Nerede mutlulukla ilgili bir yazı, bir kitap görsem alıp okuyorum. Bu duyguyla ilgili yazılanların, daha çok yazarının görüş ve deneyimlerini içerdiğini, onun dışında hazır bir reçete olamayacağını bilmeme karşın, yine de ilgimi çekiyor. Bu görüşlerin, ne bana ne de benim gibi bunları okuyanlara katabileceği farklı bir şey olmadığını da biliyorum. Hani nasıl aşk kitapları okuyarak birine tutkun olunamıyorsa, bu tür kitapların da insanlara mutluluk kapılarını açacağı söylenemez. Mutlulukla ilgili öğütlere pek sıcak yaklaşmasam da, kişiden kişiye değişen bu duygunun farklı yansımalarını okumayı seviyorum. Düşünürlerin söyledikleri, yazdıkları bir yana, bana göre kesin olan şu:
Herkesin mutluluğu kendine!
Yeryüzünde yaşayan ne kadar insan varsa, her biri bu duyguyu, kendi yaşamı ve anlayışı doğrultusunda tanımlayacaktır.
Mutluluk felsefesi üstüne birçok yapıtı bulunan ünlü eğitimci ve düşünür André Comte-Sponville, mutluluğun üç farklı türü ya da onun üstünde düşünmenin üç farklı biçimi olduğunu söyler. Bunlardan birincisi, bu duyguyu, tüm arzularımızın doyurulmasını sağlayacak, değişmez, sürekli bir sevinç olarak kabul etmektir. Aklın değil, hayal gücünün ideali olan bu tür mutlulukta kurulabilecek tek gerçek ilişki, ona inanmaktan vazgeçmektir. Gerek yaşarken ve gerekse ölüm sonrasında, bu duyguya sırtımızı çevirmemiz koşuluyla mutlu olabiliriz.
İkinci anlayış göreli olup, günlük yaşamda kullandığımız, sevinçli olduğumuzda kendimizi bu duyguya yakın duyumsadığımız, kendimize göre tanımladığımız mutluluktur.
Ünlü düşünür, son olarak da bilgelere özgü bir sonsuz mutluluktan söz eder: Gerçekliğin, dolayısıyla sonsuzluğun içinde bugüne ait bir mutluluk! Hiç durmadan değiştiğimiz, yaşlandığımız, günün birinde öleceğimiz gerçeğiyle bilgeleştiğimiz anlar, sonsuz mutluluğu duyumsamış oluyoruz.
Bu tür bilimsel yaklaşımların bizi ne denli doyurabileceğini bilmiyorum, ama bir derginin, mutluluğu hayvanların dünyasından bir bakış açısıyla yayımlanan değerlendirmesi, bizim için aydınlatıcı olacaktır:
"Bilindiği üzere, şimdiye kadar hiçbir kuş komşusundan daha çok sayıda yuva yapmaya uğraşmadı. Şimdiye kadar hiçbir tilki saklanacak tek bir deliği olduğu için üzülmedi. Şimdiye kadar hiçbir sincap bir yerine iki kış yetecek kadar ceviz toplayıp saklamadığı için endişeden ölmedi ve hiçbir köpek yaşlılık yılları için birikmiş kemiği olmadığı gerçeği üzerine uykusuz geceler geçirmedi."
Bu sözleri okuduktan sonra dilinizin ucuna takılan soruları duyuyor gibiyim:
-Bizler öyle miyiz? Her zaman daha iyisini, daha güzelini, daha çoğunu elde etme tutkusuzla yaşantımızı karartıyor, mutsuzluğa sürekli davetiye çıkartmıyor muyuz? Günlük sıkıntılar, gelecek kaygıları mutluluğumuzu engellemiyor mu? Çekişmeler, hırslar, kıyaslamalar gerginliğimizi sürekli arttırmıyor mu?
Soruları istediğimiz kadar çoğaltabiliriz. Nasılsa bunlara vereceğimiz yanıtlar hiç kimseyi ilgilendirmeyecektir.
Herkesin mutluluğu kendine