'Sen de kendi payından bir hatıra seç, ne olur.”
Bir soru sordum geçen hafta sosyal medyada takipçilerime, kendime de sordum, hatta asıl ve öncelikle kendime sordum. Zor bir soruydu. Çok az cevap aldım. Kendim bile tam cevaplayamadım o soruyu. Şöyle sormuştum:
Bugün ölecek olsanız, son nefesinizi vermeden tüm hayatınıza dair hatırlamak istediğiniz anınız ne olurdu?
Kimi eve gelişlerinde sevgili annesinin ona kapıyı açışını; kimi ilkokul yıllarından kalma bir çocukluk aşkını; kimi çekirdek ailesini Şabat sofrasında görmeyi umdu; kimi çocuklarının gözlerini düşündü, hep gülsün dileyelim o gözler. Kimi tüm hayatının bir film şeridi gibi gözünün önünden geçeceğini düşünerek beylik sözler sarf etti. Ben bilemedim. Kızıma sarıldığım her an... Öyle bir an ki aşkı hissettiğim, yeniden keşfettiğim, aşk olduğum her an... İlla ki, yüreğe dokunan anılar diğerlerinden daha önce geliyor aklın yüzeyine.
Sonra başka bir soru daha takıldı aklıma. Daha sıradan bir soru. Cevaplaması çok daha kolay görünen bir tanesi. “Yaşanacak beş farklı hayatınız daha olsaydı, ne olmak isterdiniz?” diye sordum. Hayal bu ya, öyle beş farklı yeni hayat ki, her şey olabilirsiniz. Her şey! Sporcu, dansçı, psikolog, arkeolog, tarihçi, sanatçı, bilim insanı, din insanı, nörobiyolog... Her şey! Varın noktaları siz doldurun.
Olası o yaşamlarda olmak istediklerini düşündükçe insan, bu hayattan halleri ayıklıyor sanki. Bu hayatta eksik kaldığını düşündüklerini ekliyor düşüncesinde kendine ve yaşadığı güzel anları çoğaltıyor. Eksikliğini hissettikleri öne çıkıyor daha çok. Onlara alan açmak, kendimizi hayallerimiz yönünde geliştirmek ve son nefesimizi (uzak olsun) vereceğimiz anda dolu dolu anıların arasından seçim yapmayı iyice zorlaştırmak adına, listemizdeki beş hayattan birini seçmek ve kendimizi o seçtiğimiz yaşamda olmak istediğimize yakın hissetmemizi sağlayacak yeni bir deneyimi hayatımıza katmak için her an doğru bir an. Ancak, tam da biz Yahudiler, Yahudi takvimine göre dünyanın yaratılışının yıldönümü olarak addedilen yılbaşı gününü kutladığımız Roş Aşana haftasında -yeni bir yıl için yaşam defterine adımızı yazdırabilmek umudu ile dolduğumuz bu anlarda- geçmişin bir bilançosunu yapmaya ve geleceğe tohumlar ekmeye daha bir meyilliyiz sanki.
Hayallerimiz yaşamda şimdi olduğumuzdan daha fazla tatmin duygusunu yaşamak için değil midir? İyi ki yaşadım bu hayatı diyebilmek için? Daha çok ‘iyi ki’ ve daha az ‘keşke’ için? Ve biz hayallerimiz için adım attıkça zenginleşiyor ruhumuz, zenginleşiyor yaşamlarımız. Belki de böylesi zenginleştikçe, hatırlayacağımız o anı da ‘iyi ki ben’ anısı olacaktır. Yaşamın kutlanması ve kutsanması, iyi ki ben, iyi ki tüm sevdiklerim, tüm sevenlerim, tüm deneyimlerim, tüm heyecanlarım, tüm paylaşımlarımla... İyi ki ben, iyi ki yaşadım bu hayatı. İyi ki yaşıyorum. İyi ki.
Şefkat dolu, heyecan dolu, yaşam boyu anılar yaratacağımız, sarılmanın yine, yeniden şifa olacağı iyi bir yıl olsun, sevgili okurum, inanan ya da inanmayan, hepimize. Şana Tova.