu anki ismini alan Turuncu-Lacivertli takım bu sezonu şampiyon tamamlamış. O takımın temelini oluşturan teknik direktör sezon başında başka bir takımla anlaşmış ancak henüz ocak ayında kovulmuş.
Ülkedeki ilk COVID-19 vakalarının çıkmasından sonra, federasyon maçların devam edeceğini açıklamasına rağmen, birkaç gün sonra maçlar süresiz ertelenmiş. Yaklaşık üç aylık bir aradan sonra maçlar tekrar oynanmaya başlamış ve lig 26 Temmuz tarihinde sona ermiş. Şampiyon takım Şampiyonlar Ligine gitmeye hak kazanırken, Avrupa Kupalarına katılacak diğer takımlar ve küme düşen ekipler de belirlenmiş. Ayrıca, en üst seviyedeki ligin bir altındaki ligde oynanan maçlar da tamamlanmış ve en üst seviyedeki lige katılacak kulüpler de belli olmuş. 30 Temmuz tarihinde açıklanan karara göre küme düşme kaldırılmış ve gelecek sezonun 21 takımla oynanacağı açıklanmış. Maçlar tamamlanmış, prosedüre göre her şey belirlenmişken böyle bir karar alınmış ve ligde orta sıralarda kalan takımların hiçbir amacı yokken, önümüzdeki sezon hedefsiz kalacak takım sayısı arttırılmış.
Transfer döneminin ilk günü olan 4 Ağustos tarihinde kulüplerin harcama limitleri açıklanmış. Bazı kulüplerin yaklaşık bir aylık sürede, takım maliyetini dörtte birine indirmesi istenmiş. Lig tarihinde şampiyonluğu olan kulüplere bakıldığı zaman, limite göre üçüncü sırada yer alan Sarı-Lacivertli takım ardı ardına transfer açıklamaları yapmış ve şimdilik yedi oyuncuyu resmi olarak renklerine bağlamış. En yüksek limite sahip Sarı-Kırmızılı takım ise 5 oyuncu transfer etmiş. Transfer edilen bu oyuncuların hiçbiri için bonservis bedeli ödenmemiş. Limitlerin değişebileceği, tekrar hesaplanabileceği gibi, prosedürün net olduğu yerlerde olmaması gereken, olasılıklar konuşulur olmuş.
8 Temmuz tarihinde, yabancı kuralı açıklanmış. Kurala göre kulüpler, 2020-2021 sezonunda kadrosunda 14, 2021-2022 sezonunda 12 ve 2022-2023 sezonunda 10 yabancı oyuncu bulundurabilecek. Bu yabancılardan bazılarının belli kriterleri karşılaması ve kadro ile ilk 11 seçimlerinde altyapıdan oyuncu bulundurma zorunluluğu getirilmiş. Milli takım teknik direktörüne ve ülkenin önde gelen teknik direktörlerine konuyla ilgili hiç fikir sorulmamış. Kulüpler buna göre planlamasını yapmaya başlamış ve belki de bazı oyuncularla buna göre anlaşmasına rağmen, 30 Temmuz’da bu kararların bir sezon ertelendiği ve 2020-2021 sezonunda yabancı kısıtlaması olmayacağı açıklanmış. İlk açıklanan yabancı kuralının neye göre alındığı, üç sezon boyunca uygulanması durumunda ne gibi sonuçlar vermesi beklendiği, hangi metriklere ve parametrelere bakıldığı açıklanmadığı gibi; açıklanan kuralın bir yıl ertelenmesine de neye göre karar verildiği belirtilmemiş.
Sezonun 11 Eylül’de başlayacağı daha önce açıklanmış. Maçların başlamasına yaklaşık üç hafta kalmışken henüz fikstür belirlenmemiş. 20 Ağustos’ta fikstür çekiminin yapılacağı açıklanmasına rağmen, bu tarihte çekim gerçekleşmemiş ve ne zaman yapılacağına dair bir bilgi de verilmemiş. Tüm liglerin örnek alması gereken Premier Lig fikstürü çoktan belli iken, fikstür çekiminden iki gün önce çekim için tarih verilmiş. Önümüzdeki sezonun, küme düşme kaldırıldığı ve üst lige çıkma hakkı kazanan takımlar da bu haktan yararlanacağı için 21 takımla oynanacağı açıklanmış. Sezon sonunda Avrupa Şampiyonası olacağı için maçların mayıs ayı ortasında bitmesi gerektiği gerçeği ile kupa ve Avrupa Kupası maçları da düşünüldüğünde 40 maç haftasının nasıl planlanacağı henüz belirtilmemiş. Yayıncı kuruluş maç haftası sayısının artacağından haberi olmadığını belirtmiş. Operasyonel maliyetlerin artmasından dolayı maçları yayınlamak istemediği, ödemelerde zorluk yaşadığı ve yayının devlet destekli televizyona kayabileceği söylentileri dolaşmaya başlamış.
Merkez Hakem Kurulu başkanı istifa etmiş. Dört gün geçmesine rağmen henüz bir aday çıkmamışken, yerine düşünülen birçok eski hakemin adı geçmiş. Bir kulüp bir ismi istemezken, diğer kulüp diğer isme olmaz demiş.
Federasyon, maçların seyircisiz mi yoksa limitli seyirci ile mi oynanacağı ile ilgili bir bilgi vermemiş. Kulüplere kombine satma izni de buna göre verilmemiş. Böylece kulüpler ciddi bir gelir kaybı yaşarken, maçlara gelmeleri mümkün olmasa da kombine alarak takımlarına yardımcı olmak isteyen seyirciler de engellenmiş. Umarım çıkmaz ama bir veya birkaç takımın oyuncusunda veya teknik ve idari kadrosunda COVID-19 pozitif çıkarsa ne olacağı, nasıl bir yol izleneceği de belirlenmemiş.
Gördüğünüz gibi yönetim, transfer, fikstür, taraftar, hakemler gibi birçok açıdan ülkedeki futbol iklimi bulutlu, neresinden tutarsanız elinizde kalıyor. Bakalım maçlar oynanmaya başladığı zaman bulutlar dağılacak mı yoksa hava iyice bozup fırtınaya mı dönecek?