Geçtiğimiz Hafta Rafael Nadal, Novak Djokovic’i Roland Garros finalinde yenerek toplamda 20. Grand Slam şampiyonluğuna ulaştı. Bu 20 şampiyonluğun 13’ü Roland Garros yani Fransa Açık’tan geldi. Nadal toprakta gelmiş geçmiş en iyi tenisçi olduğunu tescilledikten sonra, otoriterler tarafından dünyanın en iyi tenisçisi olarak gösterilen, yaşayan efsane Roger Federer ile de Grand Slam sayılarını eşitlemiş oldu. Bu durum ise birçok tenis programına tek bir soru olarak geri döndü: Tenis tek erkeklerde en büyük kim?
Teniste en büyük olmanın tabii ki tek bir istatistiği yok. Birçok istatistiğin ve yaşanmışlıkların birleşimiyle zirveye oturuyor raketler. Öyle ki, dünya üzerinde yaptığı yankıdan tutun Instagram takipçi sayısına, dünya sıralamasında kaç hafta birinci sırada kaldıklarına kadar uzanıyor... Öncelikle Roger Federer ve Rafael Nadal’ın çok yakın arkadaş olduklarını, Nadal’ın 20. Grand Slam şampiyonluğunda Federer’in yazılı olarak Nadal’ı tebrik ettiğini eklemeyi unutmayayım. Gerçekten de bu ikiliyi, hatta Djokovic’in de hakkını yemeyelim, bu üçlüyü izleyebildiğimiz için çok ama çok şanslıyız.
Dediğim gibi en büyüğü konuşmak ve karar vermek elbette zor. Fakat şöyle bir baktığımız zaman, ekselansları Roger Federer üst üste 237, toplamda ise 301 hafta ATP erkekler sıralamasında dünya 1 numarası olmayı başarıyor ki bu şu ana kadar yanına yaklaşılamaz bir rekor. Öyle ki, 80 ve 90’lardaki tenisçilerin baz aldığı başarı ölçütü kazandıkları Grand Slam’ler değil ATP sıralamasındaki birincilik süreleriydi. Federer’in bu konuda bir nevi Nadal’ın ilahı olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Şu anda bu rekoru Djokovic 200’ü aşkın haftadır birincilik koltuğunda oturarak Federer’i tehdit ediyor. Grand slam sayılarından çıkıp master ve diğer turnuvalara baktığımızda ise karşımıza bambaşka bir tablo çıkıyor. Burada, toplam kupa sayılarında Federer 101, Nadal 86 ve Djokovic’in 81 ile ipi çektiğin görüyoruz.
Yani demem o ki, Grand Slam şampiyonluklarında Nadal Federer’i yakaladı diye “Tenisin en büyüğü” lakabını alması biraz zor gözüküyor. Nasıl ki Federer Pete Sampras’ı Grand Slam sayılarında yakaladığı zaman “Tenisin en büyüğü” lakabı o gün takılmadıysa Nadal’ın da bu lakabı alması için birazcık daha zamana ihtiyacı var. Tabii ki bunları yazarken Rafa’ya haksızlık etmeyeyim, şayet karşısında Federer gibi bir örnek olmasaydı kendisi gelmiş geçmiş en iyi tenisçi olarak anılır, heykeli bile dikilirdi. Tabii ki şu anda da bunları hak ediyor İspanyol raket. 13 kez toprakta rüştünü ispatlamak, 34 yaşına gelmene rağmen kimseye set vermemek ve Djokovic gibi bir makinenin psikolojisini altüst etmek her baba yiğidin harcı değil.
Burada ufak bir parantez de Djokovic’e açmak istiyorum. Gerçekten çok zor maçlar oynayarak, psikolojisini her zamanki gibi çok çok iyi koruyarak çıktı toprak kralının karşısına. Bu kadar domine edileceğini kendisi dahil kimse beklemiyordu. Djokovic’in tenise getirmiş olduğu psikolojik üstünlük Nadal’ın da, Federer’in de çok üstüne. O ikisini bu kadar iyi yapan bir etmen karşılarında Djokovic gibi dişli, 17 kez Grand Slam şampiyonu bir raketin olması. Djokovic rakiplerin de ister istemez seviyesini yükselten bir oyuncu. Bu finalden sonra onun isminin silinmesini, hiç konuşulmamasını kabul edemiyorum.
Bu üçlünün arasında daha çok rekabet döneceğini düşünüyorum, Federer 2022’ye kadar oynayacağının müjdesini paylaştı hayranlarıyla. Fakat şunu söylemem gerekiyor, Nadal da Djokovic de en iyi lakabını alabilmek için Federer ile karşılaştırıyorsa, karşılarında en az 100 haftalık ve 15 kupalık fark varsa, bir Grand Slam finalinde Federer gibi taraftarların sesini çıkaramıyorlarsa ve bütün bu karşılaştırmaların yapılabildiği tek kişi bir İsviçreli raketse, herkes için gelmiş geçmiş en büyük tenisçi İsviçreli raket Federer’dir. Bana göre en büyük, soruların aradığı cevap değil, cevapların karşılaştırılacağı kişi olunca olunuyor. Şu anda herkesi ekselansları ile karşılaştırdığımıza göre…
Tabii eklemeden bitirmeyeyim, Nadal eğer bu konsantrasyon ve fizik gücüyle oynamaya devam ederse Federer’i her alanda geçme şansı mevcut. Yaptığı ve devam ettiği yol bambaşka. Fakat bana kalırsa Djokovic, psikolojik olarak en rahat olan ve kendisini en kolay toparlayabilen tenisçi. Bir mağlubiyetle sarsılmayacağı gibi, yaşları en küçük olanı kendisi. Henüz 33 yaşında olan Djokovic’in Grand Slam sayılarında ikisini de yakalayacağını hatta geçeceğini düşünüyorum. Her tenis yazımda söylediğim gibi, günümüz tenisçileri çok çok iyi olsa bile bir jenerasyonun kaybına tanıklık ediyoruz ‘üç büyük’ oynadıkça. ‘Üç büyüğün’ her turnuvada favori olması ve günün sonunda onlardan birinin bu ipi göğüslemesi diğer tenisçilere bir mesaj olması gerekiyor.
Bir daha böyle bir dönem gelir mi bilmiyorum, fakat her üçüne de ayrı ayrı teşekkürler, tenis sizle çok daha güzel. Başlığa da, cevap vereyim, En büyük Roger Federer.