“Embesiller, sizin için ölüyorum!”

Köşe Yazısı
4 Kasım 2020 Çarşamba

Yukarıdaki cümle, Valentin Feldman’ın kendisini kurşuna dizmeye hazırlanan Nazi idam mangasına sarf ettiği son sözleriymiş. Valentin Feldman kimdi? Bu sorunun yanıtını liseden sıra arkadaşım Yusuf Arzulay’ın bana Jacques Attali’nin tweet’ini ilettiği ana kadar bilmiyordum. Tweet şöyleydi: “Valentin Feldman gibi, fakat çok daha farklı bir bağlamda, Samuel Paty de özgürlüğümüz için öldü.”

Samuel Paty ile Valentin Feldman’a daha sonra döneceğim, fakat öncesinde birkaç yıl önce Fransa’nın Marsilya kentinde, Fransızların ‘zor okul’ (REP) dedikleri bir lisedeki anımı anlatmak istiyorum. Orada bulunma nedenim, bir eğitim programı çerçevesinde karikatürlerimle küçük bir sunum yapmaktı. Bu lisenin Fransız eğitimcileri tarafından ‘zor okul’ olarak tanımlanmasının nedeni öğrencilerin tamamının Kuzey Afrika kökenli göçmen ailelerinin çocukları olmasıydı. Malumunuz bu öğrencilerin aileleri, Hazreti Muhammed karikatürlerinin yayınlanmasından bu yana, karikatüre ve karikatürcülere pek hoş gözle bakmıyor. Eğitim programının amacı, sadece bu önyargıyı kırmak değil, aynı zamanda bir ‘çizgiyle mizah’ sanatı olan karikatürü bu gençlere sevdirmekti.

Fransız eğitim sisteminde çizgi roman ve karikatür önemli yer tutar. Fakat peygamber karikatürleri krizi ve Charlie Hebdo katliamının ardından bu alan hassasiyet kazandı. Ard arda bazı sorular sorulmaya başlandı. Akla gelen her şey çizilebilir mi? Şüphesiz ki evet! Peki, akla gelen her şey çizilmeli midir? Öyle bir zorunluluk olduğunu sanmıyorum... Peki, akla gelip de çizilen her şey yayınlanıp dağıtılabilir mi? İşte bu noktada ünlü ‘ifade özgürlüğü’ kavramı devreye giriyor. Fransızlar bu konuda çok duyarlı; yazılıp çizilen her şeyin özgürce yayınlanıp dağıtılabileceğine ‘inanıyorlar’. İnançları bu, yapacak bir şey yok!

Peki, inançlar çatışınca ne olur? İşte o zaman korkulan olur, medeniyetler çatışması[1] başlar!

Samuel Paty’nin nasıl öldüğünü kısaca hatırlatmak istiyorum. Paris'in kuzeybatısında, Conflans-Sainte-Honorine’de bulunan bir ortaokulda tarih öğretmenliği yapıyormuş Paty. Derste, ifade özgürlüğü konusunu anlatırken Charlie Hebdo dergisinde yayımlanan Muhammed peygamber karikatürlerini göstermek istemiş. Bunları görmekten rahatsız olabilecek öğrencilerin de dışarı çıkmalarını istemiş. Çıkanlar çıkmış, meraklılar kalmış... Sonrasında, bazı öğrenciler bu olayı evde ailelerine aktarmış. Bir tarikatın mensubu olan bazı veliler olayı duyunca küplere binmişler. Derhal aralarında bir toplantı düzenlemişler. Toplantı sonucunda bir tetikçi tutulmasını oybirliğiyle karara bağlamışlar. Her nasılsa Çeçen tetikçi hemen bulunmuş ve kesin talimat verilmiş: “Tarih öğretmeninin kafasını keseceksin!”

Sonrası malum, öğrencilerden biri Çeçen tetikçiye öğretmeni gösteriyor, tetikçi de zaman geçirmeden görevini yerini getirerek öğretmeni ‘dekapite’[2] ediyor. Fransa şokta! Saygı duruşları, nutuklar, öfkeyle dile gelen ayrımcı söylemler, lanetlemeler... derken bazı devlet binalarının cephelerinde projeksiyonla Hazreti Muhammed’in karikatürlerinin yansıtılması... Herkes bu çılgınlık nerede duracak diye beklerken, bu kez de devlet başkanları arasında atışmalar, boykotlar başladı. Fransızlar, bizim de kutsalımız ifade özgürlüğüdür diyerek hakarete varan, pek çoğu ırkçılık ve ayrımcılık kokan karikatürler yayınladılar. Ardından Nice kentinden bir vahşet haberi daha geldi. Neticede, kimilerinin arzuladığı medeniyetler çatışmasına adım adım yaklaşmaktayız.

Aklım yine beş yıl öncesine, Marsilya’da gerçekleşen karikatür etkinliğine gidiyor. “Mösyö sizin kellelerinize de ödül var mı?” diye sormuştu bıçkın bir öğrenci. Buradaki ‘de’ bağlacı dikkat çekiciydi tabii. Demek ki bazı karikatürcülerin kellelerine çoktan ödül biçilmişti! Oysa gergin sayılabilecek atmosferde başlayan etkinlik, karikatürlerin ekranda dönmeye başlamasıyla bambaşka bir havaya bürünmüş, ortam yumuşamış, karşılıklı espriler havada uçuşmuştu. Gençler mizahı seviyordu...

Gelelim Jacques Attali’nin “Embesiller, sizin için ölüyorum” sözlerini alıntıladığı ve özgürlük uğruna öldü dediği Valentin Feldman’a. 1909 yılında Saint Petersburg’da doğmuş Yahudi-Rus kökenli Fransız filozof. Bir felsefe öğretmeni olarak kamusal faaliyetlerde bulunmuş, İspanya İç Savaşı sırasında anti-faşistleri desteklemiş. 1937'de Fransız Komünist Partisine katılmış. Eylül 1939'da, kalp rahatsızlığına rağmen gönüllü olarak Fransız Ordusuna yazılmış. Daha sonra Rouen'deki bir komünist direniş grubuna katılmış. 1942 yılında bir sabotaj eyleminden sonra yakalanıp tutuklanmış ve bir Alman askeri mahkemesi tarafından ölüme mahkûm edilmiş. İnfazın ertelenmesi talebini imzalamayı reddedince de 27 Temmuz 1942’de idam edilmiş.

Şüphe yok, Valentin Feldman bir özgürlük savaşçısı olarak öldü. Jaques Attali’nin “çok daha farklı bir bağlamda fakat o da özgürlüğümüz için öldü” dediği Samuel Paty ise bir kurban. Bir an önce dünyamızı kasıp kavurması beklenen ‘medeniyetler çatışmasının’ kurbanı!



[1] Medeniyetler Çatışması: bkz. Samuel Huntington

[2] Fransızca “décapiter”: kafa kesme eylemi