İsrail Başbakan Yardımcısı Şimon Peres bu Salı günü yaptığı bir açıklamada: " İsrail, bu kritik günlerden sonra ülke içinde ve dışında itibar kazanacak ve olumlu tepkiler alacak" dedi.
Gazzeden çekilmenin ilk günü olan15 Ağustos Pazartesi yaşanan olayların sorumluları, yerleşimcilerden çok, onlara destek vermek üzere yasadışı yollardan Guş Katife giren gençlerdi. Onlara verilen talimatlar; silah kullanmaktan başka her yolu denemeleri idi. Onlar da bunu yaptılar; ilk hedefleri ordu ve emniyet güçlerinin araçlarıydı, lastikleri deldiler. Aynı gün yerleşimciler ile emniyet güçleri arasında tartışmalar çıktı.
Salı günü de devam eden tartışmalar sırasında yerleşimciler, asker ve polisleri emirlere uymamaya ikna etmeye çalıştılar. Yerleşimcilere verilen yanıt: " direnişe gerek yok, evlerinizden çıkarak sizlere verilen imkanlardan istifade edin" şeklindeydi. Bu tartışmalar sırasında yerleşimciler ve askerler duygusal anlar yaşadılar, sık sık birbirlerine sarılarak, birbirlerini yatıştırmaya çalıştılar.
Sonuçta pazartesi ve salı günü üçyüz aile Guş Katifi boşlattı. Böylece zorla boşlatmanın uygulanacağı çarşamba günüden önce Guş Katifteki ailelerin yarısından fazlası evlerini terk etmiş oluyor. Ya direnenler? Bir kısmı polis ve asker zoruyla evlerini terk etmek zorunda kalacaklar. Kfar Darom, Netzarim Morag gibi 5Lj yerleşim birimde yaşayanlar direnmeye devam edecekler. Kimi direnişe hazırlıklı, kimi de örneğin Netzarim yerleşimcileri gibi son ana kadar hükümetin geri çekilme kararını iptal edeceğini inancını taşıyor.
Bu durumda her şey olabilir
Yazımı kaleme aldığım sırada, emniyet güçlerinin aralarında Pinhas Wallensteinın da bulunduğu Guş Katif yerleşimcilerinin üç ünlü liderinin tutukladığı haberini aldık. Bu kişiler bölgeye 5 bin kadar gencin yasa dışı yollardan girmesini sağladılar. Bu gençlerin bir kısmı salı günü polis ve askerlerle çatışarak, Neve Dekalimden çıkmak isteyen yerleşimcilerin eşyalarını yüklemek üzere gelen kamyonların yollarını kestiler ve yerleşime girmelerini engellediler.
Şaron halka seslendi
İsrail Başbakanı Şaron, pazartesi akşamı radyo ve televizyonlardan halka seslenerek Gazzeden çekilmenin zorunluluğunu izah etmeye çalıştı. Başbakan pek de ikan edici olamadı. Muhalefet bu demeci beğenmezken, yerleşimciler : " Şaron, bize iltifat etti. İsrail için büyük bir görev yaptınız. Çektiğiniz acılar, ülkemiz tarihinde önemli bir sayfa olacak dedi" derken, bu sözlerin samimiyetine inanmadıkları şeklinde de görüşlerini belirttiler.
Yerleşimciler bu konuda haklı olmayabilirler; Şaron bir Churchill değildir, hissetse de duygularını iyi ifade edemiyor.
Ancak Şaron, idealist değil, bir pragmatisttir. Kendisi, bir çok yerleşimci gibi, Gazzeyi Tanrının Yahudilere vaat ettiği kutsal toprak olarak değil, tamamen bir yük olarak görüyor. Bu nedenle birkaç gün önce onu ikna etmek üzere görüşmeye giden ünlü din adamları, başbakanın kararını değiştiremediler.
Şaron, kendilerine çekilme konusunda neden ısrarcı olduğunu izah etmeye çalışarak: " Ben, bir zamanlar Netzarim ve Kfar Darom gibi yerleşimlerin ebediyen elimizde kalacağını umut etmiştim. Ama, hem İsrail, hem Ortadoğu, hem de dünyada değişimler oldu. Bu nedenle görüşlerimi değiştirmek zorunda kaldım" dedi.
Şaronun demecinde önemli bir nokta üzerinde durmak lazım; kendisi İsrail güçlerinin Gazzeden çıkarak savunma hattı arkasına çekileceğini, Gazzeden bir saldırı olması durumunda karşılık verileceğini ifade etti.
Bu çekilmeyle Şaron, Filistinlilerin beklentilerini yerine getirmiş oluyor. Şimdi sıra Filistinlilerde. Filistin yönetimi barışı gerçekten istediğini kanıtlamak ve İsraillilerle barış masasına oturmak için, terör örgütlerine karşı harekete geçmeli ve bu örgütlerin alt yapısını yok etmelidir.
Şaron bu konuda şu açıklamayı yapıyor: "Dünya şimdi Filistinlilerin yanıtını bekliyor. Ellerini barış için uzatırlarsa, biz de öyle yaparız. Şayet ateş ederlerse, biz de ateş ederiz."
İşte Şaronun planını bu sözlerden daha iyi anlıyoruz.
Salı günkü New York Timesta Gazzeden çekilme sonrasında, önemli bir adım daha atılacağı beklentisi içinde olunduğu belirtiliyor. Şaron buna yanıt olarak: " Biz çok önemli bir adım attık. Şimdi dünya Filistinlilerden, teröre karşı somut önlemler almasını beklemeli" dedi.
Şaron bu konuda akıllı bir taktik yürütüyor. Çünkü dünya teröre karşı önlemler almak durumunda olduğundan, Mahmut Abbastan da bunu isteyecek.
15 Eylülde New Yorkta toplanacak olan ABD, Rusya, Avrupa ve BMden oluşan dörtlü, barış sürecini canlandırmak için çözümler arayacak. Şaronun yukarıda açıkladığımız taktikleri Yol Haritası Planı ile örtüşüyor. Buna rağmen İsrailden, Batı Şeria yerleşimlerinde inşaatların durdurulması ve yasa dışı yerleşim birimlerinin boşaltılması gibi adımlar atması beklentisi devam ediyor.
Ayrıca, Filistinli Lider Mahmut Abbasın kısa vadede Hamas ve İslami Cihadı dağıtması beklenemez. İlk aşamada Mahmut Abbas bazı köy ve kasabalarda terör örgütlerini kontrol altına alabilir, Şaron ise yasa dışı küçük yerleşim birimlerini boşaltabilir.