Hayal mi mucize mi?

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
4 Kasım 2020 Çarşamba

Hanuka’nın gelmesini dört gözle bekliyorum. Belki bir mucize daha gerçekleşir ve 24 Kislev 5781’de (10 Aralık 2020) bayramı ailece kutlarız. Aylardır nakarat haline gelen, PCR ve antikor testleri yerine hanukiya’nın mumunu yakarken “...Şeeheyanu vekiyemanu veigianu lazeman azme” diyebilsek...

Bu sene de mumlar sekiz gün boyunca yakılacak. Ancak ailece birlikte olmanın mutluluğu yaşayamayacak. Bir an için gerçekçi davranmayı unutup, “Hayal et, mucize gerçekleşsin” diyebilmeyi öyle çok isterdim ki...

***

Vaktiyle “Yılbaşında ne yapıyorsunuz?” sorusuna, geceyi evde geçirecek olanlar, “PTT - pijama, terlik, televizyon” yanıtını verirlerdi.

Günümüzde farklı olaylar için farklı kısaltmalar kullanılıyor. Önceleri, özellikle üç yaşına kadar yasaklanan, ‘3 T canavarı - telefon, tablet, televizyon’ COVID-19’la birlikte yetişkinlerin dünyasına yerleşti. Sosyalleşmenin kısıtlanması, istem dışı bile olsa, sanal yaşamın bir parçası haline geldi.

Ajandam, Zoom randevularıyla dolu. Hızla uyum sağladığımız bu iletişim şekli, vazgeçilmezler arasına girdiyse bile hâlâ çok yapay geliyor. Şimdilik başka çare görünmese de, vazoya taze çiçek yerine plastik ya da yapma çiçek koymak gibi geliyor.

***

Aslında şikayet yerine her günümüze ‘şükür’ demek gerektiğini hatırlamakta yarar var. Gündem çok hızlı değişiyor. Bilimin gücüne umut bağlarken, doğanın gücü karşısında ne denli aciz olduğumuzu bir kez daha gördük. 30 Ekim’de, merkez üssü Ege Denizinin Seferihisar açıkları olan 6,8 şiddetinde bir deprem meydana geldi. İzmir ve çevresinde yoğun olarak hissedildi. Ateş düştüğü yeri yakar. Bir süre sismik konular üzerinde yoğunlaşıldı ise de dönüp dolaşıp yine COVID-19’un sıkıntısını yaşamaya devam ediyoruz.

***

Evimde belli yerlere koyduğum çerçeve içinde fotoğraflar var. Her biri yaşantımın bir parçası. Aralarında bir tanesi, Şalom Ailesinin toplu bir resmi. Yıl 2009, Ulus Oditoryumunda ‘5. Gila Kohen Öykü Yarışması’nın ödül töreni. Gazete çalışanlarıyla çekilmiş onlarca fotoğraf arasından neden bunu seçtiğimi anımsadım. Genel Yayın Yönetmenimiz İvo Molinas, bir kutlama vesilesinde, herkese verilmek üzere fotoğrafı çoğaltmış, dönemin her derde deva iç haberler sayfa editörü Ester Yannier’den uygun çerçeve bulmasını rica etmişti. Dolayısıyla hazır çerçevelenmiş fotoğraf hemen yerini buldu.

***

29 Ekim Şalom’un yayın hayatına başlamasının 73. yılıydı. Kurucusu Avram Leyon’la özdeşleşen bir gazete. ‘A la tuerto tuerto, a la dereço dereço’. Kişi yaptıklarıyla anılır, onu tanımış olmanız gerekmez...

Şalom’un bana kazandırdığı bakış açısı ve açtığı ufuklar, yaşadığım en büyük zenginliklerden biridir.

Çalıştığım bunca yıl süresince içimde iki ukde kalmıştır. Uzun yıllar, yazın en sıcak günlerinin birinde, Avram Leyon’u ölüm yıldönümünde mezarı başında andık. Eşi Sofi İçin de Kadiş okundu. Sonra neden bilmem bir sessizlik oldu. Umarım duası yapılmaya devam ediyordur.

Genç yaşta yitirdiğimiz kitap editörümüz Gila Kohen’in anısına 2001 yalında bir öykü yarışması başlattık. Her iki yılda bir yapılan yarışmanın amaçlı Türk Edebiyatına, özellikle gençler olmak üzere yeni kalemler kazandırmaktı. Yurtdışından katılımcıların da katıldığı yarışma giderek ses getirmeye başladı. Bu süreçte seçici kurul başkanlığını yapan Orhan Duru’yu da rahmetle anıyorum.

Gönül isterdi ki aynı şevkle devam edilsin. Ancak öykü yarışması altı kez coşkuyla yaşatılabildi. Ardından altı kez kitaplaştırılan onlarca öykü bıraktı. Devamını ne yazık ki getiremedik.

***

Az önce söylediğim gibi, insanlar yaptıkları ile anılır; onları tanımış olmanız gerekmez.

Avram Leyon ve Gila Kohen, yitirdiğimiz birçok Şalom’un gibi bu gazetenin yapı taşlarıydı.

Huzur içinde olsunlar...