‘Altmış beş yaş ve üstü’ pek yakında, atasözü ve deyimler kılavuzunda yer alacak. Neyse ki, bu sayede çok sık olmasa da, kuyruğa girdiğinizde insanlar önlerine geçmenize izin veriyor. Umarım pandemi bittiğinde, gençler toplu taşıma araçlarında, gözlerini cep telefonundan kaldırıp altmış beş yaş ve üstüne yer vermeyi akıl ederler.
Genelin hakkını yemeyeyim; toplum olarak daha bir kibarlaştık. Sokakta maskelerle herkes birbirini tanıyamıyor. Özellikle de, durumdan istifade kimi kadınlar saçlarını doğal haline bırakıp, önceden sarışınsa şimdilerde gri/beyaz olduklarında… Dolayısıyla görmemezlik/tanımamazlık etmemek için bildik/bilmedik herkesle selamlaşıyoruz.
Maskelerle küçük bir sorun yaşıyorum. Ne şekilde takarsam takayım, gözlüğümün camları buğulanıyor. Şu dönemi kazasız belasız düşmeden atlatırsam çok hayırlı olacak.
“Senin kamburun mu düzelsin, herkesin kamburu mu olsun?” diye sormuşlar adamın birine. Yaptığım metafor ‘herkes kambur olsun’. Yani sadece altmış beş yaş üstü değil, sokağa çıkma herkese yasaklansın. Yoksa düzlüğe çıkamayacağız.
↔↔↔
Sosyal medya, pazar gazetelerinin magazin sayfalarını hazırlanan anket sorularıyla süslüyor.
En ‘trend’olanlardan biri, “Fizik kondisyonunuz yanı sıra ruhsal dengeniz ne durumda?” Sıralanan şıklara bakmıyorum bile. Koltuktan kalkarken bazen ‘ay, uy’ sesleri çıkarıyorsam da fiziksel kondisyonda sorun yok. Ruhsal dengem ise, günlük yaşama oranla gayet iyi. Sadece dün sabah kahvaltımı bitirdikten sonra, çay fincanını bulaşık makinesi yerine buzdolabına, zeytin kavanozunu da buzdolabı yerine bulaşık makinesine koydum. Ama, anında ne yaptığımı fark ettim. Önemli olan ‘farkındalık’ değil mi?
↔↔↔
‘Genç emekli’ bir çift olarak, uzun süre birbirimizin özgürlüğüne saygı göstererek, dengeyi bulduk. Derken COVID-19’la ‘yeni yaşam’ düzenine girdik. Birlikte kahvaltı, birlikte yürüyüş -ki ara sıra parkur değiştirerek gittiğimiz parkın parke taşlarının sayısını ezberlemek üzereyim-, birlikte televizyon izlemek… Bu arada, yıllar öncesinde evde sadece bir televizyon bulunmasıyla ilgili ortak bir karar almıştık. Doğal olarak televizyon salonda duruyor. Bugünlerde TV karşısında da ‘birlikte’ oturduğumuz için, ikimizin (!) de beğendiği filmleri seçmeye özen gösteriyoruz. Özetle kendimizi sıcak bir evde yaşayan siyam ikizlerine benzetmeye başladım.
Her zaman için kurallara bağlı olan eşim, sokağa tek başıma çıktığımda, vakitlice dönmemi hatırlatıyor. Bazen genç kızlığımda geceleri dışarı çıktığımda, ebeveynlerimin koyduğu saat tahdidini aştığım günleri anımsıyor, içten içe gülüyorum.
Disiplin ezelden beri bütün iyi niyetime karşın, özdeşleştiğim bir kavram olmadı.
Zaman zaman daraldığım, yakınımda olmayanları özlediğim anlar oluyor tabii. Yine de asla şikâyetçi değilim. Dilerim bu zor dönemi tüm dünya ülkeleri en az hasarla geçirir ve halen uzak gibi görünen, sağlıklı günlere yeniden kavuşuruz.
↔↔↔
“Dünyaya bir gün sarı ırk hâkim olacak” diye yazar Tevrat.
Acaba o yolda mıyız?