Kitap okumayı sevenler, Ortadoğu coğrafyası ile ilgili her türlü yazılı ortamı takip edenler, şu üç kitabı da, bu kitabın yazarını da hemen hatırlarlar: ‘Exodus’, ‘Mitla Geçidi’ ile ‘Hacı’ ve Leon Uris. Uris, birçok konuda kitap yazmasına rağmen şöhretini özellikle, Exodus (Çıkış) ve Hacı romanları ile elde etmiş bir yazardır. Daha geniş kitlelere ulaşması için Exodus, 1960’lı yıllarda film olarak sinemaya uyarlanmıştı. II. Dünya Savaşı’nın bitmesinden sonra dönemin siyasi konjonktürüne göre birçok tarihi ve sosyal içerikli film çeken Hollywood, bu romanı da listesine alır. Prodüksiyon ve gerekli diğer harcamalar için yapımcıya başka kaynaklardan finansman aktarıldığı tartışmaları halen devam etse bile film, İsrail’in kuruluşunu destansı öğelerle anlatan bir film olarak hafızalara kazınmıştır. Sevgili İvo Molinas’a da buradan bir selam göndererek ve Şalom’da daha önce bu film için yazdığı satırlardan da alıntı yaparak Exodus için şunları söyleyebiliriz: “1961’de ise Amerikalı yönetmen Otto Preminger Hollywood yapımı filmini çeker. Başrolde ‘yakışıklı’ Paul Newman, İsrail Devleti’ni kurmaya çalışan Ari Ben Canaan’ı oynar. Boynu bükük, katliama, Holokost’a uğramış Yahudi tipi yerini ülkesi için mücadele eden, cesur bir kahraman Yahudi’ye dönüşür. Film aynı yıl Amerika’da gişe rekoru kırar. Amerikan halkı Yahudilerin çektikleri büyük ve eşsiz acıyı bu film sayesinde anlar. Exodus, Elie Barnavi’ye göre ‘makyavelist’ Ben Gurion sayesinde İsrail’in kuruluşunun en büyük itici gücü olur. Bu nedenle Barnavi, ‘Her mazlum halkın kendi Ben Gurionları’na ihtiyacı var’ demektedir.”
Gelelim Hacı’ya... Hemen söylemekte fayda var, Hollywood bu kitabı sinemaya aktarmamıştır. Belki Exodus’dan sonra buna gerek duymamış veya başka nedenlerden dolayı da girişimde bulunulmamış olabilir, ama senaryo yazarları veya sinemacılar için muazzam bir film potansiyeli içerdiğini söylemem yerinde olur. Kitap, kurulan bir kibutz ile hemen yanında yer alan bir köyün Arap aşiret lideri arasındaki ilişki üzerine kuruludur. Uris, her kitabında olduğu gibi bu kitabında da yer yer tarihsel bilgiler vererek, I.Dünya Savaşı bitimi sonrasından 1948 yılında İsrail’in kuruluşuna kadar geçen süreyi yalın bir dille anlatır. Aslında kitabın arka planında Avrupa’dan gelen ve o topraklara yerleşen Avrupalılaşmış bir kültürle (Aşkenazlar) yerel Asya kökenli bir kültürün (Bedevi Arap kültürü) çatışması yer almaktadır. Kitap, Hacı İbrahim adında bir karakterin gözünden aktarılarak kurmaca bir hikâyeyi tarihsel gerçeklerle bizlere aktarıyor.
Mitla Geçidi de filme aktarılmayan Uris’in yazdığı kitaplardan biri. Bu sefer Exodus’daki Ari Ben Canaan, Gideon Zadok olarak karşımıza çıkıyor ve hikâyeyi bizlere anlatıyor. Zadok, İsrail kurulduktan sonra, Şoa’dan kurtulan ve dünyanın her yerinden gelen Yahudileri bir ulus potası altında eritmek için verilen mücadeleyi anlatıyor. Uris, bu esnada Ben Gurion’a da karakter olarak sık sık yer veriyor. Kitap içerisinde aktarılan temel aksiyon unsuru her ne kadar Süveyş Kanalı Harekatı olsa da bu kitaba aslında Exodus’un, Hacı’nın devamı olarak bakmak gerekebilir.
Pandemi döneminde biraz kitap okumak için zaman ayırma telaşım içerisinde Leon Uris’in yazdığı bu kitapları yeniden okuma fırsatım oldu. Bir önceki yazımda John Le Carre’dan bahsettikten sonra bu yazımda Leon Uris’i anlatmamak olmazdı. Kim bilir belki bu dönemde çok açık bir şekilde senaryo sıkıntısı çeken Hollywood kafasını biraz daha vurdulu kırdılı filmlerden kaldırarak Uris’in özellikle Hac ve Mitla Geçidi kitaplarını film senaryosu olarak değerlendirme şansı bulabilir. Kitapları okumayanlar için de şimdiden iyi okumalar ve kendi kafalarında bu güzel iki kitabın filmlerini çekmelerini dilerim.