Umudu var edebilmek

- Annenizin vefatını size yüz yüze söylemek istedik. - Tek bir şey merak ediyorum hocam; kalp masajı yaptınız mı? Annemin kalbi çok dayanıklıydı. - Hayır yapmadık, annenizin daha çok acı çekmesini istemedik. Yüksek yaşam desteği ile hayatta tutmaya gayret ediyorduk. Hastalığı 4. evredeydi. Başınız sağ olsun.

Mois GABAY Köşe Yazısı
9 Aralık 2020 Çarşamba

Uzun zaman hayatta kalması için mücadele ettiğiniz bir yakınınızı o hiç istemediğiniz ‘an’ gelip de kaybettiğinizde büyük bir boşluk içinizi kaplar. Kelimeler anlamını yitirir, geriye bir ömür boyu en beklenmedik zamanlarda hatırlayacağınız, en mutlu gününüzde bile doya doya sizi ağlatacak birkaç fotoğraf, ses kaydı kalır. Annemi geçtiğimiz yıl böbrek kanserinden bugünlerde kaybetmiştim. Hastalığının son altı ayından aklımda kalan sahneler hayatımda hiç kimseye yalvarmadığım kadar hekimlere yalvardığım, bir umutlu haber için her tahlil sonucunu ÖSS sınavı bekler gibi beklediğim, en kötüsüne, hiç kondurmak istemesem bile içten içe hazırlandığım anlardı. Kim derdi ki o zamanlarda anlamını tam kavrayamadığım, sık sık sevgili Tuna Alkan ablamı arayarak “Tuna Abla annem entübe vaziyetteymiş. Uyandırmaya çalışacaklarmış” sözleriyle öğrenmeye çalıştığım ‘entübe olma durumu’ aylar sonra hayatımızın merkezinde konumlansın. Hani sevdiğiniz birinin geri dönülmez bir yola girdiğini bilir de onu üzmek istemezsiniz ya, sevgili Tuna Abla da her konuşmamızda onca umutsuzluğun içinde bana umudu aşılamaya çalışmaktaydı. Hahambaşımız Rav İsak Haleva’nın “Şimdi demir gibi güçlü olma zamanı Moisiko” öğüdü, duaları kendimi bırakmamam için bana yol göstermekteydi. Hele ki, her cuma akşamı eşimin ailesine Şabat yemeğine giderken, o haftaya özel çarşamba akşamı da yemeğe davet etmeleri ve hastaneden telefon geldiğinde o ‘öldü’ konuşması anını ‘yalnız’ yaşamamam, bu dünyada Tanrı’nın varlığının bir kanıtı değildir de nedir? Sizlerle bu satırları gözlerim yaşlı neden paylaşıyorum dersiniz?

Bitirmekte olduğumuz bu miladi yıl bizlerden en çok sevdiklerimizi aldı. Hele ki genç ölümler… Tanıyıp tanımamak da önemli değil, genç bir kardeşimizin vefatını öğrenince içimde o tarifsiz acılar yeniden filizleniyor. Geçtiğimiz hafta 45 yaşında bir kardeşimiz Nedim Gomel’in virüs nedeniyle hayatını kaybettiğini üzüntüyle öğrendik. Kendimi bu toplumu sırtlayan, her hasta haberinde kendi yakını gibi yardıma koşan, kurum ve toplum yöneticilerimizin yerine koymak istiyorum. Kim acılarla mücadelede bu kadar güçlü olabilir? Or Yom’da yaşlılarımızla kendi anne babaları gibi özenle ilgilenen gönüllülerimizi düşünün. Sevgili Doktor Bülent Özsezikli ve Cansen Malki Başkanlar’ın ve Or Yom gönüllülerinin hastalığın en çok arttığı dönemde ne türlü güçlüklerle, acılarla yüzleşip, yarattıkları mucizelere şahit olun. Annemin o çok meşhur özel hastanelerden birinden, “Aman hastanede ölmesin” düşüncesi ile kapıya konduğu gün, tüm imkânlarını kullanıp, annemi Or Yom’a kabul edebilmek için canla başla uğraş veren Doktor Bülent Özsezikli Başkan ve ekibinin hakkını ömür boyu ödeyemem. O zor günlerde Or Ahayim Hastanesi yönetimi de annemin tedavisini üstlenebilmek için imkânlarını zorlamaktaydı. Okulumuz, bazı toplum kurumlarımızda COVID testlerini gerçekleştiren, Or Yom hastalarımızın farklı hastanelere sevki için de süreci yöneten Or Ahayim Özel Balat Hastanesi Başkanı Yaşar Abuaf ve ekibine de teşekkür ederiz. Toplumumuzu ayakta tutabilmek için var gücüyle çalışan gönüllü ordusu için de sanıyorum ki bir teşekkürü de sevgili Meri İstiroti’ye etmemiz gerekiyor. Hastalarımız için tüm imkânlarını kullanırken, öte yandan da dezenformasyonun yoğun olduğu bu dönemde verdiği ‘gerçek’ ve ‘doğru’ bilgilerle toplumumuza ışık tutmaya devam ediyor. Dilerim bir an evvel bu zorlu dönemler sona ersin ve yepyeni başlangıçlara Merhaba diyebilelim.

Türk Yahudileri, tüm dünya Yahudileri ile bu perşembe akşamı umudun ilk mumunu yakmak için Hanuka Bayramı vesilesi ile Türkiye’de mevcut olan sinagoglarımızın da katılımı ile sanal ortamda buluşacak. Umudun en azaldığı dönemlerde bile umut edebilmek yüzyıllar boyunca pogromlara, engizisyonlara maruz kalmış ve Holokost’u yaşamış biz Yahudi toplumu için en doğal hakkımızdır. Asıl mucize bir günlük mumun sekiz gün boyunca yanması değil, tüm yaşadıklarımıza rağmen birbirimizi kucaklayabilmemizdir. Hepinize sağlıklı ve mutlu bir bayram dilerim. Hag Hanuka Sameah!