Ginsburg’un vefatı dünyayı neden etkiledi?

Yahudilik inancına göre İbrani takvimine ait yılın son günün son saatleri ile yeni yılı başlatan ve yılbaşı olarak nitelendirilecek saatlerde vefat eden kişiler ‘tzadik’ ünvanına layık kişilerdir. ‘Tzadik’, Tevrat’ta geçen kimi karakterlerin eriştiği bir manevi rütbedir.

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı
23 Eylül 2020 Çarşamba

Bu kişiler, ‘doğru, dürüst, adil ve iyi’ insan olarak kayda geçmiştir insanlığın tarihinde. Aynı inanışa göre iyi insanların, senenin sonunda ölmesinin arkasında, iyiliklerinden mümkün olduğunca insanlığın faydalanması yatar.

Ruth Bader Ginsburg, nam-ı diğer, ‘Kötü şöhretli RBG’ işte böyle bir saatte vefat etti geçtiğimiz cuma günü. Kötü şöhretli denmesinin tek nedeni inandığı yolda inatla ve kararlılıkla giden ve rakiplerini zorlayan bir karaktere sahip olmasıydı.

ABD Yüksek Mahkemesi’nin, yaşayan en parlak, en sevilen, en put kırıcı, en ezberleri bozan, en devrimci ve Amerikan kültürünün liberal dünyasını temsil eden ve savunan bir Yahudi yargıcıydı. Tam 20 yıl kanserle uğraştı ama ABD seçimlerinden önce vefat etmeme dileğine ve kararlılığına rağmen muhafazakar ABD’nin önünü daha da açacak ölüme seçimlerden sadece 45 gün önce yenildi.

Trump’ın, onun yerine yine aşırı muhafazakâr bir yargıcı Yüksek Mahkeme’ye atacağından adı gibi emindi zira. "En büyük dileğim, yeni başkan seçilene kadar yerime birinin getirilmemesi” demişti son aylarında, ama olmadı.

İlahlar öyle karar vermişti belki de...

***

Ginsburg gençlik yıllarında 


Ruth Ginsburg hayatı boyunca dünya üzerinde ezelden beri olan cinsiyet eşitsizliğine karşı, diğer bir deyişle kadın hakları için uğraştı, didindi ve ABD’nin yerleşik kimi ayırımcı ve kadın haklarını yok sayan yasalarını değiştirterek ismini özgürlük savaşçılarının kadim listesine yazdırmış oldu. 

Bill Clinton’ın 1993’te kendisini Yüksek Mahkeme yargıcı olarak atamasından, geçen hafta ölümüne kadar başta, kendisinin de kariyeri boyunca çokça maruz kaldığı cinsiyet ayrımcılığına karşı mücadele etmek üzere, göçmenler, siyahiler ve eşcinseller lehine tarihi kararlara imza attı. Virginia Askeri Akademisine kadınların da girmesi kararıyla ABD Ordusundaki büyük bir devrimin öncüsü oldu. Erkekleri de düşündü. Sadece dul kadınların değil, dul kalan erkeklerin de devlet yardımlarından faydalanmalarını sağladı.

Çalışan kadınların çocuklarını doğurma ve yetiştirme evrelerinde işyerlerinin uygun olmadığını öne sürüp bunu düzeltmek bağlamında işyeri sahiplerinin alması gereken tedbirleri kamuoyunda uzun uzun tartışarak hedefine ulaştı. İşyerlerindeki kadına karşı cinsel taciz ile evlerdeki erkek şiddetine karşı toplumda ve hukuk dünyasında farkındalık yaratarak bunu önleme adına birçok hukuki düzenlemenin yapılmasına öncülük etti.

Hukukçu olan kocasıyla 2010’da ölümüne kadar tam 55 yıl evli kaldı. Birbirlerine her daim destek veren ve çocuklarını büyük özveriyle yetiştiren örnek bir ikili oluşturdular. Verdiği bir röportajda, düğün gününde kayınvalidesinin kendisine verdiği öğüdü evliliğinde ve iş hayatında baş tacı yaptığını söyleyecekti. “Her iyi evlilikte biraz sağır olmak iyidir” demişti müstakbel eşinin annesi, ona. Ruth bunu iş hayatında da uygulayacaktı. “Yüksek Mahkeme’de bile birinin düşüncesiz veya çirkin sözlerini bazen duymazlığa gelirim. Zira bu sözlere verilecek sert ve sinirli tepki sözün sahibini ikna etme yolunda sana yardımcı olmaz” diyecekti aynı röportajda.

2016’da önemli bir hata yaptı. Başkanlık seçimlerinden önce, başkan adayı olan Donald Trump için “Aklına her geleni söyleyen, yüksek egolu ve sahtekâr biri” deyince, Yüksek Mahkeme yargıçlarının siyasi yorum ve tercih yapmama teamülünü ezdi, geçti. Lakin bu hatasından dolayı özür de diledi ama ok yaydan fırlamıştı bir kez.

ABD’nin muhafazakâr dünyası ile arası pek iyi olmadı, zira onların muhafaza etmek istedikleri dünyanın değişmekte olduğunu ve bu yönde ilerlemek gerektiğini söyleyen bir kadın yargıcı sevmeleri pek mümkün değildi.

Muhafazakârlık, doğal değişimlere rağmen her şeyi olduğu gibi muhafaza etmenin beyhude çabalarına odaklanan bir felsefe ve siyasi dünya görüşüydü. Lakin gerçekler, günün sonunda, direniş ve dirence rağmen değişimin resmini koyuyordu muhafazakarın önüne.

***

Donald Trump ve Cumhuriyetçiler şimdi seçimlere beş kala Ruth’un yerine muhafazakâr bir yargıcı atamanın telaşı içine girdiler. Demokratlar, seçimin neredeyse başladığı bir dönemde atamanın yeni başkana bırakılmasını istiyor. Benzer bir durumda, 2016 seçimlerinden üstelik 9 ay önce, Senato’da çoğunluğu ellerinde bulunduran Cumhuriyetçiler, Obama’nın yeni bir aday atamasını engellemişlerdi. Çifte standart şahaneydi. Hedefe giden her yol mubahtı zira.

Değişime direnen muhafazakâr dünya, şansın ve şartların yardımıyla, önümüzdeki 30-40 yıl süresince en üst yasama gücüne sahip muhafazakâr yargıçların egemenliğinde ABD’yi yeniden dizayn etme hedefine odaklanmış, Demokratlar da buna engel olmanın telaşına girmiş durumdalar. 

ABD’deki her radikal değişimin dünyayı da etkileyeceği çok açık, başta kürtaj yasaları olmak üzere.

Dünya ile paralel olarak, değişen zamanın ruhunu yakalayamayanlar ülkeyi kutuplaşmaya itmenin günahını taşıma riskini alıyorlar.

Önümüzdeki Başkanlık seçimleri öncesi ve sonrasında ABD tarihinin görülmemiş mücadelelerine ve kutuplaşma ve yarılmalara tanıklık etmemiz pek mümkün. 

***

‘Kötü şöhretli’ Ruth, 1993’teki atanması vesilesiyle yaptığı konuşmada, “Ben Yahudi olarak doğmuş, yetiştirilmiş ve Yahudiliğimle gurur duyan bir yargıcım. Adalet talebi, Yahudi tarihinin ve geleneğinin her zaman merkezinde olmuştur” demişti. Ve bu cesur yürek kadın her daim cinsiyet, ırk, din ve etnisite ayırmaksızın her tür mağdur insan ve topluluklar için mutlak adaletin peşinde koşmuştu.

Herkes için tam bir ‘tsadik’ olarak yaşadı ve ‘tsadik’ olarak hayata veda etti.

Adalet herkes için su gibidir, zira. 

Onsuz yitip gider insanlık.

İyi ki Ruth’lar da var bu adaletsiz dünyada…