Bir konuda yalan söylemek, karşındaki kişiyi kandırmaktır. Bunda sanırım hepimiz hemfikiriz. Yalan söylemek bir kişi veya bir olay hakkındaki gerçekleri çarpıtmak, doğuracağı sonuca aldanmadan yalanı söylediğin kişinin yanlış bir algıya sahip olmasına sebep olmaktır. Önemli bir konuyu saklamak, o konuda “eksik bilgi vermek”, “sormadın, söylemedim” demek, “ben yalan söylemedim, sadece o konuyu söylemedim” demek de bazılarına göre yalan, bazılarına göre ise doğruyu saklamaktır. İyi bir avukat eksik bilgilendirmenin, yalanla eşit olmadığına karşısındakini ikna edebilir. Kişisel fikrimi sorarsanız, hayati konularda, gerçekten önemli konularda eksik bilgi vermek, yalanla eş değerdir.
***
Burada ‘hayati konular’ kısmının altını çizmek isterim. Hatta sarı fosforlu kalemle bir de aydınlatmak. Hayati konuların en başında sağlık gelir. Özellikle de epidemiyi bile aşmış, pandemi gibi durumlarda topluma eksik bilgi verme, laf yanıltmacası yapma, pozitif vaka sayısını bildirmeyip sadece ağır hasta sayısını sayarak 30 binlerdeki vaka sayısını 6 binlerde göstermek halkın algısıyla oynamak, halkı yanıltmak ve özünde halkı kandırmaktır. Tıpkı yalanın da sonucunun kandırmak olduğu gibi. Sağlık konularında eksik bilgi vermek, bir kişinin özel hayatında görüştüğü, emin olmadığı sevgilisini saklaması gibi değildir. Eksik bilgi vermek ailevi hayatta, özel hayatta ve iş hayatında (karşısındakine zararı dokunmadığı ve kandırmadığı sürece) kabul edilebilecek bir davranışken, sağlık sektöründe kabul edilemez. Sağlık konusunda eksik bilgi, benim için yalanla eşdeğerdir.
Usta bir avukat gibi, pozitif vaka, asemptomatik pozitif, hasta, ağır hasta, evdeki hasta, hastanedeki hasta, vaka terimleri arasında oynayıp halka eksik bilgi veren bir sağlık bakanlığımız var. Hayatımızın vazgeçilmezi olan o yeşil tabloda Mart 2020’den beri “asemptomatik pozitif vakalar, evde tedavi görenler tabloya dahil değildir, bu sadece Türkiye’deki ağır hasta sayısıdır” denseydi ve bu konuda bilgilendirilmiş olsaydık, o zaman başka. Zaten başından beri inanmadığım sayıların bir günde misli misli yükselmesiyle, güvensizliğimin doğru çıktığını üzülerek teyit ettim bu hafta. Sağlıktan sorumlu kişilere, her şeyden önce de bir doktora güvenememek çok kötü bir his…
***
İçinde mahkeme sahnesi geçen herhangi bir Amerikan filmi seyrettiyseniz eğer, kürsüye çağırılan bir tanığın elini dininin kutsal kitabının üstüne koyarak yemin ettiğini hatırlarsınız. Kutsal kitaba el basılarak yapılan yemini bozmak, federal bir suçtur. Para cezasından, beş yıla kadar hapse kadar değişken cezaları vardır. O meşhur yeminin Türkçesi şöyledir: “Yemin ederim ki vereceğim (söyleyeceğim) deliller doğru, tamamıyla (tüm) doğru ve doğrudan başka bir şey olmayacak, Tanrı yardımcım olsun.”
En azından bugünden sonra, her konuda ama özellikle de sağlık konusundan yalan söylenmemek, eksi bilgi verilmemek, tam ve tüm doğrulardan haberdar olmak dileğiyle…