Diplomasi dersi

Riva ŞALHON Köşe Yazısı
21 Ekim 2020 Çarşamba

Bu ayın başında, Türkiye’nin duayen diplomatlarından Mithat Rende ile bir sohbet ortamında bulunma şansım oldu. Rende, Türkiye’nin Katar Büyükelçiliğini yapmanın yanı sıra uzun yıllar Türkiye OECD daimi temsilciliğini yapmış ve enerji politikalarında aktif rol almış bir uzman.

Kendisini dinlerken, Türkiye’nin diplomasi masalarında iyi temsil edildiğini, siyasi kararlar şüpheliyken bile uygulamalarda emin ellerde olduğumuzu hissettim. Türkiye’nin diplomasi bürokratları, siyasette gördüğümüz sıradanlıktan epey uzak. Strateji biliyorlar.

Mithat Rende konuşurken Türkiye diplomasisinden bahsetse de satır aralarından hep kendime iş dünyası ile ilgili dersler çıkardım. Örneğin ilk ders: Karşınızdakinin süreç odaklı mı yoksa sonuç odaklı mı olduğunu tespit edin. Konumuz Ermenistan - Azerbaycan çatışması idi. Bölgede sürekli düşük yoğunluklu çatışma olması Rusya’nın işine geliyor. Bu sayede bölgeyi daha kolay kontrol edebildiği için sonuç odaklı müzakereden kaçınıyor. İş dünyasında da masanın diğer tarafının süreci yaymak mı yoksa sonuçlandırmak mı istediğini tespit etmek strateji için gereklidir.

İkinci dersi Bakü – Tiflis – Ceyhan Boru Hattı konusu açıldığında aldım. Müzakere esnasında hiç pes etmeyeceksin. Hedefi hiç akıldan çıkarmayacaksın. Kararlı ve hızlı olacaksın. BP’nin projenin güzergâhına itiraz etmesi ve kazançlarını arttırma manevralarına rağmen BTC boru hattının inşa edilmesinde birebir rol alan Rende, Türkiye’nin bağımlı olduğu Ortadoğu petrolüne bir alternatif yaratılmasını sağlamış ve ev sahibi ülke olarak da transit geçişten bir gelir elde ettirmeyi başarmış.

Üçüncü ders: Mevcut durum değişebilir, bilgileri tazeleyip durumu tekrar gözden geçirip yeni bilgiyi değerlendirmek diplomatik manevra kabiliyeti verir. Bu dersi de Doğu Akdeniz petrol rezervlerinin keşfi konusunda dile getirdi. Başta Türkiye değerleme kuyusu açmak için gemi alımı yapmayı maliyetli ve verimsiz gördü. Ancak İsrail’in yaptığı keşifler ile bölgede 1700 metre derinlikte dev rezervler olduğu ortaya çıktı. Türkiye, Suriye meselesini ile bir kenara bırakıp bir an önce enerjisini rezerv araştırmasına çevirirse, yeni bilgiyi değerlendirmiş olur. İş dünyası için de altın bir öğüt…

Bir güzel ders de Rusya ile olan Libya meselemizi masaya yatırdığında kulağıma çalındı: Uluslararası ilişkilerde menfaat esastır. ‘Dostluk’ denen kavram sürekli değildir. Ülkeler arası sevgi ve sempati olsa bile, ülke iyiliği ön planda tutulmalıdır. Türkiye’nin Libya’da UMH hükümetine tam destek vermesi, bizi bir iç savaşta taraf haline getiriyor. Aynı şekilde Rusya’nın da General Halife Hafter’i paralı askerlerle desteklemesi onları iç savaşta bize karşı taraf haline getiriyor. Aklın yolu, kişisel çıkarlarımız doğrultusunda Rusya ile çatışmaktan çekinmemiz gerektiğini düşündürüyor. Bu ders de bana epey değerli geldi.

Ve en önemli dersi sona sakladım: Bir konuda çözüm yoksa konuyu yönetin, çevreleyin. Kesinlikle taraflarda birinin rest çekmesine ve durumu çıkmaza sokmasına izin vermeyin. Karşılıklı ödün vererek yönetimi sürdürün…

Kısacası, bölge gündemini değerlendirirken, satranç hamleleri ile ülke menfaati kollamayı sanat haline getirmiş bir ustadan, hayata dair de çok önemli dersler aldığımı düşünüyorum… Dileğim, yetkin ve zeki diplomatlarımızın hizmet ettiği devlet erkanının da bu potansiyeli destekleyici akil kararlar alması…