Geçtiğimiz günlerde yaşanan New Orleans kasırga felaketi ABD-İsrail ilişkilerinin yardım konusundaki söylemlerinin boyutunu değiştirdi.İsrail Hükümetinin Gazzenin boşaltılması karşılığında ABDden talep ettiği 2 milyar dolarlık yardım konuşulurken şimdilerde bu konu uzun bir süre için hatta belki de sonsuza dek gündem dışı kaldı. Aksine İsrailin ABDye yardımı söz konusu.
Şaron Knessette yaptığı konuşmada; "İhtiyaç anında her zaman ABD bize yardımcı oldu, şimdi zor durumda bulunduğu bu anlarda yardım etme sırası bizde."
Halk, İsrail devletinin kuruluşundan bu yana ABDnin İsraile yardımlarının en azından 100 milyar dolara ulaştığını biliyor. İsrailliler kendi boylarına uygun bir karşılık vermeleri gerektiği inancındalar. Amerikalılar İsrailden her şeylerini kaybetmiş bu insanlara çadır, yatak, giyim, tekerlekli sandalye, koltuk değnekleri gibi ihtiyaçlarının yollanmasını istediler. Ayrıca ABD, İsrailin felaket zamanlarında cesetleri teşhis etme konusundaki deneyimlerinden faydalanmak üzere gönüllü bir ekibin gönderilmesini rica etti.
Şimdi İsrailde bağış toplanmaya başlandı. ABD Büyükelçisi ve ABD-İsrail Ticaret Odası Başkanı Zalman Şuval bu kampanyanın başında yer alıyor. Fertlerin dışında, tanınmış holding ve şirketlerin büyük bağışlarda bulunması bekleniyor.
Tabii ki küçük bir İsrailin Amerikanın güneyinde yaşanan felaketin sonuçlarını azaltma çabaları kendi çapında olacaktır. Buna karşın New Orleansda olanların politik sonuçları İsrail için büyük önem taşıyor.
Bu nasıl oluyor? diye sorabiliriz.
Netanyahu, Bushun ekonomik politikasının takipçisi
ABDnin güneyini sarsan doğal bir afet ABD-İsrail politikasını niçin etkiliyor? Çünkü bu doğal afetin sonuçları olayın yaşandığı yerdeki eyalet politikaları ile ilintilidir. Şimdiye dek öğrendiklerimize göre afet sonucu yaşanan büyük kayıpların nedeni ihmalkarlık. Genellikle kabul edilen fikir bu ihmalkarlığın, ABDnin başında olan partinin ideolojisinden kaynaklandığıdır. Bu ideoloji federal hükümetin yetkilerini sınırlayarak zenginden alınan vergiyi kesmiş, fakiri ise mağdur etmiştir. İki yıl önce Bush yönetimi New Orleansın özellikle fakir ve zenci kesiminin oturduğu güney bölgesinin sel baskınları yaşamasının önüne geçebilecek baraj ve bent duvarlarının sağlamlaştırılması için gerekli bütçeyi kabul etmedi.
Ama bunun İsrail politikalarıyla ne ilgisi olabilir? diyeceksiniz. Şöyle ki bundan bir ay önce Likud Partisi başkanlığı ve İsrail başbakanlığı için Şarona rakip olarak adaylığını koyan Maliye Bakanı Binyamin Netanyahu, Başkan Bushun ekonomik politikasının hayranı ve takipçisi idi. Netanyahu İsrail ekonomisini sağlamlaştırırken aynı zamanda ülkedeki fakirlik oranını büyük bir kısmı çocuk olmak üzere %50lere taşıdı.
İsrailde seçimler nadiren ekonomik problemlerden etkilenir. Genelde seçime damgasını vuran konular İsrail-Arap ilişkileri, Batı Şeria ve Gazzedeki yerleşimler ve kimin Filistin terör örgütleriyle daha iyi başa çıkacağıdır. Ama bu kez yaşanan tahribatın, yitirilen yaşamların görüntüleri hala taze olsa bile, İsrail seçmeni ekonomik ve sosyal ideoloji uğruna fakir kesimin ödediği bedeli hatırlayacaktır.
Bu çarşamba günü Bakanlar Kurulu Kudüste özel bir oturum gerçekleştirecek. Liderliğini Altyapı Bakanı Binyamin Ben Eliezerin yaptığı "Acil Durum Komisyonu" 8 üyeden oluşuyor. Tarihi iki hafta önce tespit edilen bu özel oturuma New Orleans felaketi ayrı bir önem kazandırdı. İsraili sel felaketi korkutmuyor ama bir deprem bölgesi. Bundan 50 yıl önce inşa edilen binaların olası bir depreme dayanıklı olmadığı biliniyor. Komisyonun Genel Sekreteri Dr.Efraim Laor İsrailin karşılaşabileceği felaketler hakkında bir rapor okuyacak. New Orleansta olduğu gibi hazırlıksız yakalanmamak için komisyonun somut kararlar alması bekleniyor.
Şaron-Netanyahu rekabetinde son durum
Bu ayın 26sında Likud Partisinin 3000 kişilik Merkez Komitesi çok önemli bir karar almak zorunda kalacak. Partinin 150.000 üyesi yeni bir başkan seçilmesi için tarih belirleyecek. Netanyahu zaman kaybetmek istemiyor, çünkü Guş Katifin boşaltılmasından dolayı birçok üyenin Şarona kızgın olduğunu biliyor ve bundan istifade etmeye çalışıyor. Bu kızgınlığın zamanla azalacağından kuşku duyduğu için 26 Eylülde Merkez Komitesinin seçimlerin iki ay sonra Kasım ayında yapılması kararını almasını istiyor.
Başbakan Şaron ise tam aksine parti üyelerinin kızgınlığının geçeceğini ve Likudun çıkarlarını daha soğukkanlı bir şekilde gözeteceklerini düşünüyor. Bu amaçla Şaron, Likud Partili belediye başkanları ve yardımcıları ile bir araya geldiği toplantıda onlara: "Acele etmenin gereği yok, parti tüzüğüne göre yeni başkan seçimi genel seçimlerden 6 ay önce yapılır. Seçimler 2006nın Kasım ayında yapılacak. Bu nedenle başkan seçimini Nisana erteleyebiliriz" dedi.
Silvan Şalom, Tsahi Hanegbi ve Limor Livnattan oluşan üç bakan iki rakip arasında bir uzlaşmaya varmak üzere Şubat ayını teklif ettiler. Her iki başkan adayı da seçimi kaybederse bile partiden ayrılmayacaklarına söz vermelerini şart koştular. Netanyahu henüz bu teklife olumsuz yanıt vermediği halde Şaron kesin red cevabı verdi.
Şaron erken seçim istemediği gibi partide kalmak istediğini açıkça belirtmiyor. Çünkü parti üyelerinin Şaron kaybederse ayrı bir parti kuracağını ve bunun da Likudun iktidarı kaybetmesine sebep olacağı korkusunu taşıdığını çok iyi biliyor. Bu tehditten de vazgeçmek niyetinde değil.
Şaronun güvendiği noktalar; Likudun henüz bir yıl daha iktidarda kalacağı, bu yıl içinde başka yerleşimlerin boşaltılmayacağı, aksine büyük yerleşimlerde yeni inşaatların yapılacağıdır.
Diğer yandan Likud ileri gelenleri Netanyahunun aceleciliğini eleştiriyor, başbakan olma hırsının Likud iktidarını tehlikeye soktuğunu düşünüyor.
Son kamuoyu yoklamaları Merkez Komitesinin %52sinin başkan seçimlerinin Kasım ayında gerçekleşmesini destekledikleri sonucunu ortaya koyuyor. Şaronun istediği de bu.....