Beşiktaş-Fenerbahçe maçlarının kaderinde var herhalde nefes kesen sürprizler... 90lı yılların başında, bir diğer deyişle Beşiktaşın altın yıllarında Fenerbahçenin kalesine giden son dakika golleriydi asırlık derbinin modası. Fenerbahçe senelere yayılan bu sendromunu ironik biçimde Uchenin son dakika golüyle yenmişti, herkes hatırlar. Geçtiğimiz sezon ise bir unutulmaz heyecan dalgası daha not edildi derbi tutanağının tozlu sayfalarına. Fenerbahçe kazanması halinde şampiyonluk yolunda büyük avantaj elde edeceği maçta, Cordobanın son dakikalarda atılmasıyla eksik, dahası kalecisiz kalmış, Beşiktaş kalesine 4Dž için yüklenirken sonraları takımının "1" numarası olacak olan Pancuyu geçememiş, kalesinde de jeneriklik bir son dakika golü görüp skorboarddaki 3dže razı olmak durumunda kalmıştı.
Bu sezon senaryo farklı ancak maçın son dakikalarında sahadan tribünlere yayılan adrenalin aynıydı. Bir derbi için en normal skorlardan biri olan 2ǃ, İstanbulun iki ayrı yakasını buluşturan bu derbinin kaderiymişçesine yine bir son dakika şokunun adı oldu. Fenerbahçe kazandığı 1ǂlık avantajı savunmasını ve kalecisini siper ederek son dakikaya kadar korudu. Bu ana kadar maçı bitirme şansını da Nobrenin ısınmadığı (bu ısınma mevzusu tam tersi durumlarda X futbolcu kenarda ısına ısına kül oldu şeklinde de kullanılmıştır ama neyse) iddia edilen sağ ayağı ile tepti. Kaleci Volkan, Türkiyeye getirilebilen gerçek değerlerden biri olan Klebersonun vatandaşı R. Carlosu andıran şutunda topu bile göremeyince Beşiktaşın Fenerbahçeye 5 gün sonra ikinci son dakika bunalımını yaşatacağını düşündü herkes. Ancak genellikle maçlarda son dakika gollerinin ardından formalite atağı olarak kabul edilen pozisyonda Tuncay "yorgun" adımlarla daha yorgun olan Beşiktaş defansını alt etti ve "iki son dakika gollü" skoru oluşturdu.
***
Kulüp yönetimleri taraftarlarının kendilerine biçtikleri karakterlerde de doğrudan etkili oluyorlar sanki. Aziz Yıldırımın ilk başkanlık yıllarında sergilediği suçlayıcı duruş Fenerbahçe tribünlerinin o yıllarda yaşadığı hazımsızlık problemleriyle oldukça paraleldi (bkz. Rüştünün dövülüşü). Seneler geçti, Aziz Yıldırımın tavırları
gün be gün daha soğukkanlı bir hal aldı, Fenerbahçe tribünleri de bu yolda takımına minimum zarar, maksimum fayda sağlayacak bilince kavuştu. En azından şimdilik öyle gözüküyorlar. Pazar akşamının bir diğer tarafına, Beşiktaşa baktığımızda ise Yıldırım Demirören ve yönetiminin hatayı kendileri hariç her yere yüklemeyi, çeşitli kurumlara aba altından "tribünü" göstermeyi alışkanlık haline getirdiklerini görüyoruz. Bu tutum Beşiktaş tribünlerinin Sebadan bugüne büyük değişiklik gösteren hal ve hareketlerinin de temelini oluşturuyor bizce. Beşiktaş takımına verdikleri destek tartışılmaz; hele Fenerbahçe maçının ikinci yarısında bir tezahürat bombardımanı yaptılar ki rakibi böylesine sersemleten bir taraftar gücü son yıllarda görülmemişti... Ancak kendi takımlarının üzerinde oluşan ki Rıza Çalımbayın altını çizdiği basit golleri atamama sıkıntısının kaynağı da budur- gerilim de kendi ürünleri. Ahmet Dursunu geçmişte bunalıma sokan kara bulutlar şimdilerde Youlanın üzerinde dolaşıyor örneğin. Beşiktaş, Fenerbahçenin iyi günleri öncesi yaşadığı tecrübeleri yaşıyor. Kontrolsüz güç olmayı sürdürüyor.
***
Nicolas Anelka Real Madridin galactico olmayı değil, kupaları tercih ettiği günlerde bu dünya devinin en ucunda tam yetkiyle görev yapmış bir oyuncu. O yıllarda bir futbolcunun sahip olmak isteyeceği herşeye, yani şu anda Ronaldo, Robinho, Raul gibi yıldızlar için garanti olmayan bir pozisyona sahipken teknik direktörün kendisi için sistemi değiştirmesi gerektiğine dair fikrini kamuoyu ile paylaştı ve sorunlu imajını perçinleyerek Parisin yolunu tutmak durumunda kaldı. Pazar akşamı herkes onu Fenerbahçenin yeni kralı olarak tahta çıkarmaya hazırlanıyordu ki o belki de hayatında ilk kez "takım oyunu"ndan bahsetti damga vurduğu bir karşılaşmanın ardından. Eğer yetenekleri hala onunlaysa ki son iki maçtır buna şüphe bırakmıyor- Fenerbahçenin Anelkası, Realin 30 küsür milyon Dolarlık Anelkasından daha büyük transfer olacak gibi. Böylesine bir değişim Fenerbahçe adına bir piyango olarak da adlandırılabilir.