Vergi kaçakçiliği - Hem de her gün

İzzet MORENO Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Bir. Az buçuk alışveriş yapan hersek bilir... Manavlar, kasaplar, büfeler, kuruyemişçiler, bakkallar, nalburlar, kırtasiyeler ve benzeri günlük hayatımızda yer alan küçük işletmeler istenmediği sürece kasa fişi ve/veya fatura vermeme eğilimindedir. İstediğiniz bakkala girin, bir kalıp beyaz peynir alın, parasını uzatın. “Gene bekleriz!”, “Afiyetle yiyin!”, “Yengeye selam!” gibi müşteri memnuniyetini ve sadakatini pekiştirmeye yönelik temenniler duyarsınız ama fiş alamazsınız. Eğer siz talep etmezseniz, daha çok beklersiniz... Size “Başka bir arzunuz?” imalı bakıştan başka sunacak birşeyi yoktur esnafın. Kasa sadece para kaymaya yarar, fiş kesmeye değil.
İki. Az buçuk arabası olan herkes bilir... Otoparklar da fiş kesmez. Değnekciler zaten fiş kesecek yetiye ve yetkiye sahip değildir. Onları bir kenara bırakalım... Yasal olan otopark işletmeleri de fiş nedir, tanımaz. Çok uzaklara gitmeyin, Rumelihisarı’na, Nişantaşı’na, Osmanbey’e kısacası şehrin göbeğine arabayı bırakın “Beş Lira ağabey!”, der adam size. Parasını uzatın ve bekleyin. Sonsuza dek...
Üç. Bir kaçakçı da restoranlar. Yemek biter, hesap isteyen eller havaya imzalar çakar, hesap gelir. İçinde sadece adisyon! Para üstü gelir, defter boş! Gene fiş/fatura yok... Zaten talep eden de yok. Eden olursa garson koşar getirir. Çoğu zaman da daha önceki bir tarihe ait, sizin yediğiniz içtiğiniz miktara eşdeğer bir fiş getirirler. Bir düşünün işlek bir restoranda günde kaç fiş kesilmediğini. Örnek mi? Hepimizin hergün gittiği küçük çaplı tüm restoranlar. İşte o sayıyla da kesilmeyen fiş sayısını çarpın. Akla hayale sığmayan bir rakam.
Dört. Bir diğer cani halk otobüsleri. Sürüş teknikleri ve devamlı yarış hali ayrı bir yazı konusu. Hiçbir zaman bilet kesmiyorlar! Kimi zaman ‘artık bilete ihtiyaç kalmadı’ gibi yalanlara da başvuruyorlar. Bilet isterseniz size garip garip bakıyorlar. Ya da, ‘Al senin olsun! İstersen iki tane verelim!” gibi kabadayıca ve ukalaca bir uslupla akılları sıra sizi cezalandırıyorlar. Günde kaç insan bu otobüsleri kullanıyor, devletten ne kadar vergi kaçırıyorlar, bunu günlerle çarpın, aylarla çarpın.. Üstelik herkesin gözünün önünde oluyor.
Peki suç kimde? Fiş vermeyen, vergi kaçıran otobüs şoföründe bakkalda, köftecide mi, yoksa fiş alma alışkanlığını bir türlü edinememiş tüketicide mi? Hepsinden biraz var işte... Ben gittiğim her yerde fiş talep ediyorum, hatta bir takım tepkiler alınca da sinir olup, daha da istiyorum! İşime yaramıyorsa da dışarıya çıktığımda çöpe atıyorum, ama içim rahat bir şekilde... Ne de olsa, ‘her alışveriş bir fiş’. Öyle demez miydi Ayşegül Atik.