12 Eylül Pazartesi günü erkenden uyanan İsrailliler televiyonlarını açtılar, çok fazla kan dökülmesine, para harcanmasına neden olan 38 yıllık bir geçmişin sona erdiğine ve birbirine zıt görüntülere tanık oldular.
Sabah 06:00dan 07:30a kadar olan sürede erkana yansıyan Gazzeden çekilen son tank ve birliklerin sükuneti ve düzeni oldukça etkiliydi. Askerler ve subaylar ciddi ancak üzgün değillerdi, zor ve tehlikeli çok da hoşlanmadıkları bir işi başarmış olmanın verdiği huzuru yansıtıyorlardı. Tören ve söylevler kısaydı. İsrail Bayrağı indirildi ve İsraili Gazzeden ayıran kapılar kapandı. Gazze bir gün Filistinin bir bölümü, gelecekte de insanlar barış içinde yaşayabileceği bir kent olacak.
Çünkü yaşanan tüm kanlı ve şiddet dolu döneme tezat olarak sakin ve barış içinde gerçekleşen çekilme ancak Filistinlilerin işbirliği sonucu sağlandı.
Filistin yetkilileri, İsrail kuvvetlerinin geri çekilmesinin, Gazzenin kurtuluşunun, terör saldırılarının baskısı sonucunda yapıldığını ispat etmek için, ateş altında olmasını isteyen aşırı militan grupları bastırdı. Filistinli yetkililerin bu tutumu, Gazzenin durumu, İsrail ile ilişkileri, Batı Şeriada yaşanan sorunlara rağmen, ilerki ilişkilerin uyumlu olacağının bir göstergesi.
Gazzede her şey kaosa dönüştü
Çok geçmeden anarşinin bu bölgede neler yapabileceğine tanık olduk. Sabah saat 08:00 sularında ekranlara Gazzeye giren Filistinlilerin görüntüleri yansıdı ve bir anda herşey kaosa dönüştü. Yasaların insanları nasıl dizginleyeceğini dünyaya kanıtlamak amacıyla aylarca, haftalarca hazırlanan Filistin polisi bir anda devre dışı kaldı. Bu insanları kontrol etmek bir yana, Filistin emniyet güçlerinin bazı mensupları binaları, özellikle de sinagogları yoketmek, yakmak, tahrip etmek için onlara yardım bile ettiler. Sinagoglardaki ibadet ile ilgili her türlü simgenin İsrailli birlikler tarafından kaldırılmasına rağmen, bu saldırı adeta yıllarca birikmiş nefretin dışa vurumuydu.
Buna tanık olan çoğu İsrailli sinagogları kendilerinin yok etmesi gerektiği kararından son anda vazgeçilmesinin pişmanlığını duydu. Din adamları " Yahudiler ibadet yerlerini yok etmez.Bunu yaparsak başka uluslar için örnek olabilir" demelerini anlayışla karşılasalar dahi, son anda kararın değişmesinin Likudun içinde yaşanan politik görüş ayrılıklarından kaynaklandığını da söylemeden edemiyorlar. Liderlik yarışında dinci kesimin desteğini almak isteyen bazı bakanlar, bu karar değişikliğinde etkin oldu.
Aslında Filistinli yetkililer, bu konuda çok da sorumlu değiller çünkü; Guş Katifteki 20 sinagogu koruyacak güce sahip olmadıklarını ve bu işi İsraillilerin yapması gerektiğini söylemişlerdi.
Bütün bu nefret, talan, yok etme duyguları taşıyan Filistinliler ile düzeni korumaya çalışan polis güçleri arasındaki ikilem Gazzede birlikte yaşamayı mümkün kılacak mı? Tabii ki çok kolay olmayacak. Ama 38 senelik nefretle geçmiş bir süreç sonucu yaşananlar sonrasında, hemen olumlu bir sonuç almak mümkün değil. Yargılamak için henüz erken.
Son günlerde yapılan bir kamuoyu yoklaması iyimser bir tablo çiziyor. Filistin halkının %62si şiddete son vermenin gerekliliğine inanırken, %35i terör saldırının devamını savunuyor. Terörün devamını isteyen Hamasın da dahil olduğu bu azınlık, barış içinde bir yaşam sürmek isteyen Gazze halkının çoğunluğunun arzusunu göz ardı etmemeli.
Ancak önümüzdeki aylarda İsrail, Batı Şeria ve Gazze kaynaklı teröre karşı savaşmak zorunda kalabilir.
Bunu öngören İsrail Savunma Bakanlığı Gazze etrafında ikinci bir güvenlik duvarı oluşturmaya başladı. İleri teknoloji kullanılarak inşa edilen bu duvar, intihar saldırısı girişimcilerini ve her türlü terör saldırısını imkansız kılacak. Söz konusu duvar, civardaki kibutz ve kasabaları olası roket saldırılarına karşı koruyamayacak. İsrailin tek güvencesi, Filistinlerin verilecek olan sert yanıtların bilincinde olması. Ayrıca İsrail- Gazze ilişkileri İsrail Savunma Bakanlığından Başbakan Yardımcısı Şimon Perese geçti. Barışçı bir kişiliği olan Peres bu ilişkileri geliştirmek için elinden geleni yapacak.
Şaronun BMye " zafer" ziyareti
İsrail Başbakanı Şaron bir hafta sürecek ABD ziyareti için Salı günü yola çıktı. BM toplantılarına katılacak ve Bush, Putin, Blair, Erdoğan, Kral Abdullah gibi birçok devlet adamı ile görüşecek. Şaron, Endonezya, Pakistan devlet başkanları ve Katar Emiri ile rastlantısal görüşmeler de yapabilir.
İsrail Başbakanı Perşembe akşamı BMde İbranice yapacağı konuşmada; Gazzeden çekilmenin neden ve sonuçlarını açıklayacak. İsrailin büyük bir adım attığını belirttikten sonra, şimdi sıranın Filistinlilere geldiğinin, teröre son verilmesi ve alt yapısının çökertilmesi gereğinin altını çizecek. İsrail televizyon ve radyolarında 20:00 ana haber bültenlerinde naklen yayınlanacak olan Şaronun bu konuşması birkaç gün sonra yeni bir başkan seçmek üzere toplanacak Likud Merkez Komitesi toplantısında kendisine büyük artı kazandıracak.
Bilindiği gibi Netanyahu ve Likudun sağ kesimi, başkan seçiminin Kasım ayında, Şaron ise, partinin tüzüğüne göre genel seçimlerden 6 ay önce yapılmasını istiyor. Son kamuoyu yoklamaları, Merkez Komitesinin Şaronnun görüşünü paylaşabileceğini gösteriyor, ayrıca BMdeki konuşması başbakana desteği arttırabilir.
Şaron seçim tarihi yarışında kazansa da, Likud bünyesindeki güçleri aşması kolay olmayacak. Zira seçimler nisan ayında yapılırsa, Şaronun Likudun başında kalması için, 150 bin parti üyesinden %50sinden fazlasının desteğine ihtiyacı var. Bu da imkansız gibi görünüyor. Çünkü Likud üyelerinin çoğunluğu parti ideolojisine sadık kalarak, Batı Şeriadaki yerleşim merkezlerinin hiç birinden çekilmeye razı değil.
Oysa Şaron, kentlere dönüşen yerleşimler dışında kalan kasabalardan çekilmeye taraftar. Bu nedenle başbakan, Likuddan çekilerek kuracağı yeni bir parti ile seçimlere gidebilir. Kazanır da.
Yapılan kamuoyu yoklamalarına göre, Şaronun kuracağı parti 27 milletvekili çıkarabilir ve sağlam bir koalisyon kurabilir. Ancak Şaronun ciddi bir maddi desteğe ihtiyacı olacak, bu desteği de önümüzdeki hafta sonunda New Yorkta bir araya geleceği dostlarından talep edecek.