İsrail Başbakanı Ariel Şaron ülkesinde ve hatta tüm dünyada şimdiki kadar ünlü olmamıştı. Eylül ayı içinde dünya liderlerinin BMde yapacakları toplantıda, dünyanın en cesur adamı olarak adlandırılacak.
New-Yorktaki zaferinin ardından, 26 Eylülde İsraile geri döndüğünde 30 yıl gibi bir süreden beri kurulmuş olan Likud Partisinin merkez yönetimi, Ariel Şaronun yerine getirilecek yeni başkan adaylarının belirlenmesi için seçim kararı alacak.
Seçimlerin kasım sonu gerçekleştirilmesi bekleniyor. Binyamin Netanyahunun Likud Partisi başkanı ve başbakan adayı olarak şansı oldukça yüksek. Bir İsrail başbakanı olma niteliklerine; özellikle çelikten sinirlere sahip olmayan Netanyahudan sonra ikinci adam olmayacağını açıklayan Şaron, bir sonraki hükümetin ve dolayısıyla kendi kurduğu partinin dışında kalacak.
Şaron gerçekten parti dışında kalacak mı?
Siyasi yaşamında birçok kez ümitsizliğe kapılacak kadar zor şartlar oluşmuş, fakat o her seferinde bir çıkış yolu bulmuştu. Lübnan Savaşı sırasında Agranat Komitesi onun artık Savunma Bakanı olarak devam edemiyeceği kararı almıştı. Oysa bir süre geçtikten sonra Şaron, başbakan olarak geri döndü. Likud Partisinden kendini destekleyen bir azınlıkla birlikte yeni Likud Partisini kurdu. Bu eski / yeni parti, İşçi Partisi ,Şinuy Partisi ve küçük bir grupla birlikte bir koalisyon hükümeti kurabilecek yeterli oyu aldı ve Filistinlilerle birlikte Yol Haritası Planının hayata geçirilmesinde liderlik yaptı.
Şaron geçtiğimiz Pazartesi günü televizyonda yaptığı bir açıklamada ülkenin kesin sınırlarını tanımlayarak, Batı Şeriadaki yerleşim birimlerinin tümünün kalamayacağını ifade etti. Bu da Guş Katifteki sahnelerin yinelenmesi demek. Ancak Likud Partisi üyelerinin bunu kaldırabilecek gücü kalmadı. Bu nedenle 150 bin Likud üyesinin büyük çoğunluğu artık Şaronu desteklemeyecek. Geçen seçimde Likuda oy veren ve Şaronu başa getiren 900 bin kişi ne diyor? Guş Katifin boşaltılmasından sonra yapılan kamu oyu sonuçları; İsraillilerin %54ünün Batı Şeriada yerleşimlerin boşaltılmasını onayladığını, %40ının da buna karşı olduğunu gösterdi. Bu da ABDnin desteği ve Batı Şeriadaki yerleşimlerin korunması kaydıyla, hala Şaronun liderliğinde Likudu destekleyen bir kesimin varlığını ortaya koyuyor.
Şaron ve Adalet Bakanı Tsippi Livni Likudun aslında uç bir parti olmaktan ziyade, muhalefet grubu olarak adlandırılan radikal grup tarafından ele geçirilmiş bir merkez sağ parti olduğunu savunuyorlar.
Netanyahu: "Karşılıksız toprak verdik"
Netanyahu, muhalefet grubu kadar radikal değil. Salı günü başkanlık için resmi adaylığını açıklarken "topraktan feragat etmeyiz" söyleminde bulunmadı. Çünkü böyle bir açıklamanın onu Bush yönetimi ve Avrupadan kopartacağını biliyor. Netanyahu "Batı Şeria ve Gazzede biz sadece verdik ve karşılığında hiçbir şey elde etmedik" dedi. Gözlemcilere göre Netanyahunun bu tutumu, Filistinlilerle herhangi bir anlaşma yapılabilmesini engelleyecek ve İsrail devleti bir kez daha yanlızlığa mahkum bırakacak.
Öyleyse şimdi durum ne olacak? Şimdilik kimsenin tatmin edici bir cevabı yok. Birçok çözüm ortaya atılsa da bunlardan kimi Şaron, kimi de Netanyahu tarafından anında reddediliyor. Zaten Şaron muhaliflerinin asıl amacı ondan intikam almak. Zamanlarının geldiğine inandıklarından bundan vazgeçmek gibi bir niyetleri yok. Bu nedenle bazı gözlemcilere göre gerçekçi bir politikacı olan Şaron, New-York gezisinde etkin dostları ile görüşecek, gelecek seçimlerde desteklerini isteyecek. Çünkü yeni bir parti kurmak, seçimlere hazırlanmak oldukça güç ve maddi destek gerektirir.
İsrail medyasına göz attığımızda Şaron muhaliflerinin şu şekilde eleştirildiğini görüyoruz: " Aşırı sağcılar Likud tarafından kontrol edilen bir hükümeti iktidardan atmaya çalışıyor, oysa gelecek yılın sonuna kadar iktidarda kalabilirdi. Bu milletvekillerinin Likudun Şaron sayesinde Knessete ilk kez 40 milletvekili sokabildiğini ve gelecek seçimlerde kendilerinin artık yer alamayacaklarını göz önünde bulundurmaları gerekiyor."
Muhalifler Netanyahuyu Likudun başına getirebilecekler ama başbakanlığa değil. Çünkü Netanyahunun son ikibuçuk yılda uyguladığı ekonomik politika, İsraildeki yoksul sayısını 700 bini çocuk olmak üzere 1,5 milyona yükseltti. Bu nedenle ekonomik sorunları olanlar ona oy vermeyecekler. Hatta yazılanlara göre Şaronun yerleşim merkezlerini boşaltma politikasına karşı olsalar da, Netanyahuya sempati duymuyorlar. Çünkü bu kişilere göre Netanyahu, Guş Katiften çekilme kararını üç kez reddetmesine rağmen bölgeye hiç destek ziyareti yapmadı. Çekilme gerçekleştikten sonra istifa etti.Öncesinde istifa etseydi durumlar değişebilirdi.
Son kamuoyu araştırmalarına göre Şaronun Netanyahuya göre 8 puanlık bir üstünlüğü var.Hatta Şimon Peresin de Netanyahuya göre küçük bir üstünlüğü var.
Doğal olarak Knesset seçimleri Mart ayından önce yapılmayacağına göre o zamana kadar da çok şey değişebilir.
Ayrıca Filistinlilerin de bütün İsrail seçimlerinde olduğu gibi önemli bir rolü var. Eğer terör yeniden tırmanışa geçer, Abbas Hükümeti Hamas ve İslami Cihada karşı etkili önlem alamazsa, Netanyahu "Biz neden Guş Katifi boşalttık ve binlerce çalışkan, vatansever, dindar insana acı çektirdik? Bunun sorumlusu Şarondur" diyebilir. Netanyahu, Şarondan çok daha iyi bir konuşmacı olduğundan böyle bir propagandanın etkisi de büyük olabilir. Bu nedenle Filistinliler kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmeli ve aralarındaki aşırı uçları kontrol altına alabilmeliler. Bu kez başarmalılar.
Yazımı kaleme aldıktan sonra Netanyahunun Likud Başkanı ve Başbakan adayı olarak ilk basın açıklamasını dinledim. Kendisi Şaronu ; karşılık almadan Gazzede bir Filistin devletinin kurulmasına fiilen olanak tanıdığı ve İsrailde bir rüşvet ortamının yaratılmasına katkıda bulunduğu gerekçeleriyle sert bir dille eleştirdi.