Kaderinde gerilim yatan derbiKaderinde gerilim yatan derbi

- Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Beşiktaş-Fenerbahçe maçlarının kaderinde var herhalde nefes kesen sürprizler... 90’lı yılların başında, bir diğer deyişle Beşiktaş’ın altın yıllarında Fenerbahçe’nin kalesine giden son dakika golleriydi asırlık derbinin modası. Fenerbahçe senelere yayılan bu sendromunu ironik biçimde Uche’nin son dakika golüyle yenmişti, herkes hatırlar. Geçtiğimiz sezon ise bir unutulmaz heyecan dalgası daha not edildi derbi tutanağının tozlu sayfalarına. Fenerbahçe kazanması halinde şampiyonluk yolunda büyük avantaj elde edeceği maçta, Cordoba’nın son dakikalarda atılmasıyla eksik, dahası kalecisiz kalmış, Beşiktaş kalesine 4Dž için yüklenirken sonraları  takımının "1" numarası olacak olan Pancu’yu geçememiş, kalesinde de jeneriklik bir son dakika golü görüp skorboarddaki 3dž’e razı olmak durumunda kalmıştı.
Bu sezon senaryo farklı ancak maçın son dakikalarında sahadan tribünlere yayılan adrenalin aynıydı. Bir derbi için en normal skorlardan biri olan 2ǃ, İstanbul’un iki ayrı yakasını buluşturan bu derbinin kaderiymişçesine yine bir son dakika şokunun adı oldu. Fenerbahçe kazandığı 1ǂ’lık avantajı savunmasını ve kalecisini siper ederek son dakikaya kadar korudu. Bu ana kadar maçı bitirme şansını da Nobre’nin ısınmadığı (bu ısınma mevzusu tam tersi durumlarda X futbolcu kenarda ısına ısına kül oldu şeklinde de kullanılmıştır ama neyse) iddia edilen sağ ayağı ile tepti. Kaleci Volkan, Türkiye’ye getirilebilen gerçek değerlerden biri olan Kleberson’un vatandaşı R. Carlos’u andıran şutunda topu bile göremeyince Beşiktaş’ın Fenerbahçe’ye 5 gün sonra ikinci son dakika bunalımını yaşatacağını düşündü herkes. Ancak genellikle maçlarda son dakika gollerinin ardından formalite atağı olarak kabul edilen pozisyonda Tuncay "yorgun" adımlarla daha yorgun olan Beşiktaş defansını alt etti ve "iki son dakika gollü" skoru oluşturdu.
***
Kulüp yönetimleri taraftarlarının kendilerine biçtikleri karakterlerde de doğrudan etkili oluyorlar sanki. Aziz Yıldırım’ın ilk başkanlık yıllarında sergilediği suçlayıcı duruş Fenerbahçe tribünlerinin o yıllarda yaşadığı hazımsızlık problemleriyle oldukça paraleldi (bkz. Rüştü’nün dövülüşü). Seneler geçti, Aziz Yıldırım’ın tavırları
gün be gün daha soğukkanlı bir hal aldı, Fenerbahçe tribünleri de bu yolda takımına minimum zarar, maksimum fayda sağlayacak bilince kavuştu. En azından şimdilik öyle gözüküyorlar. Pazar akşamının bir diğer tarafına, Beşiktaş’a baktığımızda ise Yıldırım Demirören ve yönetiminin hatayı kendileri hariç her yere yüklemeyi, çeşitli kurumlara aba altından "tribünü" göstermeyi alışkanlık haline getirdiklerini görüyoruz. Bu tutum Beşiktaş tribünlerinin Seba’dan bugüne büyük değişiklik gösteren hal ve hareketlerinin de temelini oluşturuyor bizce. Beşiktaş takımına verdikleri destek tartışılmaz; hele Fenerbahçe maçının ikinci yarısında bir tezahürat bombardımanı yaptılar ki rakibi böylesine sersemleten bir taraftar gücü son yıllarda görülmemişti... Ancak kendi takımlarının üzerinde oluşan –ki Rıza Çalımbay’ın altını çizdiği basit golleri atamama sıkıntısının kaynağı da budur- gerilim de kendi ürünleri. Ahmet Dursun’u geçmişte bunalıma sokan kara bulutlar şimdilerde Youla’nın üzerinde dolaşıyor örneğin. Beşiktaş, Fenerbahçe’nin iyi günleri öncesi yaşadığı tecrübeleri yaşıyor. Kontrolsüz güç olmayı sürdürüyor.
***
Nicolas Anelka Real Madrid’in galactico olmayı değil, kupaları tercih ettiği günlerde bu dünya devinin en ucunda tam yetkiyle görev yapmış bir oyuncu. O yıllarda bir futbolcunun sahip olmak isteyeceği herşeye, yani şu anda Ronaldo, Robinho, Raul gibi yıldızlar için garanti olmayan bir pozisyona sahipken teknik direktörün kendisi için sistemi değiştirmesi gerektiğine dair fikrini kamuoyu ile paylaştı ve sorunlu imajını perçinleyerek Paris’in yolunu tutmak durumunda kaldı. Pazar akşamı herkes onu Fenerbahçe’nin yeni kralı olarak tahta çıkarmaya hazırlanıyordu ki o belki de hayatında ilk kez "takım oyunu"ndan bahsetti damga vurduğu bir karşılaşmanın ardından. Eğer yetenekleri hala onunlaysa –ki son iki maçtır buna şüphe bırakmıyor- Fenerbahçe’nin Anelka’sı, Real’in 30 küsür milyon Dolarlık Anelka’sından daha büyük transfer olacak gibi. Böylesine bir değişim Fenerbahçe adına bir piyango olarak da adlandırılabilir.